Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapan sendikanın sadece 3 üyesi var…
   Başvuru gerekçesi, din görevlilerinin hak ve menfaatlerini kapsayan yasanın değiştirilmesi sonrasında ‘Müftülüğe’ verilen yetkilerdir...
   Kıbrıs’ta ‘Müftülüğün’ resmi adı ise ‘Din İşleri Başkanlığı’dır…
   İşte 3 üyeli sendikanın mahkemeye yaptığı başvuru bununla ilgilidir…
   Mahkemenin kararı sonrasında başlayan tartışmaların ‘zamanlaması’ ve ‘gerekçeleri’ burada derinliğine tartışabileceğimiz bir konu değildir…
   Günü ve zamanı geldiğinde elbette düşünceler daha derinliğine tartışılabilir…
   Bugünkü durumda önemli olan, Ankara’dan yükselen tepkiler karşısında bizdeki bazı siyasilerin bir anda ‘vatana, toprağa ve değerlere’ sahip çıkma yönündeki söylemlerinin yükselmesidir…
   Peki bu söylemler ne kadar ciddiye alınabilir?..
   Daha doğrusu ne kadar etkilidir?..
   Bunu kendi içimizde tartışmalıyız…

Topraksız vatan olmaz

   Bir defa ‘vatana sahip çıkmaktan’ söz ediyorsanız; o vatanın toprakları sizin olmalıdır…
   Bizdeki durum öyle midir?..
   Kesinlikle değildir…
   Uluslararası hukuk temelinde; üzerinde oturduğumuz toprakların çok büyük bir kısmı başkalarına aittir…
   Ama bizler bunca zaman gerçekleri kabul ederek, doğru zeminde hareket etmek yerine ‘Ana-Yavru’ edebiyatıyla ve askeri gücü öne sürerek yanlış zeminde ilerlemeye çalıştık…
   Elbette bu yanlışlığın ve tarihi hatanın ağır sonuçları da olacak…
  Ve hepimiz bu sonuçlara katlanmak zorunda kalacağız…
  İşte o yüzden son günlerdeki ‘vatan, toprak, demokrasi ve değerlerimize sahip çıkma’ gibi sloganların arkasına saklanmak, son 47 yılın ağır ihmallerini ve çıkarcılığa dayalı siyasi hataları ortadan kaldırmaz…
   Vatana sahip çıkmak istenseydi; bizlere sunulan tarihi fırsatı değerlendirerek, kuzeydeki mülklerin parasını öder ve toprağın gerçek sahibi olurduk…
   Ama bizler öyle yapmadık…
   “Ne ama Rum’un malı için vergi mi ödeyeceğim” diyerek, kendimize ait olmayan toprakları satıp, lüks bir yaşam sürmeyi tercih ettik…
   Sahte bir dünyanın içinde sonsuza dek mutluluk içinde yaşama hayaline kapıldık…
 
Geçmiş ne çabuk unutuldu

   Değerlere sahip çıkma meselesine gelince…
   Deniz aşırı müdahale veya ağır söylemler ilk kez mi oluyor?..
   Geçmişte nelerin yaşandığını hafızalardan silenlerin, arşivlere bakma becerisi de mi yok?..
   Ne garip, ne komik bir siyasi yapımız var öyle…
   Araştırmıyor, gerçekleri ortaya çıkarmıyor ve tüm değerlere sahip çıkma gibi bir kültürü içimize sindiremiyoruz…
   Birilerini düşürüp, sizleri yükselttikleri zaman ‘değerler’ önemsizleşiyor…
   Öyle değil mi?..
   Sizi düşürmeye kalktıkları zaman ise bozuluyor ve ayağa kalkıyorsunuz…
   Yaşadığımız dünyada nelerin önemli olduğunu öğrenemeyenlerin sonu daima hüsrandır…
   Saltanat devri bittiği zaman bari ıslatıp, yiyebilecek bir ekmeğiniz olmalı…
   Dondurucuda mutlaka bir ekmeğiniz olsun…
   Gün gelir de lüks yaşam biterse, o ekmek size en pahalı pastadan daha tatlı gelir…