banner564

Yine sessiz geçti

Coğrafyamızda 1974’te gelişen darbe girişiminin kırk altıncı yılını da geride bırakıyoruz. Kırk altı yıl içinde anlamamız gerekeni anlayabildik mi emin değilim! Dünya adil bir yer değil! Hiç de olmadı, olmayacak da!
Kırk altı yıl önce, 15 Temmuz 1974’te, Yunanistan Cuntası’nın Kıbrıs uzantısı Nikos Sampson’un Kıbrıs hükümetine yaptığı darbe ile başlayan süreç, 20 Temmuz 1974’te Türkiye’nin Kıbrıs’a, Garanti Antlaşması’ndan doğan haklarını kullanarak, adanın Yunan Cuntası’na bağlanmasını engellemiştir. 1974 sonrası ada coğrafyasında kırk altı yıldır ateşkes antlaşması ile yaşam sürdürmekteyiz.
Bu gerçeklik görmezden gelinerek, 1990 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne başvuruda bulunarak, 2004’te Annan referandumunun hemen ardından Avrupa Birliği’ne tam üye oldu. Eğer Dünya ve Avrupa Birliği’nin adaletli, doğru çalışsaydı şu soruları sormaları gerekmez miydi?
1960 Antlaşmalarına göre; Kıbrıs Türkiye'nin de üye olmadığı bir yere giremezdi. Bu nasıl gerçekleşti! 15 Temmuz 1974’te Yunan askeri darbesi ile ada ikiye bölündü. İki farklı coğrafya olan adayı nasıl tek bir parça olarak Avrupa Birliği’ne tam üye yaptınız! Günümüzde kuzey ile Güney Kıbrıs arasında hâlihazırda ateşkes olduğu niçin sorulmamıştır! Tüm bu gerçeklikler ve dahası görmezden gelinirken adanın bütününü Avrupa Birliği’ne tam üye yapılırken, 1960 Anayasası’na bağlı olarak neden Kıbrıs Türkü’ne hiçbir soru sorulmamıştır!
Dünya adaleti, toplumların insanca yaşayabilmesi için gerekli olan ilkelerden birisidir. Dünya adaleti, tüm toplumların olay ve olguları anlama biçiminde, hem de tutum ve davranışlarında etkili olan; yüksek güven kültürünün yaratılmasına ve kalıcı olmasına öncülük eden bir ilkedir. Ancak dünya adaletinin Kıbrıs sorununda adil davranmadığı, adalet duygusu güçlü olan herkesim tarafından kabul edilecektir.
Dünyadan adil olmalarını beklerken biz coğrafyamızda bunun için mücadele ediyor muyuz? Kıbrıs sorununun kilit noktalarından birisi güç paylaşımıdır. Güç paylaşımı eşittir, siyasi eşitlik. Kıbrıs Türk toplumu olarak federal çatı altında siyasi eşitlik talep etmekteyiz. Bunu talep ederken acaba isteğimize paralel olarak hareket ediyor muyuz? 
Her 20 Temmuz yıldönümü kutlamalarında Güney komşularımız bizi protesto ediyor. Hatta sınır boyunda gösteriler yaparak, kapı geçişlerinin de bir süreliğine kapanmasına neden oluyor. Bunun karşılığında biz ne yapıyoruz? Sadece hiç! 20 Temmuz’a zemin hazırlayan, 15 Temmuz’u 46 yıldır hiç protesto etmedik. Hatta iki toplumlu bir federasyonu savunan kesimler bile…
Dünyanın bize adil davranmasını istiyorsak, bekliyorsak öncelikle biz kendimize adil davranmalıyız. 20 Temmuz Barış Harekâtı’nı kutlamadan önce, 15 Temmuz Yunan Cuntası’nın coğrafyamızda giriştiği darbeyi protesto etmeliyiz. 15 Temmuz’u yüksek sesle protesto etmeliyiz ki, 20 Temmuz Barış Harekatı daha iyi anlaşılsın…
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner471

banner473