banner564

Yine mi çatışma?

   İnsanlar, uzun ayrılıklardan sonra niçin barışır?..
   Daha mutlu ve daha huzurlu bir yaşam sürmek için...
   Bizler; 52 yıldan beri Kıbrıslı Rumlarla ‘ayrı bölgelerde’ yaşamaktayız...
   Neden böyle oldu?..
   Tam 11 yıllık süreyi çatışmalarla geçirdik...
   Bunun ana nedeni; Rumların ENOSİS hayaliydi...
   Hiç kimse bu gerçeği inkar edemez...
   Lukas Haralambos, Alekos Konstantinidis, Andreas Paraskos, Makarios Druşuotis ve Yorgo Koumoilis gibi Rum yazarlar dahi zaman zaman bu gerçeği dile getirerek, Kıbrıslı Türklere yönelik saldırıların inkar edilemeyeceğini vurguladıkları halde; içimizde bazı çevrelerin geçmişteki olayların sorumluluğuna kendi toplumlarını da dahil etmeleri çok üzücüdür...
   Rumların kanlı saldırıları yüzünden 1963-1974 yılları arasında Kıbrıslı Türkler çok büyük acılar çekti...
   Binlerce insan yerinden, yurdundan edildi...
   Çok sayıda insanımız şehit oldu...
   Bazı köylerin erkekleri kurşuna dizildi, bazıları diri diri toprağa gömüldü...
   Peki bunları neden yazıyoruz?..
   Geçmişin unutulmaması için...
   Bir daha aynı acıların yaşanmayacağı bir çözümün sağlanabilmesi için...


Anlayış ve uzlaşı şart
   Kuşkusuz; 1963-74 arasındaki olaylardan söz ederken, yine faşist Yunan Cuntası’nın gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbesi ile 20 Temmuz Barış Harekatı’nı inkar edemeyiz...
   Ne var ki; 20 Temmuz’u zorunlu kılan 15 Temmuz darbesiydi...
   Bu kez çok sayıda Kıbrıslı Rum acı çekti...
   Yaklaşık 200 bin kişi göçmen durumuna düştü...
   Aynı sorunların yaşanmaması ve iki toplumun yeniden çatışmaması için de ‘nüfus mübadelesi’ yapıldı...
   Kıbrıslı Türkler; Limasol, Larnaka ve Baf’taki evlerini, işyerlerini, bağ ve bahçelerini, hayvanlarını bırakarak kuzeye geçti...
   Aynı şekilde Kıbrıslı Rumlar da güneyde iskan edildi...
   Aradan geçen 41 yıllık süre zarfında herhangi bir çatışmanın olmaması, her iki toplum açısından da sevindiricidir...
   Rumlar, her fırsatta ‘işgalden’ söz etseler de, 41 yıl içinde herhangi birinin hayatını kaybetmemesi karşısında oturup, bunun nedenini de düşünmek ve gerçekleri itiraf etmek zorundadırlar...
   İşin özeti, geçmişte yaşananlar konusunda ‘ortak anlayışın’ hakim olması gerekiyor...
   Anlayış olması halinde, sorunların çözümü konusunda ‘uzlaşıya varmak’ daha kolay olur...


Liderlerin sorumlulukları
   Ne varki; Rum tarafındaki anlayışın ve ana hedefin bir milim dahi değişmediğini üzülerek görüyoruz...
   Bundan 30 yıl öncesinde “herkes evine, mülküne dönecek, işgal kuvvetleri adayı terk edecek ve Kıbrıs Cumhuriyeti tüm adada egemen olacak” diyorlardı...
   Peki şimdi?..
   Yine aynı şartları öne sürüyorlar...
   Rum lideri Anastasiadis’in ‘onursal başkanı’ olduğu DİSİ’nin lideri Averof Neofitu, dünkü Rum basınında yer alan açıklamasında  “Anastasiadis, Kıbrıs Cumhuriyeti”nin parçalanmasını asla kabul etmez” dedi ve mevcut yapının federasyona dönüşeceğini söyledi...
   Halbuki Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 yılında parçalanmadı mı?..
   Yoksa bizleri devre dışı bırakmalarını ‘parçalanmışlık’ olarak görmüyorlar mı?..
   Ne yazık ki görmüyorlar...
   Onlara göre, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek sahibi kendileridir...
   Neyse bunu geçelim ve yeniden mülkiyete dönelim...
   İki toplum, eğer 52 yıl sonra ‘yeniden birleşmeye’ gidiyorsa, bu birleşmenin hemen ardından ‘çatışmalarını teşvik edecek’ projelerin üretilmemesi gerekmez mi?..
   Elbette öyle olmalı...
   Ama Rum basınında yer alan haberler ve Eide’nin açıklamaları, düşünülen formüllerin uygulamaya konması halinde; iki toplumun daha ilk günlerden yeniden çatışmaya itileceğini gösteriyor...
   Hem de bu kez çok daha büyük olayların yaşanacağını önceden kestirmek hiç de zor değildir...


