Rum tarafı, tanınmışlığın sağladığı olanaklar ve KKTC’nin tanınmaması nedeniyle, sadece adanın tümü üzerinde egemen olacağı bir anlaşma peşinde olduğu inkar edilemeyen bir gerçektir.
Güneyden sızan bilgilerden, çözüm müzakerelerinde tüm başlıklarda, daha çok Rum tarafını tatmin edecek formüller bulunmasına çalışılmaktadır.
Fakat çözüme mahkum olduğumuz safsatası ile sırf Rum tarafını anlaşmaya razı etmek amacı ile adadaki varlığımızı risk altına sokabilecek ödünler vermemiz, bize biçilen kefeni giymeyi kabul etmektir.
Taşınmaz mallar konusunda ilk mal sahiplerine tercih hakkı tanındığı doğru ise olası çözümden sonra ciddi sorunlarla karşılaşılacaktır. Sorun çözülene dek Türk tarafında ekonomik faaliyetler sekteye uğrayacak ve eski mal sahipleri ile yeni mal sahipleri arasında çatışmalar olabilecektir.
Oysa ekonomik değer bakımından güneyde kalan toprak kuzeye göre çok daha değerli yeraltı su kaynakları da daha zengindir. Rumların kuzeyde kalan eski arazilerinin büyük bir kısmı, çöl tanımında olan Mesarya ovasında olup, tarımsal değeri çok düşüktür.
Kıbrıs’ta arazi miktarının iki halk arasındaki dağılımı:
Tüm tarım arazisi: 3,435,000
Çalılık ve tarıma uygun olmayan arazi: 1,095,000
Köy sınırları içinde bulunan hali ve mera arazisi: 609,000
Orman alanı: 1,296,000
Yerleşim yerleri, yollar ve dereler: 480,000
Türklere ait tapulu tarım arazisi miktarı:%26
Vakıflara ait arazi miktarı :%14
(Kıbrıs Vakıf mallarını araştırma ve değerlendirme Projesi yöneticisi Prof. Nazif Öztürk’ün arşivlerdeki belgelere dayanarak elde ettiği sonuca göre Kıbrıs’ın %14’ü Vakıf malıdır).
Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde vakıf malları: %6
Orman, hali, mera ve yerleşim yerlerinde payımıza düşen arazi alanı da dikkate alındığı zaman Rum’dan daha arazi talep etmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Ekonomik kullanım bakımından Rumların kuzeyde kalan eski arazilerinin büyük bir kısmı, Mesarya ovasındadır. Mesarya ovası, bilimsel kriterlere göre çöl tanımına girmekte olup tarımsal değeri çok düşüktür.
Bu nedenle müzakerelerde, toprak ayarlanması yapılması ve toprak verilmemesi gerekir. İngiltere’nin ayrılacağı açıklanan Dikelya’nın da bize verilmesi gerekir. Kıbrıs’ta arazi miktarı Türklerin güneyde kalan arazileri ise, alan bakımından daha az olmasına karşın, tarım bakımından çok daha değerlidir.
KKTC’deki yer altı sularının tümüne yakınının kuruyup tuzlanmasına karşın güneyde çok zengin yeraltı ve yer üstü suları bulunmaktadır.
Kişilere ait mülkiyet yanında bir de ada çapındaki tapulu arazilerin %14’ü Vakıflara aittir. İngiliz dönemindeki yasalara aykırı olarak haksız tapu değişiklikleri geçerli kabul edilemez.
Görüşmelerin hatalı zeminde yapılması nedeniyle en zor başlıklardan olduğu kabul edilen mülk konusunda da Rum istek ve görüşleri doğrultusunda hareket edildiği görülüyor.
Eğer gerçekten ilk tercih hakkının eski mal sahiplerine tanınması kabul edilirse çok ciddi sorunlarla karşılaşılacak hatta barış bile bozulabilecektir.
Oysa. 1963 olaylarını başlatan ve 1974’te Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan ederek Türklere saldıran ve savaşı başlatan taraf olarak bir de kayıpları için tazmin edilmek istemesi kabul edilemez.
