Diyalog Gazetesi
2021-05-10 09:41:09

Kıbrıslı kimliği tezgâhı

Dr. Orhan AYDENİZ

10 Mayıs 2021, 09:41

Son zamanlarda iki devletli anlaşmanın gündeme taşınması, çeşitli dayanaksız nedenlerle ve saplantılarla her koşulda Rum’la birleşmek isteyenlerin paniğe kapılmasına sebep oldu.
Birleşme yanlılarına göre iki devletli anlaşma, anavatanın nüfusu altına girmemize zemin hazırlayacak ve artık Rum’la birleşme zorlaşacak hatta mümkün olmayacak.
Bunlar Anavatanla daha fazla bütünleşeceğimiz için uyduruk Kıbrıslı kimliğimizi kaybedeceğimizi ileri sürerler. Hatta bazıları daha açık bir şekilde anavatanla birleşmektense Rum’la birleşmeyi tercih ettiklerini belli etmektedirler.
Oysa Türk halkının, Rumların çoğunlukta olduğu tek halk içinde ‘Kıbrıslı’ kimliği altında birleştirilmesi, zamanla asimile edilmemize sebep olacak.
Bu gerçeğe ve Rumların bizimle sahip oldukları hiçbir kaynak ve gücü paylaşmak niyetinde olmadığını gizlememesine rağmen, bazı kişiler çeşitli nedenlerden dolayı, ısrarla Kıbrıslı kimliğini ön plana çıkararak, halkımızı Rum çoğunlukla birleştirmek ister. 
Bu amaçla, dilimizdeki bazı yozlaşmalar, okuması olmayanların kullandığı bozuk söylemler, zamanla dilimize bulaşan argo, Rumca, İtalyanca, İngilizce sözcükler, sanki bize ait bir kültürmüş gibi ön plana çıkarılmaktadır.
Oysa tüm ülkelerin değişik bölgelerinde, ağız farklılığı olabilmektedir ve değişik bazı kelimeler kullanılıyor. Ayrıca, okumuş olmayan kişilerin konuşmalarında, bazı bozukluklar da olabiliyor. Tüm ülkelerde, konuşma dili ile yazma dili arasında, az çok bir farklılık vardır.
Atalarımız anavatanımız Türkiye’nin değişik yerlerinden geldiği için, ülkemiz her bakımından orada yaşayan tüm soydaşlarımızın karma gelenek, görenek ve özelliklerine sahibiz. Dilimizde de Anadolu’nun değişik bölgelerinde kullanılan sözcüklerin tümüne rastlanmaktadır.
Anavatanın çeşitli yerlerinde yaşayanların konuşmaları arasında da, bazı farklılıklar vardır. Fakat İstanbul’da konuşulan Türkçe, en doğru ve resmi dil kabul edilir.
Gerçekte, Kıbrıs Türk halkının kökünün, Türkiye’de yaşayan halka uzandığı inkâr edilemeyen bir gerçektir. Hatta atalarımızın Anadolu’nun neresinden geldiği bile, tarihi belgelerde kayıtlıdır.
Belki Kıbrıslı kampanyasına sempati duyan ve destekleyenlerin bazıları, gerçek amacın ne olduğunu, ne yapılmak istendiğinin farkında değildir. Bazı kişiler ise, sırf ideolojik saplantıların etkisi ile bu kampanyaları desteklemektedir.
Ancak esas kampanyanın öncüleri; bilinçli olarak, Türk halkını kökünden koparmayı, Rum çoğunlukla birleştirmeyi ve sözde Kıbrıslılık kimliği altında eritmeği hedeflemektedir.
Mevcut koşullarda, Kıbrıs Türk halkının silahla yok edilmesi mümkün olmadığı için, şimdi bu sinsi oyun oynanmaktadır.
Yaşanan dönemde, iki egemen devletli anlaşmaya karşı çıkılması, Rum ile birleşerek devletimizin yıkılması, tarihimizin unutturulması, dilimizin yozlaştırılması, ulusumuzdan ve dinimizden soğutturulmamız için sürdürülen faaliyetler; ayrıca, manevi değerlerimize, TMT gibi ulusal örgütlerimize, ulusal direniş mücadelemizde emeği geçenlere, şehitlerimize ve gazilerimize karşı yapılan kötüleme ve karalama kampanyalarının, bilinçsizce ve tesadüfi olduğu kabul edilemez.
Oynanan oyunun anlaşılması bakımından Hüseyin Nihal Atsız’ın aşağıdaki vecizesini hatırlatmakta yarar görürüm;
‘Özgürlüğünü kaybeden bir millet, korkunç bir felakete düşmüş;
Dilini kaybeden bir millet ise yok olmuş demektir.’ 
Peyami Safa’nın aşağıdaki vecizesi ise, ülkemizde oynanmak istenen oyunu, açıkça teşhir ediyor:
‘Bir milletin yok etmek isterseniz,
Askeri istilaya gerek yok;
Tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevi değerlerini, ahlakını yozlaştırmak kâfidir.’
Ülkemizde halen yapılmak istenen aynen budur. Halen manevi değerlerimizin bozulması ve gençlerimizin yozlaştırılması için yoğun faaliyetler sürdürülüyor.
İşin acı tarafı, ulusalcı ve anavatana bağlı olduğunu ileri süren siyasiler de, sırf koltukta rahatsız edilmemek hesabı içinde, pervasızca ve alenen yürütülmekte olan halkımızı kökünden koparmak ve içeriden çökertmek faaliyetlerine ses çıkarmamaktadır.
Yürürlükteki yasalara aykırı olarak pervasızca devletimize karşı adeta Rum-emperyalist safında bize karşı savaş açanlar hakkında yasal işlem yapılmamakta. Hatta alenen anavatanla aramızı açmak kampanyasına öncülük eden bazı kişilere devlet yardımı sağlanmakta, devlet makamlara atanarak ödüllendirilmektedir. AKEL Rum siyasi partisinin alenen KKTC’de ofis açmasına ve propaganda yapmasına göz yumulmaktadır.
Rum liderin geçenlerde halkımızı kendi safında mücadeleye davet etmesi, atanmış ve seçilmiş yetkililer tarafından çok iyi değerlendirilmeli. Çünkü bana göre Rum lider; devletimize gereken düzeyde sahip çıkılmamasından ve içimizdeki işbirlikçilerin desteğinden cesaretlenerek böyle bir teklifte bulunmaktadır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.