Neden çatışma?
   Birleşmiş Milletler Danışmanı Eide; iki lider arasındaki ‘görüş birliğinden’ veya mülkiyet konusundaki düşüncerden söz ederken ne dedi?..
   İlk sahibi de içinde oturan da hak sahibi olacak!!!
   Ne güzel...
   Peki, ikisi de aynı mülkte oturmak isterse?..
   O zaman komisyona başvuracak...
   Ne müthiş!..
   Politis gazetesi dünkü manşetinde, Rum tarafındaki güvenilir bir kaynağa atfen nasıl bir yöntem uygulanacağını şöyle açıkladı:
   Güzelyurt Rum idaresine verilecek...
   Burada evi olan Rum, gidip kapıyı çalabilecek...
   İçindeki Kıbrıslı Türk’ün çıkmasını isterse, çıkacak...
   Çıkmak istemez ve Rum idaresinde kalmak isterse, mülk sahibine “bunu bana kirala veya güneydeki mülküm ile değişelim” diyecek...
   Mülk sahibi Rum teklifleri kabul ederse oturup konuşacaklar...
   Etmezse; şu an Rum’un mülkünde ikamet eden Türk evi terk edecek...
   Burada komisyonluk herhangi bir durum yok...
   Şimdi gelelim en önemlisine...
   Girne Türk yönetiminde olacak...
   Burada evi olan Rum, halen içinde oturanın kapısını çalacak...
   İçindeki Türk evi boşaltmayı kabul etmez ve Baf’taki mülkü ile takas önerirse; o zaman konu ‘Mülkiyet Komisyonuna’ havale edilecek...
   Komisyonun Türk ve Rum üyelerinin anlaşamaması halinde ‘yabancı hakem’ devreye girecek...
   Peki, Rum mülkünde oturan adamın güneyde malı yoksa...
   Politis gazetesi buna bir açıklık getirmediğine göre; akla gelen ilk şey ‘kulak’ meselesidir...
   Çekip atacak!..


Ateşle dans etmek
   Mülkiyet sorununu, iki bölgelilik esasına ve global takas yöntemiyle halletmeme inadının çok tehlikeli sonuçlara yol açacağını başından beri vurguluyoruz...
   Meğer, aynı endişeyi Rum meslektaşlarımız da duyuyormuş...
   Fileleftheros gazetesi dünkü haberinde,  mülkiyet konusunda mücadelenin, esas olarak çözümden sonra ve tüm durumların göğüslenmesine yönelik mekanizmaları yaratacak olan komite içerisinde verileceğini bildirdi...
   Bundan daha açık bir ifade olabilir mi?..
   Bunca zaman “kefili devlettir, devlet...” diyerek Rum mülklerinin alınıp, satılmasına izin verildi...
   Binlerce insan parasını bu mülklere yatırdı...
   Ellerinde ‘KKTC tapusu’ olan bu insanları şimdi komisyona havale edecekler!!!
   Peki bunun sonucu yeni ve çok şiddetli bir çatışma değil mi?..
   Çatışma olmasını hiç kimse istemiyor...
   Ne var ki; özellikle Kıbrıslı Türkler, hatta buradan mülk alan yabancılar yeniden böylesi bir ortamın içine çekilmiş olacak...
   Üstelik ‘o günlerde’ Türk askeri adayı terk etmiş olacak...
   Bir milyona yakın Rum ve Yunan vatandaşının içinde 200 bin Kıbrıslı Türk hak ve adalet arayacak!!!
   Aman Allahımmm...


Akıncı buna izin verir mi?
   DİSİ Başkanı Neofitu’nun “Anastasiadis devletin parçalanmasına izin vermez” şeklindeki sözlerinin bir benzerini, biz de Cumhurbaşkanı Akıncı için söyleyelim:
   “Akıncı, barış ve çözüm olacak diye insanları yeniden çatışma noktasına getirecek girişimlere izin vermez...”
   Vermemesi için kendisine yardımcı olmalıyız...
   Rum tarafı bu konuda harıl harıl çalışıyor...
   Yurt dışındaki büyükelçileri bile adaya gelip bilgilendiriliyor ve dünya kamuoyunu aydınlatma kampanyaları yürütülüyor...
   Siyasi partilerin yanı sıra dernekler, cemiyetler, alanında uzman kilşiler görüş belirtiyor...
   Bizdeki ‘uzmanlar’ da artık başlarını kumdan kaldırmalı ve müzakere heyetine yardımcı olmalıdır...
   Evet çözüm istiyoruz...
   Ama bu çözüm şimdiki huzurumuzu bozacak bir çözüm olmamalıdır...
   Şimdiki güvenliğimizi tehlike altına sokmamalıdır...
   Bunca yıldır başımız dik yürüyoruz...
   Bundan sonra boynu bükük garipleri oynamamalıyız...
YORUM EKLE

banner471

banner473