Kanunlarımıza göre bir şahsa “seni yok ederim, kafanı ezerim, öldürürüm” gibi sözlü tehditlerde bulunmak ağır bir suçtur…
   Mahkeme haberlerini her gün okuyan ve başlıklarını atan bir kişi olarak; bu tür davalarda ne tür cezaların verildiğini iyi biliyoruz…
   ‘Öldürmeye teşebbüs’ suçlamasıyla yargıcın karşısına çıkmak ağır hapislik gerektirdiği için bundan kurtulamazsınız…
   Yıllarınız demir parmaklıklar arkasında geçer…
   Ne var ki; konu ülke yönetimine geçince benzeri yargı süreçleri uygulanmıyor…
   Burada ciddi bir aksaklık, ihmal ve tehdit yok mudur?..
   Beni elektriksiz bırakıyorsan, işimi darbelemiş oluyorsun…
   Ekmeğimi önümden alıyorsun…
   Elektrikli cihazlarıma zarar veriyorsun…
   Diyaliz cihazına bağlı yaşayan babamı, amcamı, dedemi ölüme mahkum ediyorsun…
   Hastanedeki teyzemi kavurucu sıcaklarda klimasız bir ortamda yaşatarak onu da ölüme terk ediyorsun…
   Bunlar bir cinayet suçu değil midir?..
   Öyleyse; neden ülkeyi bu hale getirilenler yargıya verilmiyor ve cezalandırılmıyor?..
   Sarhoşluk ve ganimet yağmalamasıyla geçen 48 yıl içinde bir elektrik sorununu çözemediğimiz için insanlara sık sık işkence çektiriyoruz…
   Bunun cezasız kalması nedeniyle, sorumlu makamlarda bulunanlar, sorumsuz davranmaya devam edebiliyor…
   Bilgisi, deneyimi vardır, yoktur siz bir insana ‘ülkenin kaderiyle’ oynama yetkisi veriyorsunuz…
   O insan da, ilgili kurumun yöneticilerini kendisi atadığı için her zaman onlara istediğini yaptırma yetkisine sahiptir…
   Tek şahsın emrindeki yöneticiler ise, sendika ve çalışanlarla ‘uyum içinde’ çalışmanın öncelikli hedef olduğunun bilincinde hareket edebiliyor…
   Halkın ve devletin karşılaşacağı zararların hiçbir önemi yoktur…
   Ne yapılırsa yapısın cezasız kalacağından emindir…
   Zamanında yakıt siparişi verilmemiş veya alternatif üretimler üzerinde durulmamış, cazip teklifler geri çevrilmiş…
   Bunların herhangi bir cezası olmadığı için bu bozuk düzen 48 yıl süreyle devam etti…
   Gelinen noktada halkın tepkisiyle bu kurum düzelebilir mi?..
   Elbette kolay değildir… 
   Bir taraftan ‘iki eşit egemen devlet’ tezini savunup, diğer yandan Rum liderliğine “bize elektrik veriniz ki; size karşı savaşalım” yaklaşımını sürdürmek inandırıcı bir politika değildir…
   Bu politikanın herhangi bir devlet tarafından desteklenmesi de mümkün değildir…
   Bırakın başka devletleri, kendi halkından güçlü destek bulması imkansızdır…
   Farklı düşünen varsa, buyursunlar referanduma…