banner564

Yurt dışı geziler iyi oluyor

   “Bana dokunmayan bin yaşasın” atasözü, Kıbrıslı Türkler olarak bizim yaşam tarzımıza çok uygundur…

   Komşunun çocuğu ayağını kırmışsa “çok şükür bizimkisine bir şey olmadı” diyerek, konuyu kapatmada üstümüze yoktur…
   Oğlanın arkadaşı bir gram ile ilk defa uyuşturucu denemesinden tutuklanmışsa “içmeseydi, yapmasaydı” veya “bakalım kaç zamandır kullanıyordur…”
   Trafik kazasında can kaybı var…
   Kimdir, hangi şehir veya köydendir, kimin yakınıdır?..
   Bize uzaksa “sürat yapmasaydı, içip de sürmeseydi…”
   Buraya kadar verdiğimiz örneklerin tersini düşünelim…
   Ya ilk defa içen senin çocuğun olsaydı ve bir gram için cezaevinde bir kilodan yatan adamla aynı koğuşa konsaydı?..
   Söyle bakalım ne yapardın?..
   Kazada hayatını kaybeden genç senden biri olsaydı “polis nerede, katil devlet nerede?” diye ortalığı ateşe vermez miydin?..
   Komşu çocuğunun başına gelenler seninkine gelseydi; yaşanan acı nedeniyle hatırını soran olmadığı zaman veya hastanede sıkıntı yaşadığın zaman ne yapardın, ne derdin?..
   Söyle güzel Kıbrıslı…

Güneydeki saldırılar

   Büyük bir çoğunluğumuz ‘herhangi bir nedenle’ güneye geçiyoruz…
  Ya marketten alış-veriş, ya da Mc Donalds, Pizza Hut…
   Ya Zara, ya da Zigi’de lokanta…
   Kışın kar görmeye, yazın serinlemeye Trodos…
   Hepimizde iyi niyet var…
   Fakat iyi niyetten yoksun olanlar zaman zaman içimizden birine saldırıyor…
   Görüyor, duyuyorsanız, nasıl bir tepki verdiğinizi sorgulamak zorunda değil misiniz?..
   Maalesef değiliz…
   “Bana dokunmayan bin yaşasın…”
   Filanca adamın aracına saldırmışlar, Rum polisi saldırganlara hiçbir şey yapmamış…
   Gör, duy, konuşma…
   Bakalım neyi vardı da saldırdılar…
   Sesini çıkarma, duyulursa sana da yaparlar…
   Maalesef, en yukarıdan, en aşağıya kadar ezici bir çoğunluğumuzda düşünce budur…
   En yüksekten söz ederken başta Cumhurbaşkanı’nı işaret ediyorum…
   Geçtiğimiz aylarda bir Türk vatandaşı yanlışlık sonucu bisikletiyle güneye geçti…
   Peşine düşen Rum polisi onu tekme tokat yola düşürdü…
   Çizmeyle üzerinden geçti…
   İleri yaşlardaki bu adam büyük acılar çektiği için bir Rum gazetesine dahi konu oldu…
   O Rum gazetesi; yerlerde süründürülen, tekme ile ezilen adama sahip çıktı ve Rum polisini suçladı…
   Sorumlu Rum polisi hakkında soruşturma başlatılıncaya kadar yayınlara devam etti…
   Ya bizim taraf?..
   KKTC’yi koruma, yüceltme ve halka hizmet etme yemini vermiş olan Cumhurbaşkanımızın ‘İki toplumlu suçlar’ komitesine atadığı emekli savcı, Rum polisinden yana tavır aldı…
   Rum polisini suçlamak yerine, tutuklanan Türk’ün ‘uyarıları dinlemediğini’ ve polise hakaret ettiğini savundu…
   Yaşanan bu trajik olay karşısında Diyalog dışında hiç kimse KKTC yetkililerinin yaptıklarını sorgulamadı…
   Sonuç mu?..
   Bizler kötü adam pozisyonunda, sessiz kalanlar desteği hak edenler sınıfında…

Karakuş için ne yaptınız?

   Neyse bugün daha taze bir konu vardır…
   Lefkoşa’nın Metehan sınır kapısına yakın Rum marketinde kasaplık yapan ve ekmek parasını çıkarmaya çalışan Altan Karakuş’un aracı tam 2 hafta önce bombalı saldırıya uğradı…
   Rum plakalı araçtan inen 2 kişi aracın altına bomba yerleştirdi, üzerine de yakıcı dökerek, gayet sakin bir şekilde olay yerinden uzaklaştı…
   Bu durum kamera kayıtlarına da yansıdı…
   Saldırganların yüzleri ve kullandıkları araç gayet net bir şekilde görüldüğü halde Rum polisi bunları yakalamadı…
   Rum sigorta şirketi de hasar tazminatı ödemedi…
   Türk sigorta şirketi “senin sigortan Rum tarafını kapsamıyor” diyerek işin içinden çıktı…
   Karakuş’un bir umudu vardı…
   O da kendi devleti ve devletin başındaki insan…
   Akıncı ile görüşmek istedi ama başaramadı…
   Festivaller, sergi açılışları, kitap imza törenleri, sarayda öğle ve akşam yemekleri…
   Karakuş’a vakit kalmadı…
   Akıncı; Karakuş’u kabul etmediği gibi, iki satırlık bir açıklama da yapmadı…
   Birleşmiş Milletlerden, Anastasiadis’ten izahat istemedi…
   Aynı zamanda AB vatandaşı olan Karakuş’a ve yönelik saldırıyı AB nezdinde protesto etmedi…
   Ağzından tek kelime çıkmadı…
   Kaç kez uyarıldığı halde hiç o taraftan gelmedi…
   İyi ki Cuma günü İslam Konferansı için İstanbul’a gitti…
   İyi ki, ona vekâlet etmesi gereken Meclis Başkanı da ‘Masterler Turnuvası’ için adada yoktu…
   Ve 24 saatliğine Cumhurbaşkanı Vekili olan Zorlu Töre, mağdur olan bu vatandaşımızı kabul ederek derdini dinledi…
   Töre anında Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne de bir mektup gönderdi…
   Karakuş’un AB kimliği taşıdığını belirterek, sözde insan haklarının savunucusu olan AB yetkililerine de Rum saldırıları konusunda mesaj gönderdi…
   İşte tüm bu olanlar karşısında, Cumhurbaşkanı’nın zaman zaman bu tür yurt dışı gezilerini canı gönülden destekliyor ve yararlı olduğunu söylüyoruz…
   İyi pazarlar… 

YORUM EKLE

banner608

banner473