banner564

Yüzümüz Batıdan Doğu Modeline Doğru Döndü: Zayıf TL ile Az İthalat ve Ucuz İşçilik

  Türkiye Malî Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı gerekçesi ile 21.10.2021 tarihinde gri listeye alındı. Bloomberg’in haberine göre, FATF perşembe günü Paris’te gerçekleştireceği toplantıda bu kararı onayladı. Karar ile birlikte Türkiye’nin hali hazırda ülkeye çekmekte zorlandığı dış sermaye yatırımlarının daha da azalabileceği belirtiliyor. Gri liste olarak da bilinen bu grubun içerisinde Arnavutluk, Fas, Suriye, Güney Sudan ve Yemen gibi ülkeler bulunuyor. FATF’ın kendi sitesindeki tanıma göre, gri liste aslında kapsadığı ülkelerin artırılmış bir izlemeye tabi olmasını öngörüyor. FATF, gri listeye alınan bir ülkenin stratejik eksikliklerini belirlenen zamanda giderme taahhüdünde bulunduğunu belirtiyor. Türkiye, 24 Eylül 1991 tarihinde FATF'e üye olmuştur. 1989 yılında G7 ülkelerinin insiyatifiyle Paris’te kurulan kurumun 39 üye ülkesi bulunuyor. Kurumun amacı kara paranın aklanması ve terörizm finansmanının önlenmesidir. Kurumun kara listesinde kara para aklama ve terör finansmanının engellenmesi hususunda işbirliği yapmayan İran ve Kuzey Kore gibi ülkeler yer alıyor. Türkiye 2011 yılında gri listeye alınmış ve 2014 yılında listeden çıkarılmıştı. Gri listeye girmesiyle birlikte sermaye yatırımları azalmıştı. Keza uluslararası mevzuata uyum, adalet ve şeffaflık açısından risk taşıdığı için yerli ve yabancı yatırımcının güvenini de azaltmaktadır.

Ülkedeki riskler bankaların riskini de artırıyor:
  Fitch Ratings, Türk bankacılık sektörü için operasyonel ortam puanının ‘B+’ olduğunu hatırlatarak, Türk bankaların büyük bölümünün kredi notlarının zorlu operasyonel ortam nedeniyle baskı altında kalmaya devam ettiğini belirtti. Fitch bu puanın “Türkiye’nin makro ve siyasi oynaklığını, para birimi zayıflığını, enflasyonist baskılarını ve yatırımcı algısını” yansıttığı ifade edildi. Raporda, “Bankaların varlık kalitesi operasyonel ortam oynaklığı, kayda değer Döviz borçlanması, yüksek TL faiz oranları ile inşaat, gayrimenkul, enerji ve turizm gibi yüksek riskli sektörlerle ilişkileri nedeniyle baskı altında” denildi. Keza zayıflayan Türk Lirası sonucunda düşen alım gücü ve artan hayat pahalılığı gerek bireylerin gerekse bundan ötürü ticari şirketlerin ödeme gücünü zayıflatacak ve kredibilitelerini düşürecektir. Bu durumda kredi riski artacak ve bankaların aktif kalitesi bozulma riskine maruz kalacaktır. 
TC Merkez Bankası faiz indirimi ve fiyat istikrarsızlığının devamı:
  Cumhurbaşkanı Erdoğan ile TCMB Başkanı Kavcıoğlu'nun basına kapalı gerçekleştirdiği toplantının ardından, Resmi Gazetede yayımlanan atama kararına göre, TCMB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Tümen, TCMB Başkan Yardımcısı Dr. Uğur Namık Küçük, Para Politikası Kurulu Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yavaş görevden alındı. Boşalan Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı koltuğunu, BDDK Başkan Yardımcısı Taha Çakmak devraldı. Para Politikası Üyeliğine ise Prof. Dr. Yusuf Tuna atandı. Akabinde 21.10.2021 tarihinde gerçekleşen para politikası kurul kararı saat 14.00’te yayınlandı ve faizler % 2 indirilerek % 16’ye çekildi. Karar sonrası döviz kurları ilk etapta % 3 civarında artış kaydetti ve ertesi gün artmaya devam ediyor...

AB’nin Türkiye Raporu: Batıdan Uzaklaşma ve Doğu Modeline Kayma
  Avrupa Birliği yürütme görevini icra eden Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye için hazırladığı 128 sayfalık raporda Haziran 2020 – Haziran 2021 dönemini kapsayan yıllık bazlı değerlendirmelerde bulundu. Bu çerçevede 35 Müzakere başlığı kriterlerinde gösterilen performans ayrıntılı şekilde analiz edildi ve Türkiye’nin Avrupa normlarından uzaklaştığı gözlemlendi. Söz konusu raporda Demokratik kurumların işleyişinde ciddi eksiklikler öne çıktı. Siyaset, Yargı, Demokrasi, Yolsuzlukla mücadele, İnsan Hakları ve Güney Doğudaki gelişmeler ana kriterleri oluşturdu ve Türkiye’nin Dış Politikada Avrupa Birliği ile uyumu % 14 olarak ölçüldü. Sonuç olarak bu performans notu Batı ekseninden hayli uzaklaşıldığına işaret etmektedir. KKTC’de ise müzakere masasında uzlaşma sağlanamamasıyla birlikte Avrupa ile diplomatik temas tam olarak kesilmiş ve Türkiye’yle birlikte aynı doğrultuda doğu modeline doğru ister istemez ilerlenmektedir. Özet olarak Kıbrıs açısından baktığımızda Kıbrıs’ın güneyinde batı modeli, kuzeyinde ise uzak doğu modeli ekonomik yapılar söz konusu olacaktır. Ancak KKTC’de ihracat çok zayıf olduğundan dolayı ithalata dayalı zamlar hızla devam ederken ucuz işçilik modeli muhtemelen göçleri tetikleyecek ve ekonomiye önemli bir dinamik kazandırmayacaktır. 

YORUM EKLE

banner608

banner474