banner564

Zor bir yıl olacak

Dünyanın birçok ülkesinde üzücü olayların yaşandığı bir yılı geride bıraktık...
Ülkemizde ise özellikle dövizde meydana gelen artışlar nedeniyle hemen tüm kesimler ciddi sıkıntılar yaşadı…
En fazla da çiftçiler ve hayvancılar...
Dövizdeki yükseliş, borçlu insanların yanı sıra kira ödeyenlerin tümünü olumsuz yönde etkiledi...
Erken genel seçimler yapıldığı halde siyasette istikrar sağlanamadı...
Maddi ve manevi açıdan tek destekçimiz olan Türkiye’deki gelişmeleri de bazen üzülerek, bazen umutlanarak izledik...
Mülteci sorunu, terör olaylarının yanı sıra Suriye’deki savaş ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, 2018 yılının Türkiye açısından en önemli olayları arasında yer aldı…
Yeni bir yıla adım atarken, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi yönündeki gelişmelerin hız kazanacağını görebiliyoruz...
Buna paralel olarak Kıbrıs sorununun çözümü yönünde çok ağır baskılarla karşılaşacağımızı, bu anlamda ciddi tavizlere zorlanacağımızı da biliyoruz...
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından atanan özel danışman Lute’nin, Ankara-Atina-Lefkoşa üçgeninde yürüttüğü ‘gizli temaslar’ sonucunda ortaya bir çözüm taslağının çıkacağı yönündeki beklentilerin arttığını görebiliyoruz…

Türkiyesiz olmaz

Kıbrıs’ın 1960’tan itibaren 3 garantör ülkesi vardır...
Bunlardan 2 tanesi AB üyesidir...
Ama Türkiye AB üyesi değildir...
Öyleyse; yeni bir devletin AB tarafından garanti edilmesi bizim için yeterli değildir...
Anayasa ortadan kaldırılmadığı ve yeni terör olayları yaşanmadığı sürece, Kıbrıs’ta nüfus açısından çoğunlukta olan Rumların herhangi bir saldırıya maruz kalması mümkün değildir...
Yani Türkiye’nin durup, dururken kendilerine saldıracağı yalanına sarılarak farklı güvenlik senaryoları üzerinde durmaları mantıklı değildir...
Türkiye AB üyesi oluncaya kadar, garanti sistemi şimdiki şekliyle devam etmelidir...
AB üyesi olması halinde ise, garantiler konusu yeniden ele alınabilir...
Ama şimdiki şartlarda, Kıbrıslı Türklerin, Türkiye garantisinden vazgeçmesi beklenmemelidir...
Hiç kimse bu konuda Türkiye ve KKTC yönetimlerini baskı altına almamalıdır...
İkinci hayati konu ise mülkiyettir...
Kıbrıslı Türkleri yeniden göçmen durumuna düşürmek ve iki bölgeliliği sulandırmak yerine; mülkiyet sorunu öncelikle ‘takas’ ve tazminat’ yöntemiyle çözümlenmelidir...
Bu konuda önceliğin mülk sahibine verilmesi halinde, iki bölgelilik o anda bertaraf edilmiş olur...
Rumların ana hedefi de zaten budur...

Toplumu kim hazırlayacak

Buraya kadar yazdıklarımız, son zamanlarda sık sık tekrarladığımız görüşlerdir...
Kıbrıslı Türkler açısından hayati önem taşıyan bu konuları bundan sonra da gündemde tutmaya devam edeceğiz...
Evet; bu adada artık kalıcı bir çözüm istiyoruz...
Ama ortaya çıkacak çözüm şeklinin Kıbrıslı Türkleri kısa sürede savunmasız bırakacak ve göçe zorlayacak bir içerikte olmasını da kabul edemeyiz...
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar son 44 yılı savaşsız geçirdi...
Bu süre zarfında kimsenin burnu kanamadı...
Toplu katliamlar yaşanmadı...
Bunu sadece biz söylemiyoruz...
Kıbrıs’la yakından ilgilenen tüm ülkeler, özellikle de Birleşmiş Milletler örgütü bu gerçekleri çok iyi biliyor...
Farklı düşüncede olanlar, arşivleri geriye doğru çevirip bakabilirler...
Önce 1963-1974 dönemine, sonra da 1974’ten bugüne kadar olan süreye baksınlar...
O zaman hangi dönemin savaşsız, kazasız ve belasız olduğunu daha net bir şekilde görebilirler...
Bizler bu ülkede bir daha savaşların olmasını ve kan akıtılmasını istemiyoruz...
İnsanların can ve mal kaybına uğramalarını da istemiyoruz...
AB üyesi bir ülkede insan haklarını ayaklar altına alan ırkçı yaklaşımları şiddetle reddediyoruz...
Bizde askeri kamplarda eğitim gören ve siyasallaşma hakkı kazanan herhangi bir terör örgütü yoktur...
Ama Rumlarda vardır...
Bizdeki eğitim sisteminde Rum düşmanlığı aşılayan müfredat yoktur...
Ama Rum okullarında vardır...
Güvenlik konusundaki hassasiyetimizin temelinde bunlar vardır...
Kıbrıslı Türkler; yeni yılın Mart veya Nisan ayından itibaren yoğunlaşması beklenen pazarlık sürecinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın masadaki pozisyonunu güçlendirecek eylemleri gündemine almalıdır...
Teslimiyetçi bir pozisyon almak ve çaresizlik içinde beklemek yerine; haklarımızın korunması için sesimizi yükseltmeliyiz...
İleride dizlerimizi dövmek istemiyorsak...
Haklı taleplerimizi kabul ettirecek adımları atmalıyız...
Dargınlıkları, kıskançlıkları, eğer varsa nefret duygularını ve yılların ‘hazırı tüketme’ alışkanlıklarını bir kenara bırakıp, daha çok çalışarak kazanmanın yollarını bulmalıyız...

Diyalog sizin sesiniz

Yeni yılın ilk gününde; Diyalog Medya Grubu olarak, daha güzel günler için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canla, başla çalışacağımızı ve sizlerin sesi olmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz...
Tarafsız, araştırmacı haberlerimizle tüm ilgilileri uyarıcı yayınlarımızı sürdüreceğiz...
Bizlere güven duyarak, Diyalog gazetesini zirveye taşıyan sizlersiniz...
Bu başarıyı Diyalog ailesinin yorulmak bilmeyen çalışması, üretmesi ve sizlere güven vermesi sayesinde yakaladığımızı biliyoruz...
Yeni yılda yine sizlerden alacağımız güçle yükselişimizi sürdürmek için hiç durmadan çalışacak ve haber üreteceğiz...
Gerek iç, gerekse dış konularda sizleri en doğru şekilde aydınlatmaya devam edeceğiz...
Diyalog sizin sesiniz, sizin eserinizdir...
Yeni hedeflere birlikte yürüyeceğiz...
Sağlık ve mutluluk dileklerimizi sunuyor, başarılı bir yıl diliyoruz... 

YORUM EKLE

banner608

banner474