banner564

Zamlarla enflasyon azar

Piyasada ansızın benzin darlığı oluştu. Benzin istasyonlarında benzin bulunamaz oldu. Bunun üzerine doğan kaosa yönelik hükümet açıklama yaptı. “ Benzin fiyatlarına zam olmayacak”. Ama ertesi gün akaryakıt fiyatları hem de okkalı olarak zamlandı. Ama yapılan bu okkalı zammın nedeni ve neden zam yok dendikten sonra okkalı yapıldığına dair tek kelam edilmedi. Yani halk resmen yok sayıldı. Bu zam, daha asgari ücret artışı ve HP ödeneği çalışanların eline geçmeden geldi. Bu arada çiğ süte zam yapıldı. Tüm süt ve süt ürünleri de misli ile zamlandı. Mazot ve akaryakıt fiyatlarına, süt ve süt ürünlerine gelen zam, zincirleme pahalılık etkisi yaptı. 
Buna birde, Meclisten geçen Belediye yasası eklendi.. Reform olarak tanımlanan bu değişikliğe elbette ki ihtiyaç vardı. Ancak Belediyelerin gelirlerini artırma noktasında kantarın topuzunu korken, enflasyon ortamı ve bunun etkisi değerlendirmenin odağında olmalı idi. Olmadı. Şimdi inisiyatif  Belediye Meclislerinde olarak, tüm vergi ve harçlara zam gelecek.. Küçük, orta, büyük, tüm işletmelerin Belediye resim, harç ve vergileri artacak. Onlarda işletmelerindeki bu gider artışını mal ve hizmetlerine yansıtacak. Kısacası enflasyonu, pahalılığı kışkırtmak ve daha da büyütmek için zincirleme etki yapacak her şey yapılıyor. Elektriğin, akaryakıtın pahalı olduğu; ithalata bağımlı olan ve döviz krizinin yaşandığı ülkede,  enflasyona ve pahalılığa daha da olumsuz etki yapacak olan bu tedbirler, yaşadığımız felaketi daha da büyütmekten başka bir şeye yaramaz. 
“Bu ülkenin gelecek olan seçimi değil, halkı, devleti, toplumu düşünen idarecilere ihtiyacı var” diye ifade edilen ve resmen cılkı çıkmış olan söz, şimdi akla düşmez mi?  Çünkü biz yaşadık, şimdi Türkiye yaşıyor. Esası göz ardı eden ve alabildiğine seçime endeksli söylem ve uygulamalar var. Geçmişi, o cılkı çıkmış söz üzerinden  eleştirenler, şimdi eskisinden beş beter olma haline ne der?. Geçmişte Türkiye’de, “taban fiyat konusunda kim ne veriyorsa ben, 5 lira fazlasını vereceğim” deyip seçimi alma popülist açıkgözlüğü ile. Ya da bizde, geçmişte seçim öncesi; “ peşin maaş uygulamasına geçeceğiz” diyerek, tüm kamu çalışanlarına ve emeklilerine seçim öncesi çift maaş verme açıkgözlüğü. Bunlarla oy almak. Sonrada her 5 – 7 yılda öncekinden daha şiddetli krizlerle boğuşmayı yaşamak!  Şimdi bunu Türkiye’de yeniden,  misli ile seçim öncesi yaşıyoruz.  Biz ise bunu yaşamaya devam ediyoruz. Ama enflasyon, döviz krizi ve ekonominin üretken temellerde gelişmesi, bunun eğitim, sağlık, kamu reformları ve demokratik hukuk devleti ile bütünleşme meselesi ise gündemin odağında yok. 
Peki bizde? Elektrik kablo ile nasıl olursa olsun, tartışmasının yerine,  dünyadaki gelişmelere bakarak, biz ve Türkiye;  Orta Doğu, Doğu Akdeniz’in Avrupa ile elektrik bağlantısında Güney, İsrail, Mısır ve Yunanistan ile elektrik ortaklığında nasıl yer alabiliriz konusunu, gündemin bir kenarına dahi almıyoruz. Neden? Enflasyonla mücadele yerine,  zam ve bunlara dayalı olarak popülist siyasetler gütmeyi esas alan bir mantık, bunu hiç ele alamaz. Peki, ne ile uğraşır? Tüketici, marketçi, üreticiyi, benzinci ve vatandaşı bir birine dövdürmekle uğraşır.  Malların toptan fiyatlarını açıklayarak, gıda ürünlerinde denetim yapma boş sözü ile uğraşır. Peki, bu sözde denetimci hükümetin, döviz alım ve satımı arasındaki makasla ilgili konuştuğunu gördünüz mü? Eğer bu makasla uğraşmak, serbest piyasa denen olguya tersse, sen gıda ürünlerinin toptan fiyatları ile neden uğraşasın? Ancak uğraşılmayan tek şey, üretim maliyetlerini nasıl aşağıya çekeceğimiz, verimi nasıl artıracağımız ve etkin kamu yönetimi, sahipsiz olmaya devam ediyor. Bu böyle olduğu sürece, enflasyon bizi sürükleyecektir. 

YORUM EKLE

banner471

banner474