CB Sayın Ersin Tatar, “KKTC, Güney Kıbrıs’tan daha ucuz olduğu için Kıbrıslı Rumlar, Kuzeyden alış veriş yapıyor” dedi. Bu arada Fenerbahçe Spor Kulübü, Avrupa spor yaşamı içinde, Larnaka AEK ile karşılaşacak. Bu kez  Fenerbahçe’yi seven  Kıbrıslı Türkler, akın akın,  maçı izlemek için Güney Kıbrıs’a gidecek… Ama siyasette de karşılıklı çakma gürleme de devam edecek. Oh ne ala! 
Bu arada, yakın geçmişte, Türk-Yunan donanmalarının karşı karşıya gelmesine sebep olan 6. Parselde, ENİ- TOTAL ortaklığı, ciddi gaz bulduğunu açıkladı. Bu arada İstanbul’da düzenlenen yüzme yarışlarında birinci gelen gencimiz Doğukan Ulaç; ödül töreninde açmaya çalıştığı KKTC Bayrağını cebine sokmak zorunda kaldı. Hatırlardadır CB Tatar, bundan bir süre önce yine bir spor etkinliği nedeni ile, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Hasan Sertoğlu’na, “Şerefsiz” demesi üzerine,   hakaret davası nedeniyle de mahkemelik olmuştu. Türkiye’de Konya’da yapılan İslam Oyunlarında KKTC’nin yer almaması. Şimdi Fenerbahçe’nin, Güney Kıbrıs’a gelmesi. Doğukan’ın İstanbul’daki yarışmalarda birinci olması üzerine bu mutluluğunu, toplumu ve insanları ile paylaşmak için  açtığı bayrağı cebine koymak zorunda kalmasının nedeni ne?  Bu konularla ilgili neden KKTC Cumhurbaşkanı,  KKTC Başbakanı, hükümeti tek kelam etmiyor? Bunların, gazla ekonomi ile bağı ne? 
Konya’da düzenlenen spor oyunlarında yer alamaz ve İstanbul’daki yüzme yarışlarında birinci gelen sporcumuzun bayrağı cebine sokmak zorunda kalmasına karşın,  Bayrak ile temsil edildiğimiz tek uluslararası örgüt, İslam İşbirliği Teşkilatıdır. Bu niye? Ama orada, KKTC Bayrağı ile Kıbrıs Türk Devleti olarak üyeyiz. Bunun nedeni de Federal ilkelerde gündeme gelen ve 24 Nisan 2004 Referandumunda, Evet dediğimiz BM Çözüm Planıdır. Yani, “ yeni siyaset” denen, Sayın Tatar’ın ve UBP’nin en uç milliyetçi siyasetinin gündeme geldiği dönemde, Konya’da temsil edilemez ve İstanbul’da KKTC Bayrağı cebe sokulmak zorunda kalınırken, KKTC Bayrağı ile temsil edildiğimiz tek yer, İslam İşbirliği Teşkilatıdır. Peki bunu nedeni ve nasılı ile değerlendirmeyecek miyiz?  Ama bunu düşünmeyi dahi, “devleti bölmek, yok etmek, Rum’un içimizdeki adamları” gibi ifadelerle, korkutma yolu ile yıldırmak yolunu tutarsanız, hiç bir zaman yararlı ve faydalı bir sonuç elde edemezsiniz. Bakın bir olay daha var
 İsrail Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. “ Türkiye ile yakınlaşmamız, Kıbrıs ve Yunanistan ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği ve politik ortaklıkları engellemez” dedi. Bunu okuyunca kendi kendime; ha, bu yeni bir adımın habercisidir dedim. Arkasından iki üç gün sonra İsrail, Kıbrıs, Yunanistan arasında gerçekleşecek olan “ EUROASİA Interconnector” plan ve projesi ilan edildi. Elektrikteki bu birleşmenin,  6. Parseldeki gaz meselesi ile eş zamanlı ilanı da önemlidir. Avrupa’nın Rusya -  Ukrayna savaşı nedeni ile enerji krizi içinde olduğu bu aşamada bu adımlar, 2030 ve sonrası için anlamlıdır. Yani günü birlik değil, uzun erimli adımlardır. Ama bunu yapanlar, kendi insanlarının kısa erimde, enflasyon ve ekonomik yıkım altında ezilmemesine de ayni önemde değer veriyor.  Yok bizdeki gibi. Bir yandan günlük olarak yaşadığımız ve bizi sarsan spor etkinliklerinde yaşadığımız acı gerçekleri sorgulamak isteyenleri Hainlikle suçlayacaksın.  Üstüne üstlük,  Kuzey Kıbrıs’ta TL kullanırken yıllık enflasyonun  %116;  ama Türkiye’de ise  %79 olduğu gerçeği yaşayacağız. Ama kendi yurttaşların, Allah’ın soğanını, kilosu 19 TL’den ve bir somun ekmeği 7,5 TL’den,  ama onun da boyutunun minyatürleştiği felaket pahalılık şartlarında yaşarken. Kendi yurttaşlarının gözüne bakarak, kur farkının avantajını kullanan Kıbrıslı Rumların Kuzeydeki alış verişini; “Kuzey, Güneye göre daha ucuz” diyen bir CB demeci de duyacaksın. İşte söz ile gerçeğin arasında uçurum;  bayrak ve temsil meselelerinde olduğu gibi büyür ve köprü dahi kurulamaz. Her şeye uzaktan bakılır. Kıbrıs, Ekonomik ve siyasi sorunlarının bir birini etkilediği gerçeği de işte böyle yüzümüze şamar gibi vurur.