Diyalog Gazetesi
2020-08-26 10:26:11

Hatalı sol anlayışı

Dr. Orhan AYDENİZ

26 Ağustos 2020, 10:26

Kıbrıs sorununun çözümünde, anavatan ile işbirliği içinde hareket etmemizin, görüş ve deneyimlerinden yararlanmamızın çıkarımıza olduğu, biat olarak nitelemenin, iyi niyetli bir davranış olmadığı görüşündeyim.
Kıbrıs sorununda, içimizdeki çatlak sesler, Rumları umutlandırmasa ve tek yumruk halinde devletimize hep birlikte sahip çıksaydık, adadaki varlığımızı sürdürebilmemize olanak verecek bir çözümün gerçekleştirilmesi mümkün olacaktı. 
Maalesef dışa karşı ulusal politika benimsenmiyor, birlikte hareket edilmiyor. Bilinen gerçeklere rağmen bazı ilericiler(!) görüşmelerdeki tıkanıklık ve başarısızlıktan dolayı haksızca Türk tarafını suçluyor. 
Kendilerini solcu olarak tanımlayan kesim, birleşme takıntısı nedeniyle, Rumların oyalama taktiğini sürdürmesine arka çıkıyor. Yarım asırdan beri sürdürülen federal birleşmeden sonuç alınamamasına rağmen, görüşmelerin ayni zeminde devam edilmesini savunuyor.
Malum kesim tüm yaşanan deneyimlere rağmen, ideolojik saplantıları ve fobilerinin etkisi altında hareket ediyor ve gerçekleri kavramamakta direniyor. Örneğin: Rum tarafının tek hedefinin egemenliklerini kuzeye yaymak olduğu ve bunun dışında varlığımızı Türk ve Müslüman kimliğimizle sürdürmemize olanak verebilecek bir çözümü kabul etmek niyetinde olmadığını göz ardı ediyor;
Rum’un müzakerelerde dayattığı anlaşmanın, bizi Leymosun’daki ve Trakya’daki soydaşlarımızın durumuna düşüreceği, böyle bir çözümün de bizim için kurtuluş değil felaket olacağını anlamak istemiyor;
Batılı emperyalistler ile ABD’nin, zamanla Rum çoğunluk içinde eriyebileceğimizi
Düşünerek, birleşmeyi dayattığını anlamamakta direniyor;
Hiçbir çözüm şeklinin kendi devletimize sahip olmamız ve anavatanın koruması altında bulunmamızdan daha iyi olamayacağını takdir edemiyor;
Türk kimliğimizi, dinimizi inkar etmemiz ve uyduruk Kıbrıslılık kimliği altında Rumlarla birleşmemiz durumunda, zamanla Rumlaşacağımızı kabul etmiyor;
Güneyde ulusal mücadeleye yön veren, ulusal politikaların belirlenmesinde katalizör rol oynayan kilisenin başının, ’Kıbrıslı diye bir halk bulunmadığını ve Yunanlı olduklarını’ açıklamasına rağmen, hala daha Kıbrıslılık kimliği ile birleşmeyi hayal ediyor;
Solcu görünmek için, anavatan düşmanlığı yapmanın, milletine ve köküne sahip çıkanları kötülemenin ve Rum’a toz kondurmamanın şart olmadığı gerçeğini kabul etmiyor;
Solculukla, batılı emperyalist hayranlığının ve dünya dili ile konuşma safsatası ile onları memnun edecek şekilde hareket etmenin çeliştiğini dikkate almıyor; 
Avrupa Birliği ve BM’in, haksız olduğunu bildiği halde, her koşulda Rum’u desteklediğini kavramamakta ısrar ediyor. Çözüm müzakereleri ile Maraş’ın açılmasında onlarla işbirliği yapılmasını savunuyor; 
Ekonomik bakımdan bizden çok daha güçlü, nüfus bakımından daha avantajlı, ulusal açıdan birlik, mesleki açıdan daha yeterli ve deneyimli, Rumlarla birleşmemizin, zamanla eriyip kaybolmamıza yol açacağını, anlamamakta ısrar ediyor. 
Sonuçta solcu olduğunu ileri sürenlerin gerçekleri bir türlü görmek istememesi, geçmişe saplanıp kalması ve anlaşılması zor bu tutumu, Rum tarafını umutlandırmakta ve böylece çözümü de engellemektedir.
Bu nedenle solcu geçinen kesim, bir yandan çözüme mahkûm olduğumuzu söylerken, öte yandan da Rumları umutlandırarak, çözümü engellemektedir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.