banner564

Yol yok mu?

 Döviz krizinin tetiklediği enflasyonla yüz yüzeyiz. Bu kriz toplumun her insanını ve kesimini kötü etkiliyor. Bu süreçte elbette ki insanlar çare arayışı içindedir. İşte böyle bir durumda eğer insanlara      “ yapacak bir şey yoktur” mesajı verilirse, orada başka gelişmelere kapı açılır ve iyi şeyler olamaz.
Kıbrıs sorunu hakkında yaşadığımız sürece dair tüm haklı olduğunuz noktalara karşın, eğer insanlara “ yol ayrımı “ gibi belirsiz bir mesaj verirseniz, buda başka iyi olmayan olgulara yol açar.
Bakın insan ve toplum yaşamını yakan bu enflasyonist gelişme karşısında eğer, “ çaresiziz” derseniz, insanlar bunun TL’nin değer kaybı olarak bilmeleri nedeni ile iş, başka yollara gider.
Gidilecek olan da “ yol ayrımı” ifadesinde anlamını bulan bir başka husus olur. Buda gönül ayrımına gidiş olur. Artık en sıradan insan dahi siyasi eşitlik, kendi kendini yönetme gibi en önemli değerlerden uzaklaşır. Çaresizliğin bir ucu teslimiyete, diğer ucu da faşizme uzanır. Buda demokratik halk olma iddiamızı ve toplumsal varlığımızın temelini çökertir.
Bu yüzden Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde ciddi bir mücadele veren toplum olarak, en temel ekonomik meselelerde çaresizlik içinde olduğumuz anlayışına kimse ulaşmamalıdır.
TÜSİAD Başkanı.. 
Son dönemlerde enflasyonist etkinin yol açtığı gelişme üzerine konuşan TÜSİAD Başkanı Sayın Erol Bilecik, “Türkiye için kritik noktaya gelindi” dedikten sonra konuşmasında şu sözleri ifade etti.
“ Ya kötümser olup vaz geçeceğiz ve daha kötüsünün gerçekleşmesine razı olacağız ya da iyimser olacağız. Başka seçeneğimiz yok.”
Evet, katıldığım bir ifadedir bu. O zaman iyimser olmak ne demektir? Çaresizliğin içine girmemek bunun ilk adımıdır. Elimizdeki seçenekleri tartışmak ve mümkün olabilen iyiyi aramak demektir.
Bakın döviz krizinin yol açtığı enflasyonist baskıyı göstermesi bakımından DPÖ’nün Nisan HP açıklamasını ele alalım.
2018 Nisan ayında 2017 Nisan ayına göre fiyat artışları şöyle oldu.
Gıda ve Alkolsüz içeceklerde                                            % 11,85
Giyim ve Ayakkabı                                                              %  9, 83
Mobilya ve Ev Aletlerinde                                                %  18,17
 Sağlık                                                                                   % 10
Ulaştırma                                                                             % 12
Eğlence ve Kültür                                                                % 19.31
Eğitim                                                                                     % 15.11
Lokanta ve Oteller                                                               %  15.26  

Bu, son bir yıl içinde insan, ekonomi ve toplum üzerinde oluşan Pahalılığın tablosudur. Turizm ülkesi ve Eğitim adası dediğimiz memlekette, pahalılığın bu sektörlere ve kendi insanımız ile buraya eğitim ve turizm için gelen insanlara yol açtığı enflasyonist baskıya bakın.
KKTC Merkez Bankası verilerine göre dövizin aynı dönem içinde durumu ise şöyle idi.
Dolar: Nisan 2017'de 3,5 TL; Nisan 2018'de 4, 06 TL 
EURO: Nisan 2017'de 3,9 TL; Nisan 2018'de 4,9 TL
Sterlin: Nisan 2017'de 4,6 TL; Nisan 2018'de 5,68 TL 
Bu değerlerle, yukarıda DPÖ’nün Nisan ayı Hayat Pahalılığı indeksi içinde verdiğim mal ve hizmetlerdeki pahalılaşmanın nasıl birebir paralellik içinde olduğu çok açıktır.
İşte bu nedenle çaresizlik söylemi ile yaşamdan ve ülkede devinim yaratmaktan uzaklaşmak, Sayın Bilecik'in dediği gibi daha da kötü olmaya kapı açmak demektir. Arayışı sürdürmek gerekir.
Örneğin neden Maliyenin imkânlarını çok zorlamadan, bu yıl, Türkiye ile de bu konuyu görüşerek Hayat Pahalılığı Ödeneğini altı ayda bir yerine 4 ayda bire almayalım. Senede iki yerine HP ödeneğini senede üç alıp, bu baskıyı insanlar üzerinden biraz azaltmayalım. Özel sektörde çalışanlar ve esnaf için gelir vergisini %3 veya 5 azaltmayalım. Evet, döviz kuruna etki edemeyiz. Para politikasında hareket noktamız sınırlı, ancak maliye imkânları ile insanımıza az biraz nefes aldırmayı düşünmeliyiz.  

YORUM EKLE

banner471

banner473