Rum tarafı ‘ekonomik açıdan süründüğü bir dönemde’ bizimle dalga geçiyor...
Neden?..
Türkiye’de iç savaş var...
Dolar 3 TL sınırına dayanmış...
Türk ekonomisinden ‘tehlike’ sinyalleri geliyor...
Türk ekonomisinin tehlikeye girmesi, Kıbrıs’ın kuzeyini daha kötü bir şekilde etkiliyor...
Burada ev kiraları, araba taksitleri, okul ücretleri, hemen her şey İngiliz Sterlini’ne endekslenmiş durumda...
Döviz yükseldikçe sıkıntılar artıyor...
Kuşkusuz bu noktada; Rumların da ekonomik kriz içinde olduklarını, ancak ulusal dava konusunda gerilemek bir tarafa; daha katı bir duruş sergilediklerini dikkate almak zorundayız...
Onlarda, hemen tüm siyasilerin tek bir hedefi vardır...
O da Türkiye’den kurtulmak...
Türk askerinin ve TC kökenli vatandaşların adayı terk etmesini şart koşuyorlar...
Mülkiyet konusunda takas veya tazminat önceliğini kabul etmiyor; ilk sözün mal sahibinde olmasını istiyorlar...
Bundan 41 yıl önce yaşananlardan dolayı, Türkiye’nin garantörlüğünü tamamen sonlandıracak bir sistem getirmeye çalışıyorlar...
Son günlerde “NATO’nun garantörlüğünü de istemeyiz” şeklindeki çıkışları tamamen siyasi bir manevradır...
Yıllardan beri, dost sohbetlerinde NATO garantörlüğü konusunda nabız yoklayan onlardır...
Şimdi ‘tamamen askersizleşmeden’ söz ediyorlar...
Peki kim koruyacak denizden çıkacak olan gazı?..
Onun yanıtı da hazır:
“Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, İsrail ve Mısır arasında imzalanan stratejik işbirliği anlaşması yürürlüğe girecek...”
Peki biz ne istiyoruz?
Özetlemek gerekirse onlar ne istediklerini, neyin kavgasını verdiklerini biliyorlar...
Ulusal Konsey’de alınan kararlar doğrultusunda herkes üzerine düşen sorumluluğu başarıyla yerine getiriyor...
Ekonomilerini batıran, ayrıca 20 Temmuz’a neden olan anavatanları Yunanistan’a saldırmak veya kovmak yerine, buradaki gücünü artırmak için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar...
Çünkü ‘uzun vadeli hedef’ ENOSİS’tir...
Bundan asla vazgeçmediler ve vazgeçmeyecekler...
Müzakre masasında ‘4 Yunan’a karşılık 1 Türk vatandaşlığı’ şartını ileri sürmeleri ve iddiaya göre bunu Türk heyetine kabul ettirmeleri karşımızda somut bir örnektir...
Peki Türk tarafı, bunun farkında değil mi?..
Müzakere heyetinde bulunanlar, böylesi bir vatandaşlık politikasıyla bu ülkede her zaman ‘azınlık’ statüsünde tutulacağımızı bilmiyorlar mı?..
Biliyorlarsa neden bu tür tuzaklara düşüyorlar?..
Tuzağa düşmediklerini iddia ediyorlarsa Rum tarafından gelen bu haberleri neden yalanlamıyorlar?..
Gerçekten çok tehlikeli bir çizgide ilerliyoruz...
Kıbrıs Türk tarafındaki ‘teslimiyetçi’ gruplar da Rumların iştahını artırıyor...
Gözümüzün önündeki bu gerçekleri görmezden gelemeyiz...
Önlerine çuval dolusu para konduğu halde evlerinin önünü temizleme becerisi gösteremeyen bu insanlar; olası bir çözüm sonrasında bir anda zenginleşeceklerini hayal ediyorlar...
Halkı da inandırmaya çalışıyorlar...
“Yasal bir zeminde ilerleyeceğiz” diyerek, olası bir çözüm sonrasında gençlerimizin uluslararası müsabakalara katılıp, altın madalya toplayacaklarını söyleyebilecek kadar yalan propagandaya yöneliyorlar...
Allah aşkına, Rumların ezici çoğunlukta olduğu takımlarda kaç tane Türk’ü oynatacaklar?..
Bir mi, iki mi, üç mü?..
Dördüncünün olmayacağı kesindir...
Doğruları konuşalım
Öyleyse doğruları konuşmalıyız...
Bu ülkede kalıcı bir çözüm istiyoruz...
Ama bunun adı teslimiyet olmamalıdır...
Türkiye’siz bir çözüme gidilmesi halinde sonunun ne olacağını bilenler, bilmeyenlere anlatmalıdır...
Hiç olmazsa böylesi kritik bir ortamda, Kuzey Kıbrıs’ta, Rum tarafındaki gibi ‘Ulusal Konsey’ kurulmalı ve ortak kararlar üretilmelidir...
Toplumu parçalamak yerine, birleştirici politikalar yürütülmelidir...
Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devam edeceği...
İki bölgeliliği korumak adına Türk yönetiminde kalacak tüm mülklerin takas veya tazminat yöntemiyle halledileceği...
Yerinden oynayacak herkesin iyi koşullarda ikamet etmesini sağlayacak projelerin, finansman garantisiyle birlikte hayata geçirileceği bir çözüm istiyoruz...
Bunlar haksız istekler değildir...
Hele her 4 Yunan’a karşılık 1 Türk şartı konuyorsa...
Bizleri kimin koruyacağını da anlatmak zorundadırlar...