Küçük Kıbrıs’ta yaşamak hem bir şanstır; hem de cennetin kıymetini bilmeyenlerin yarattığı sorunlar yüzünden akıl almaz sorunlarla boğuşmak kaçınılmazdır…
Stresli yaşamın bir sonucu olarak kalp, kanser, diyabet hastalıklarda ‘dünya şampiyonluğuna’ oynuyoruz…
Son zamanlarda bu şampiyonluklara bir de boşanmalar eklendi...
Her 100 evlilikten 85 tanesi boşanma ile sonuçlanıyor…
Bir başka şampiyonluk ise cep telefonu ve araba kullanımıyla ilgilidir…
Nüfusumuza göre araç ve cep telefonu kullanımında dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olduğumuz söyleniyor…
Geriye ne kaldı?..
Emeklilik ve müşavirlik...
Sadece partilerin değişmesinde değil, aynı partiye mensup bakanların değişmesinde bile ‘üst kademe yöneticileri’ postalanıyor...
Nereye?..
Müşavirler ordusuna ve yeni şekliyle kızağa alınanlar odasına...
Bunun anlamı “işe gelmeden maaşını al, yan gel keyfine bak...”
Yazık günah değil mi?..
Müdürlük, müsteşarlık makamına yükselttiğiniz ve devletin kasasından ayda 8-10 bin lira maaş ödediğiniz insanları bir anda verimsiz hale getiriyorsunuz...
Çok sayıda gencimiz işsiz, beş parasız dolaşıp, bunalım geçirirken; sizlere bu kadar savurganlık için kim yetki veriyor?..
Vatandaş mı?..
Seçime gittiğinizde vatandaşlara ‘tüm yanlışları’ düzelteceğinize dair söz veriyor, seçim sonrasında ise bu sözlerin tümünü unutuyorsunuz...
Eskilerin bıraktığı yerden yanlış icraatlara devam ediyorsunuz...
Dere yatakları üzerinde inşaat yapılmasına izin verenleri muhalefette iken eleştiriyorsunuz...
İktidara geldiğinizde yanlışları düzeltme yönüne gitmiyorsunuz...
Peki, sonrasında ne oluyor…
Elbette su baskınları…
Yazık günah değil midir?..
Üç, beş kişiyi korunacak diye böylesi bir katliama göz yummak, cinayet işlemek kadar ağır bir suç olmalıdır...
Milletin karnı doydu
İnsanlar; artık öyle bir noktaya geldi ki “alın paranızı, oturun yerinize” siyasetine isyan ediyor...
İnsanlar; sağlam temeller üzerinde yaşamak istiyor...
İnsanlar; çocuklarının geleceğinden endişe ediyor...
Yola çıktığı zaman sağ, salim dönebileceğini bilemiyor...
Korku içinde yaşıyor...
Öyleyse; artık herkesin kendine çeki düzen vermesi gerekiyor...
Siyasete devam etmek isteyenler, popülizmden uzaklaşmalı, halkın karşısına inandırıcı plan ve projelerle çıkmalıdır...
Eski partiler de yeniler de, güzel ülkemizin yeniden inşası konusunda halka açık taahhüt vermelidir...
Hem halkımızın, hem de buraya büyük paralar akıtan Türkiye’nin, KKTC’deki siyasilerden beklentisi; kanayan yaranın durdurulmasıdır...
Ülkemizin; geceli, gündüzlü çalışacak, iş üretecek, sorunlara çözüm getirecek ve kısa süre içinde güneyle yarışabilir düzeyde bir ekonomik yapı oluşturacak yeni anlayışlara ihtiyacı vardır...
Ganimet düzeni ile yönettiğimiz KKTCyi Yılların kronikleşmiş siyaseti ile getirdiğimiz noktada bırakın Güney Kıbrıs ile yarışabilmeyi KKTCnin Afrika Ülkesi UGANDA ile bile yarışabilmesi artık mümkün değildir ? Yöneticilerimizin izinde küçücük Ülkemize doldurduğumuz Afrikalılar da dahil yakın bir gelecekte Nüfusumuzu ikiye katlayacağımız kesindir ! Dökülen Yetersiz yollarımız Yetersiz Alt Yapımız ve Üst Yapımız ile İcraat yapamayan Devletimiz ile Ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarını batırdığımız KKTCde Gelecek için nasıl ümitlenebiliriz ki ? Tüm kronikleşmiş sorunları ile Devlet otoritesinin olmadığı Hastalıklar Ülkesi KKTC için bugün söylenen
‘ LIVING İN TRNC İS BAD FOR YOUR HEALTH
( KKTCde Yaşamak Sağlığa Zararlıdır) sloganı yerinde değilmidir yani ? Dökülen Hastahanelerine Girmeye Dökülen Yollarına Çıkmaya korkar olduğumuz Ülkemizde Gençlerimize ne gibi bir gelecek sunabiliriz bilen var mı ? Kırk yıldır ayakta duramayıp batırıp talan ettiğimiz KKTC için bu saatten sonra ne mi yapabiliriz ? Onu da Bavullarını hazırlayan Bu Ülkenin Avrupa Pasaportlu Gençlerine Sormalıyız ??