Kim ne isterse yapsın, sonuçta yüz yüze olduğunuz gerçekler, yaşamı etkiler. Siz istediğiniz kadar Mec-lis’ten Kıbrıs sorunu ile ilgili karar alın. Eğer aldığınız kararlar; sorunun içinde yer alan iki tarafın konu-munu, eşit derecede etkilemezse, yeni bir noktaya ulaşamazsınız. Şimdi de KKTC Meclisi’nden oy çok-luğu ile “iki devletli“ çözüm hedefi ile karar çıkartmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimine 13 gün kala, yasalara ve Meclis İç Tüzüğü’ne aykırı olarak bunu Meclis Komitesi’ne sundular. Haklı bazı nokta-lardan hareketle, Federal Çözüm görüşmelerinin bir sonuç vermediğini, Annan Planı’nda Kıbrıslı Rum-ların Hayır dediğini. Sanki de kendileri Evet demişti! Arkasından Crans Montana sürecini de çökerttikle-rini söyleyerek, bu zeminin tükendiğini, ifade ettiler. Yani halkı çaresizlik duygusu ile siyasetlerine razı getirmeyi amaçlıyorlar. Bu karar, KKTC Meclisi’nden oy cokluğu ile çıkabilir.
Peki şimdi zamana bakalım. 1 Ocak 2026 tarihinde “Kıbrıs Cumhuriyeti” AB Dönem Başkanı olacak. İşte bu yanlış adımla darbe bir o kadar daha ağır olacak. Çünkü bu kararla, adanın toprak bütünlüğü-nü ve siyasi demokratik birliğini ayrılıkçılık temelinde bozan taraf durumuna bizi sokmak için, Dönem Başkanlığı olgusunu Sayın Hristodulidis tepe tepe değerlendirecek. Halbuki bu konuda, Avrupa kamu-oyu indinde Sayın Hristodulidis madem, AB Dönem Başkanı olacak; Avrupa değerlerine aykırı olan karma evliklerden doğan gençlerin, çocukların durumuna dönük ne yapacağı sorusu ile onu sorgula-malıydık? Temsil ettiğini ifade ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına göre; KC’nin resmi dillerinden olan Türkçenin, AB’nin resmi dilleri arasına girmesi engelini kaldıracak mı? Direkt Ticaret Tüzüğü ile ilgili bas-kısını kaldırıp, AB Dönem Başkanı olarak Kıbrıs sorununda, AB’nin desteklediği çözüme dönük sami-miyetini, Kıbrıslı Türklere gösterecek mi? Sorgulamalıydık. Ayrıca Sayın Hristodulidis, Kıbrıslı Türklerle görüşmek yerine, onları bypass ederek, doğrudan Türkiye ile görüşmek istiyor. Madem öyle, o zaman Sayın Hristodulidis’e sormalıydık. Türkiye - AB Üyelik Müzakerelerinde; Yargı, İnsan Hakları ve Basın Özgürlüğü ile ilgili AB müzakere sürecindeki fasıllar üzerine koydukları Veto kararlarını değiştirecek mi? Güya Türkiye’yi maksimalist yaklaşımlarına yaklaştıracak diye atılan bu adım, Kıbrıs sorununda, Türki-ye gibi büyük bir devletin, AB süreçlerinden kopmasına yol açtı.
Bu ve benzeri konularda, AB Dönem Başkanı olacak olan Sayın Hristodulidis’i AB kamuoyu indinde sorgulamak yolu tutulacağına; İki Devletlik meselesini, insanları güya çaresiz kılarak kendilerine razı etmek için, seçime 13 gün kala gündeme getirdiler. Peki bu adımı attıktan sonra, AB Dönem Başkanı olarak Sayın Hristodulidis, Gazze’deki vahşete karşı cesaretle karşı çıkan ve Bask sorunu olan İspan-ya’yı, Macar Azınlıktan endişeli olan Romanya’yı, kendi içinde çeşitli sorunları olan AB üyesi diğer ülke-leri, Kıbrıslı Türkler ve adanın toprak bütünlüğünün Garantörü olan Türkiye’ye dönük, “bunlar ayrılıkçı” deyip, kendi maksimalist hedefleri için eskisinden daha fazla etkiler mi? Unutmayalım 1963 sonrası Ankara’da sürgün yaşayan Rahmetli Rauf Raif Denktaş; o günlerde yazdığı, “12’ye Beş Kala Kıbrıs” kitabında ciddi bir öz eleştiri yapmıştı. “Değişen Dünyadan bir – haber körü körüne İngiliz dostluğu güderek ve Arap Çorap diyerek Arap ülkelerinde ve Afrika’da gelişen bağımsızlık hadiselerine karşı soğuk durarak, meydanı Makarios’a bıraktık.“ Böylece Makarios bağlantısız ülkeler topluluğunun etkili bir lideri oldu. AB içinde aynı olgu yaşandı. AB’yi “kıyma –makinesi” diye tanımlayarak meydan, güne-yin bağnazlarına terk edildi. Al, bugün AB Dönem Başkanı. Şimdi de oy hesabı ile ilgili “değişen dünya-dan bi haber” ayrılıkçılık peşine düşüyorlar.
‘Değişen dünyadan bi haber’
Paylaş