Tarih boyunca saldırgan tarafın bir de yenildikten sonra kayıpları için talep ve isteklerde bulunduğu ve tazmin edildiği hiç görülmedi.
Kuşkusuz tek tarafı memnun edecek bir çözüm ya referandumda Türkler tarafından onaylanmayacak ya da yeni sorunlara zemin hazırlayacaktır.
Oysa gerçekte 1963 olaylarını başlatan ve 1974’te Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan ederek Türklere saldıran ve savaşı başlatan taraf olarak bir de kayıpları için tazmin edilmek istemesi kabul edilemez.
Tarih boyunca saldırgan tarafın bir de yenildikten sonra kayıpları için talep ve isteklerde bulunduğu ve tazmin edildiği hiç görülmedi.
Bilindiği gibi, Dünya harbinden sonra Çekoslovaklar, Almanların ülkelerine saldırması karşılığında Südeten’de yaşayan Almanlardan 25,000’i öldürdü. Geriye kalan 3 milyonun da mülküne hiç tazminat ödemeden el koydu ve göç ettirdi.(Benes Yasası) Bu eylem, 2009 Lizbon Anlaşması ile Avrupa Birliği Birincil hukuku olarak kabul edildi. Böylece 3 milyon Alman’ın AİHM’de Çekoslovakya aleyhinde dava açma hakkı ortadan kalktı.
BMGK ve UAD Mülkiyet kararı.
Sırf çözüme yardımı olmak amacı ile Türk tarafının, kuzeyde kalan eski Rum mallarına karşılık olarak güneydeki mallarından feragat etmeyi kabul etmesi bile büyük bir fedakârlıktır.
Rum tarafı eğer 1963’te haklar arası çatışmaları başlatmasaydı. Ayrıca 1974’te Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan ederek Türklere karşı soykırım uygulamaya kalkışmasaydı, kimse zarara uğratılmayacaktı.
İşte bu nedenle, savaşı başlatan taraf olarak tazmin edilmemesi bir yana bir de, sadece mülk kayıplarımız için değil tüm kayıplarımız için savaş tazminatı ödemelidir.
Bu çerçevede tazminat görüşmelerinde Rum tarafının 1963 olaylarını başlatarak sebep olduğu tüm kayıplarımız masada ortaya konulmalı ve kayıplarımızın tazmin edilmemiz istenmeli.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde memur olan ve devletten atılmamız nedeniyle işini ve gelir kaynağını kaybeden memurların tazmini;
1963’ten günümüze iki halkın ortak olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yapılan dış yardımların sadece Rumlar için harcanması ve Türklerin payının gasp edilmesi;
Rum Yönetimi’nin polis ve askerleri tarafından kaçırılıp katledilen sivil Türklerin ailelerinin tazmin edilmesi;
1963-74 döneminde Rum silahlı saldırıları nedeniyle kırsal alanlardaki faaliyetlerin sürdürülememesi sonucu Türk halkının uğradığı zarar;
Rum saldırıları nedeniyle 103 köyden göç etmek zorunda kalan Türklerin kayıplarının tazmini;
Rum tarafının ambargo ve izolasyonu sonucu Türk halkının uğradığı ekonomik kayıplar tazmin edilmeli;
Sırf bir anlaşma yapılabilmesi için tek yanlı olarak Rum isteklerinin karşılanmasına çalışmak doğru olmayıp, adadaki varlığımız risk altına sokulacaktır.
Bu nedenle gerçekten kalıcı bir anlaşma yapılması isteniyorsa, öncelikle KKTC tanınmalı ve görüşme iki eşit taraf arasında yapılıp, sonuçlandırılmalıdır.
Kaynak:
1. Tarım sektörünün durumu… Tarım ve Doğal Kaynaklar Üyeliği 1970.
2.Prof.Öztürk, Nazif. 2014. Vakıf mallarını araştırma projesi.
Tamer Karadeniz 4 Gün Önce
Maalesef GKRY kendilerini insanı ve siyasi açıdan KKTC ile eşit görmemektedir. Bu da anlaşmayı imkansız hale getirmektedir.