banner564

Vur gitsin mi, dur düşün mü?

İçinde bulunduğumuz durum gerçekten çok karmaşık. Artık ekonomi ve demokratik kurumsallaşma ile ilgili sorunları öncelikli olarak tartışma, lüks olmaya başladı. Kısır siyasi tartışmalar eşliğinde bölgemizi ve adamızı doğrudan ilgilendiren siyasi askeri konular tartışmanın odağına oturdu. 
Böylece bir zamanlar popüler hale getirilen ,“Önce evimizi temizleyelim" siyasi söylemi, resmen güme gitti. Deyim yerinde ise süpürgenin sapı kırıldı. 
Şimdi gel de gözünü kapa bakalım, ABD Başkanı Sayın Tramp’ın Türkiye'yi resmen tehdit eden “ekonomini çökertirim" tehdidine. Böyle bir ifade kabul edilemez. Nereden nereye geldik?
 İstersen düşünme! 1964 yılında ABD Başkanı Sayın Jonson, dönemin Başbakanı Sayın İsmet İnönü’ye bir mektup yollamıştı. Kıbrıs sorunu ile ilgili idi mektup. O mektupta Sayın Jonson, Türkiye Hükümetine size verdiğimiz silahları Kıbrıs için kullanamazsınız demişti. Ama içerik diplomatikti. Bu nedenle Türkiye’de yer yerinden oynamış ve bu tutum, büyük bir tepki çekmişti.
Şimdi 2019’da Sayın Tramp’ın dili ve tavrı, 1964’le kıyaslanmayacak denli ağır ve saldırgan.
İlk etapta dikkatimi çeken nokta, günde beş vakit, Türkiye’nin gücü üzerinden, Güneye dönük saldırgan bir dille saldıran milliyetçi görünümlü siyaset erbabının, Sayın Tramp'ın Türkiye’ye dönük bu saldırgan ve aşağılayıcı tavrına yönelik olarak tek söz etmemeleridir.
Bu bakımdan ilginç bir dönemdeyiz. Güneyin bağnazlarının da ABD Başkanının bu tavrından hoşnut olduklarını görmekteyim. Yani, ABD'nin Türkiye ile çatışması ve Sayın Tramp’ın bu saldırgan tavır onları mutlu etmiş gibi görünüyor. Ancak unutmasınlar bu ABD'dir. En yeni örnek Suriye’nin Kuzeyindeki Kürt hareketine yönelik tutumudur. Dün ballı börekli olduğu insanları bir anda terk etti.
Dolayısı ile kendi tezlerini, ABD ve belli emperyalist güçlerin bölgesel çıkarlarının desteğine dayandırırlarsa, unutmasınlar ki ortada kalırlar. Yakın tarihte 1960 Anayasasını tek yanlı değiştirme taleplerine, İngiltere’nin verdiği desteğe güvendiler. Buna dayanarak gerçekleştirdikleri 1964 darbesi ve KC'yi gasp etme aymazlığının, Ortak Yurdumuz Kıbrıs’a getirdiği felaketi, 21.yy ilk çeyreğinde daha bir çözüme ulaştıramadık. Hâlâ tepiniyoruz.
Kuzey Kıbrıs’ta bizde, ABD’nin “Tavşana kaç, tazıya tut" diyen tavrı ile milliyetçi kabarma ile hareket edersek, başımıza çok dertler geleceği açıktır. Tarihimiz bunun örnekleri ile doludur. 
Baksanıza, ABD Başkanı Sayın Tramp ne diyor? ‘Türkler, Kürtler düşmandır, yüz yıldır savaşıyorlar.’ Öyle mi ? Bu resmen bıçak. Bu Türk ve Kürt milliyetçiliğini kışkırtma sözünü, en büyük düşman dahi etmez. Amacı, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tartıştırmak olan bunu söyler. 
Bu bakımdan Türk, Yunan, Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum ve Kürtler, Araplar; yani bu coğrafyanın insanları, toprak bütünlüğü ve halkların dostluk ilkesi temelinde, demokratik barışçı işbirliğini kurmalı ve bunu korumalıdır. Bu her yurtsever insanın görevi olmalıdır. 
Barış en büyük güçtür. Çünkü, ekonomik ve demokratik gelişme bunun üzerinde yükselir. Sizi bilmem ama ben dövizin tık tık yukarı doğru tırmanmasından korktum. Bomba ve top kadar yıkım getirir. 
Bu bakımdan artık, Kıbrıs sorunun karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme götürülmesi ve BM süreçleri çok daha fazla önem kazandı. Ege’yi ve Doğu Akdeniz’i barış diyarı yapmak gerekir. 

YORUM EKLE

banner471

banner474