Diyalog Gazetesi
2018-04-24 09:54:38

 Dünya Günü üzerine

Dr. Orhan AYDENİZ

24 Nisan 2018, 09:54

ABD’li senatör Gaylord Nelson’un öncülüğü ile 1970 yılından beri 22 Nisan, Dünyamızın simgesel doğum günü olarak kutlanıyor.
Bu kutlamadan amaç:
İnsanların doğa dengesini bozan eylemlerine, dikkatleri çekmek;
Doğamızı koruyan eylemleri özendirmek ve teşvik etmek;
Doğaya duyarlı ve korumacı davranış biçimlerinin geliştirilmesini sağlamak;
Doğa bilincinin oluşmasına ve böylece halkımız ile hükümeti harekete geçirmek;
Sağlıklı ve temiz bir doğa için herkesin sorumluluk üstlenmesine teşvik etmek;
Bozulan ve kirletilen dünyamıza sahip çıkılmasını sağlamak ve gelecek nesillere yaşanabilen bir dünya bırakmaktır.
Bilindiği gibi sanayi devriminden sonra dünyamız, önemli derecede tahrip edilmeye ve kirletilmeye başlanmış ve en büyük kirletici kabul edilen insanların nüfusunda da olağan üstü bir artış olmuştur.
Dünyamızdaki insan nüfusu arttıkça, bitki örtüsü yok edilmiş, atmosfer, sular ve toprak kirletilmiştir. Atmosfere verilen ve başta bitkiler olmak üzere, doğal olarak zararsız hale geririlebilecek miktarın üzerindeki zararlı gazlar; 20. asırda dünya ısısında 0,3- 0,6 derecelik bir artışa sebep olmuştur. 21. asırda da sıcaklık artışının 1- 5 derece olacağı hesaplanıyor.
Sıcaklık artışı: Deniz suyunun yükselip birçok kara parçasının yitirilmesine, canlı türlerinin hızla yok olmasına, tropikal hastalıkların yaygınlaşmasına, kuraklık, erozyon, su kıtlığı, sel, şiddetli fırtına gibi doğal feleketlerin daha sık görünmesine sebep olacaktır. Ayrıca, 2050 yılına kadar dünyamızdaki canlı türlerinin %15- 37’sinin yok olacağı kabul ediliyor. Dünyamızdaki bu kötü gidişatın durdurulması için:
İnsan nüfusunun daha fazla çoğalmaması;
Temiz ve yenilenebilen enerji kaynakları bulup kullanılması;
Doğayı tahrip eden ve kirleten eylem ve uygulamaların terkedilmesi gerekir.
Ancak, ABD ve Rusya gibi dünyayı yönlendiren ülkelerin tavrı nedeniyle, dünyamızı tehdit eden bu felaketin durdurulamayacağı görülüyor.
Küçük bir ülke olarak; dünyamıza yapılan tahribatta, atmosfere verilen sera gazları salınımında, iklim değişikliğinde önemli bir sorumluluğumuz yoktur. Ancak, ortaya çıkacak olumsuzluklardan en çok zarar görecek bölgede bulunuyoruz.
KKTC olarak dünyamızdaki kötü gidişatı durdurabilecek durumda olmadığımıza göre yapabileceğimiz tek şey, ortaya çıkacak olumsuzlukların etkilerini azaltıcı önlemleri acilen almaktır. Bu çerçevede yapılabilecek en etkin uygulama, bitki örtüsü varlığımızın yeterli düzeye çıkarılmasıdır.
Bilimsel kriterlere göre, ülkemizdeki bitki örtüsü açığının kapatılması için, halen 66,000 hektar dolayında olan orman alanlarının 100,000 hektara çıkarılması gerekir. Bunun gerçekleştirilmesi, ülkemizdeki tüm hali arazilerin ormancılık dairesine verilerek ağaçlandırılması ve tahıl üreticiliğine elverişli durumda olmamasına rağmen sırf devletin sigorta teşviki nedeniyle, tahıl yetiştiriciliğinde kullanılan arazilerin özel ormancılığa yönlendirilmesi durumunda mümkün olabilecektir.
KKTC’deki bitki örtüsü varlığının normal düzeye çıkarılması halinde; kuraklık, kavurucu sıcaklar, erozyon, toz kirliliği, yeraltı sularının azalması ve tuzlanması gibi; dünyamızdaki iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak olumsuzluklarının etkisinin bir miktar da olsa azaltılması sağlanabilecektir. İçinde bulunduğumuz dönemde ülkemizde görülen kuraklık, doğa tahribatının yaşamımızı ne kadar zorlaştıracağını gösterir. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.