Neden anadilde tapınmak tartışmalı, kavgalı, hatta yasak?
Geçenlerde okuduğum bir kitaba göre Büyük İskender’in generallerinden ve mirasçılarından Ptolemy (MÖ 367 – 282) zamanında Mısır’da bazı Yahudilerin Torah’ı Yunancaya çevirmesi sinagoglarda sert tartışmalara yol açmış. Muhafazakâr Museviler kitabın orijinal dilinden başka bir dile çevrilmesine karşı çıkmış.
Yüzyıllar sonra Katolik ayininin Latince yerine anadillerde yapılmasına kilisenin karşı çıkması gibi.
Milattan önce 300 civarında dünyadaki bütün kitapları kütüphanesinde toplamak isteyen Ptolemy, Yahudilerin kutsal kitabını Yunancaya çevirmek için Kudüs’teki hahambaşından izin ve yardım almak zorunda kaldı. Hahambaşı Ptolemy’nin mektubunu ve hediyelerini aldıktan sonra her biri bir kabileden altı kişi olmak üzere İskenderiye’ye 72 âlim yolladı. Âlimler deniz kenarında bir malikâneye yerleştirildi ve bugün Eski Ahit olarak bildiğimiz kitabın ilk beş bölümünü, pentateuch, yetmiş iki günde bitirdiler.
İsa’nın ölümünden 1500 yıl sonra İncil’i Yunanca ve İbraniceden İngilizceye çeviren William Tindall (1494-1536) doğduğuna pişman edildi.
Gayreti Katolik Kilisesi’nin üstünlüğüne ve hegemonyasını destekleyen yasalara kafa tutmak sayıldı. Bir din âlimi olan ve o günlerde revaçtaki Reformasyon’u destekleyen Tindall kaçmak zorunda kaldı. Yıllarca saklı yaşadı.
Sonunda Anvers’te yakalandı ve dalalet, yani dince kabul olunmuş inançlara aykırı düşüncelere sahip olmak suçundan ölüme mahkûm edildi. Boğularak idam edildi ve direğe bağlanarak yakıldı.
Kuran’ı Türkçeye çevirmek ve Türkçeyi ana dili Türkçe olanların dua dili yapmak için Fatih Sultan Mehmet’ten başlayıp Atatük’le biten birçok girişimde bulunuldu, ama hiçbiri tutmadı.
İnternette bulduğum bir açıklaması (Türkçesi tarafımdan düzeltilmiş olarak) şöyle:
“Bizi yaratan Allah, Kur’an-ı Kerim’i Arapça olarak bize göndermiş.
Elbette ki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orijinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah Kur'an’ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi Kur'an yerine geçemez.”
Diyanet’in görüşü ise şöyle:
“Kuran'ın tercümeleri Kuran hükmünde değildir ve bu tercümelerin Kuran olarak isimlendirilmesi mümkün değildir. Mealin Kuran yerine okunması doğru değildir. Ezanın Türkçe okunması da caiz değildir.”
Dil Derneği’ne göre meal “anlam” anlamına gelmektedir. Caiz ise “Din, … bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen…,” anlamındadır.
İncil dünyada en çok çevirisi olan kitaptır. Orijinal dili olan İbranice, Aramice ve Yunancadan, Türkçe, Amerikan yerlilerinin kullandığı dil dahil, yüzlerce dile çevrildi. Hıristiyanlıkta her dilde dua “caiz”dir.
Türkçe duayı reddeden Allah değil din adamlarıdır. Onlar Arapça bilmekten dolayı dinin onlara verdiği gücü kaybetmemek için bu yasağı koydular.
Allah Kuran’ı Araplar Arapçadan başka dil bilmediği için Arapça indirdi, Arapçadan başka dil bilmediği için değil. Herkes Arapça öğrenip Arapça dua etsin diye de değil.
Bu basit gerçeği kabul etmek için kaç yüz veya bin yıl daha geçecek bilinmez.
Dinlerin bugunku cografik, politik sinirlar dahilinde bolunmus olmalari dinin bir endoktrinasyon, yani beyin yikama duzeni oldugunun isbatidir.
Turkiyede dogmussan yuzde doksan Musluman oluyorsun, Yunanistanda dogmussan da Hiristiyan. Bu bize dininin ozgur, kisisel bir SECIM degil de bir beyin yikama mekanizmasi oldugunu , yani dinini senin KENDININ SECMEDIGINI gosteriyor. Cunku hangi ulkede dogmus isen o ulkkenin diniyle BEYNINI YIKADIKLLARI icin o ulkenin dinine inaniyrosun. Yani seni icinde bulundugun toplum o dine inandirdi, "SEN DININI KENDIN SECMEDIN", o dinle beynini yikadilar.
Gercek anlamda bir din ozgurlugu olsa, insanlar nerede olurlarsa olsunlar istedikleri dini KENDILERI SECIYOR olsalardi boyle bir tabloyla karsilasamazdik. Bir toplumun yuzde doksanindan fazlasi ayni dini "SECMIS" olamaz, bu bilimsel olarak, matematiksel olarak imkansizdir.
Eger bugun Turkiyede insanlarin yuzde doksanindan fazlasi muslumanligi "SECTIGINE" inaniyorsa ve hemen bitisigindeki Yunanistanadkilerin de yine yuzde doksandan fazlasi hiristiyanligi "SECTIGINE" inaniyor ise burada bir secim yoktur demektir. Bunu anlamak icin bir bilim adami olmak da gerekemez sadece basit bir matematik, statistik hesabi size bunu gosterir zaten.
Yani ulkelerde toplumalrin nerdeyse yuzde doksanindan falazsinin AYNI dini secmeleri bize aslinda bu ulkelerde bir DIN OZGURLUGUNUN olmadigini ve dinlerin tamamen endoktrinasyon (beyin yikama) yontemiyle yayildiklarini gosteriyor. Zaten beyinlerimiz yikandigi icin de bunlari hic sorgulamadan koru korune inaniyoruz. Beyin yikamanin amaci da zaten budur.
Kisacasi anlatmak istedigim sudur: Hicbirimiz dinimiz kendimiz secmedik, once bunun farkina varmamiz onemlidir. Bizi MUSLUMAN YAPTILAR . GERCEK anlamda bir din secimi olsaydi toplumlarin yuzde 90 dan fazlasi ayni dine inaniyor olamazdi. Matematiksel olarak bu mukun degildir.
Beyinlerimiz yikandigi icin bu dine inaniyoruz ve yine beyinlerimiz yikandigi icin de dogru dinin kendi dinimiz oldugunu varsayiyoruz ve sorgulamiyoruz. Bu sadece bizim icin degil diger bircok ulke icin de gecerlidir.
Dunyadaki insanlarin buyuk cogunlugunun hala, 21 inci yuzyilda bile, dinle beyinleri yikaniyor. Teknolojik olarak insanlik gelismis olabilir ama inanc acisindan hala magra devrinde yasiyoruz.