Diyalog Gazetesi
2022-12-22 10:47:06

Maria ve “hikmet-i hükümet”

Ferdi Sabit SOYER

22 Aralık 2022, 10:47

Ekonomik kriz ve seçim atmosferi içinde, Maronit Maria’nın adaylığının Dışişleri Bakanlığı kararı ile veto edilmesi olayını değerlendirmekten uzak kalamayız. Çünkü bu olay, ekonomik krizin ve diğer sorunların derinleşmesine yol açan, demokratik hukuk devleti ilkelerini terk etmenin daha da uç noktaya gelmesinin yeni bir örneğidir. Anayasanın, demokratik değerlerin, hukuki zemini devamlı delinmesini yaşıyoruz. Üstelik ülkenin Meclisten çıkan yasalarla değil, onlarca Yasa Gücündeki Kararname ile yönetilmeye çalışıldığı bu dönemde, Anayasasında laik, demokratik bir yapısı olduğu yazan KKTC’de; KKTC vatandaşı olan Maria’nın Maronit olduğu için yaşadığı köyden muhtar adayı olmasının engellenmesi de bunlara eklendi. Yasal olarak adaylığı için hiç bir hukuki engeli olmayan söz konusu insanın, adaylığı tek bir nedenle engellendi. Dini ve etnik kimliği nedeni ile bu yapıldı. Aday olamaz, ama seçme hakkını kullanabilir. Yani vatandaş olarak aday olma hakkı yok, ama oy kullanma hakkı var. Yasal olarak aday olmasına engeli olmayan birinin, “ güvenlik” ve sübjektif yargılarla aday olamayacağına karar verilmesi, devletin demokratik kimliğine terstir.
Üstelik bu durum, iktidarın gündeme getirdiği ve “Maraş Açılımı” dediği politikanın da temeline kendi elleri ile vurulmuş bir darbedir. Çünkü söz konusu politikanın ki bunu ben eleştiriyorum, temeli şudur.” Toprak başka, mülkiyet başkadır”. Bu sözle ifade edilen politika, “Kapalı Maraş bölgesinde mülkiyeti bulunan Kıbrıslı Rumlara çağrı yapıyoruz; gelin, evinizi iş yerini alınız ve yerleşin. KKTC’nin hukuk devleti prensipleri içinde yaşayın”. Üstelik KKTC Yüksek Yargısı da bu politikaya bağlı olarak, 1974 yılına kadar olan mülkiyet koçanları geçerlidir bu temel alınacak diye kararı aldı. Yani bu politikanın yürümesi için farklı dini ve etnik kimliği olana, saygı ötesinde, Anayasal, demokratik ve hukuki güvenceye inandırıcılık verilmeye çalışıldı.. Ama bu zemini bizzat, bu politikayı gündeme getirenler berhava ediyor. Önce KKTC Yüksek Yargısının kararına karşın, Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın kendi atadığı Taşınmaz Mal Komisyonun yaptığı telkinle Evkafı da meseleye taraf yaptırma tavrı bu politikanın, Maraşlı Rumlar indinde inandırıcılığını sarstı. Şimdi buna Sayın Maria’nın muhtar adaylığının iptali de eklenince, bu politikaya dönük inandırıcılığa bir darbe daha vuruldu. Hele vatandaş olmasına karşın, adaylığı iptal edilen Mariya’ya yönelik olarak,, “vatandaş olmasın karşın, azınlıkların adaylığı, Dışişleri Bakanlığının kararına bağlıdır” denmesiyle, Azınlık olarak tanımlanacak hangi olan insan gurubu, KKTC de hukuki güvence içinde kendini his edebilir? Vatandaşlığın en temel dayanağı olan seçme ve seçilme hakkı gibi temel hak eğer, Dışişlerinin iki dudağı arasında ise, mülkiyet hakkı gibi bir hakkın güvencesi bu kapsamda olan hangi insan grubu için inandırıcı olabilir?
Peki, bu karar, KKTC de mülkiyet alan on binlerce insana nasıl etki yaratır? Bu insanlar bizimle birlikte yaşıyor. Şimdi bu insanların, bu ülkedeki varlıklarını, demokratik hukuk devleti temelinde özdeşleştirmek öncelikli işlerden biri olması gerekirken, bu adım, buna da büyük sorun yarattı.
İşin özü, demokratik hukuk devleti ilkeleri içinde, siyasi ve dini inancı, etnik kimliği farklı olan tüm KKTC yurttaşlarının ve bu topraklarda bizimle birlikte yaşamayı seçen hangi etnik ve dini inanca sahip olursa olsun herkesin, ortak Anayasal ve demokratik, hukuki değerlere sahip olmasıdır. Sayın Maria’ya yapılan buna vurulmuş darbedir. Hiç bir karar, “Hikmet i Hükümet” temeline dayanamaz. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.