27 Kasım tarihli “Anayasa Mahkemesine Süpürülen...” başlıklı yazımda ifade ettiğim olay gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı, Başsavcılığın “Geçicilerin Kadrolanması” ile ilgili yasanın Anayasaya uygun olmadığı görüşü çerçevesinde Meclisten geçen yasayı incelenmek için Anayasa Mahkemesine yolladı.
Tıpkı daha evvel Sağlık ile ilgili yasalar gibi. Şimdi yine Başsavcılığın Anayasal yönden olumsuz görüş beyan ettiği Polis Yasası gündemde. Bunun akıbetinin de aynı olması mümkün.
Bu yaşananlar siyasi etik değerlerin yerlerde süründüğünün açık göstergesidir. Yüksek Mahkeme Başkanı Sayın Narin Ferdi Şefik’in basına yansıyan ve Meclisi, Hükümeti çıkartılan yasalar ve kararların Anayasaya ve yasalara uygunluğunu gözetmeleri gerektiğini ifade eden; Anayasal Güçler ayrımına saygılı uyarısı ve “ıstıroplu” eleştirisine karşın siyaset, popülizm uğruna bu oyunu oynamaya devam ediyor.
Suçlu kim ve güçler ayrımını darbeleme niyetleri...
Anayasaya ve yasalara aykırı yasa ve kararlar seçim öncesi önüne ardına bakmadan ya Meclisten ya da Bakanlar Kurulundan geçiriliyor.
Bu kez devreye ne giriyor? Hali ile önce Cumhurbaşkanlığı yasalar acısından. Bakanlar Kurulu kararları içinde ya muhalefet partileri, ya da sivil toplum devreye giriyor. Böylece Anayasa uygunluğu tartışmalı yasaları Cumhurbaşkanlığı Anayasa Mahkemesine incelemek için yolluyor. Ya da muhalefet ve sivil toplum yasalara ve Anayasa aykırı yasalar ve kararlar için Yüksek Mahkemeye veya Anayasa Mahkemesine başvuruyor.
Böylece siyasetin popülizm uğruna yaptığı işler gündemi zorlaştırıyor. İnsanların umutlarını oyuncak gibi yapıyor. Şimdi bu durumda , inceleme için söz konusu yasaları Anayasa Mahkemesine yollayan Cumhurbaşkanı Akıncı suçlu mu? Hayır.
Onu buna zorlayan ve popülizm uğruna insanların umutları ile oynayan Meclis çoğunluğu ve Bakanlar Kurulu esas suçludur. Böylece gerçekten çözmekle sorumlu oldukları konuları topu, Cumhurbaşkanına ve Anayasa Mahkemesinin önüne yığarak “Bakın biz istedik ama Cumhurbaşkanı, Mahkeme bu işi engelledi” diyerek, kendilerini güya temize havale etmeye çalışıyorlar.
Sağlıkla ilgili yasada bunu yaşadık. Şimdi, “Geçicilerin Kadrolanması” yasasında bunu yaşıyoruz. Aynı filmi, Polislerin emeklilik haklarını düzenleyen yasada izleyeceğiz gibi bir durum var.
Kuşkusuz bunun bir başka yanı daha var. Bu popülizmin ardından gündeme sokulmak istenen, Başkanlık rejimi tartışmalarına bağlı olarak; Meclis, Yürütme ve Yargı dengesine dayalı olan Anayasal Güçler ayrımının darbelenmesi niyetlerine yol açmaktır. Buna karşı uyanık olmak gerekir. Çünkü yanlış temelde popülizmle beklenti içine sokulan insanlar, bunun esasını değil ama, Anayasal değerleri öne koyan kurum ve insanlara karşı öfke duyarlar. Bu sürecin Türkiye'de nasıl geliştiğini gözlemledik.
Onluk dahi bulunmaz
Çocukluğumuzda annelerimiz, ninelerimiz bize masal anlatmaya başlayacakları zaman çok hoşumuza giderdi o kocakarının “süpüre süpüre bir onluk buldu“ ifadesi ile başlayan masal...
Bu yaşadığımız süreçte, popülizm uğruna, sağlık yasasında, geçicilerin kadrolanması yasası ve şimdi de polis yasasında Meclis, bunları süpüre süpüre Cumhurbaşkanlığının ve Anayasa Mahkemesinin önüne yığmakla, “ bir onluk” bulamayacak. Bulacağı masaldaki gibi elini küpün içine sokup da “ b..” bulan gibi olacak. Ayıp artık popülizm ve oy uğruna insanların umutları ve hayalleri ile oynamak.