banner564

Anavatan düşmanlığı bindiğimiz dalı kesmektir

Başta Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletler olmak üzere her koşulda Rum ulusal davasını destekleyen ülkelere karşı haklılığımızı kabul ettirmek amacı ile birlikte çaba harcamak yerine, anavatan düşmanlığını körüklemek bindiğimiz dalı kesmektir.
Ayrıca, devletimizi ve halkımızın seçtiği siyasi yetkilileri sürekli sahte diyerek aşağılayan, hakaret eden Rum ve yabancı devletler ile onların güdümündeki örgütlere tepki göstermemek, yanıt bile vermemek, öte yandan da en küçük bir olayı bahane ederek anavatan düşmanlığını körüklemek, halkımıza yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür.
Geçmişten günümüze bize ana şefkati ile fedakârca her türlü yardımı esirgemeyen anavatanı kötüleyici söylem ve eylemler sergilemek çıkarımıza değildir.
Çünkü bizi adam yerine koyan, varlığımızı sürdürmemizi sağlayan ve her konuda bize ana şefkati ile yardım eden tek ülke anavatanımız Türkiye’dir.
İşte bu nedenle özellikle son zamanlarda bazı medya kuruluşlarında dozu çok artırılan, anavatanı kırıcı ve aramızı açıcı yayınlar yapılmasına üzülmemek mümkün değildir.
Birçok kişi gibi ben de bu olumsuz ve anavatan karşıtı yayınların amacının,  dış dünyaya Kıbrıs Türklerinin Anavatanı istemediğini göstermek, güneydeki yönetimin tezini desteklemek ve Türkiye’deki soydaşlarımız gözünde, imajımızın lekelenmesini sağlamak olduğu görüşündeyim.
Maalesef siyasi iktidarlar da, mali yardım yaparak, anavatana karşı haksızca ve olumsuz yayınlar yapan, hatta Rum ulusal tezleri ile davasını savunan medya kuruluşlarının bile varlıklarını sürdürmesini sağlamaktadır.
Oysa, özel kesim içinde sadece medyaya ve çalışanlarına mali destek verilmesi, anayasamızın eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca okunmayan, izlenmeyen basın kuruluşlarının varlıklarını sürdürmelerini sağlamak, kaynak savurganlığıdır.
Demokratik hukuk devletinde herkesin düşüncelerini özgürce ifade etmesi demokratik haktır. Fakat anayasamıza göre bu hakkın kullanılmasında, ülkenin güvenliği ve çıkarları gözetilmelidir.
 En demokratik ülkelerde bile ulusal çıkarlar aleyhinde yıkıcı yayınlar yapılmasına hoşgörü gösterilmez. Kamu yararının korunmasına büyük önem verilir. 
Dünyanın hiçbir uygar ülkesinde demokratik hakların kötü amaçlar için, araç olarak kullanılmasına kesinlikle izin verilmez. Demokrasi başıbozukluk veya herkesin istediğini söylemesi ve yapması anlamında yorumlanamaz.
Örneğin, Sivil toplum örgütü veya siyasi parti kurulması ve ifade özgürlüğü demokratik haktır. Ancak kötü amaçlar için araç olarak kullanılması, demokratik hak kabul edilemez.
Düşünce ve ifade özgürlüğü haktır. Ancak bu hakların, başkasını küçük düşürmek, başkasına hakaret etmek, hele ülke çıkarlarına zarar vermek amacı ile anavatanla aramızı açmak amacı ile kullanılması demokratik hak sayılamaz.
Tüm demokratik hakların kullanılmasında bazı kurallar, sınırlar vardır. Kamu yararının korunması için, hükümetler de,  herkesin yasalara saygılı olmasını sağlamakla yükümlüdür.
Yoksa koltukta rahatsız edilmemek düşüncesi ile hükümetler, yasalara aykırı hareket edilmesine seyirci kalmaz. Ülkenin çıkarlarının baltalanmasına izin vermemeli.  
Yasaların uygulanmaması, ülkede düzenin bozulmasına, keşmekeşe, başıbozukluğa ve kaosa zemin hazırlar. Zaten, halen ülkemizde şikâyet konusu olan birçok aksaklığın en başta gelen sebebinin, hükümetlerin çeşitli nedenlerle yasaları uygulamamasından kaynaklandığı görüşündeyim. Bu nedenle sebebi her ne olursa olsun, hükümetin halkımızın zararına olan yayınlara ve organizasyonlara öncülük edenlere hoş görülü davranması kabul edilemez. 

YORUM EKLE

banner608

banner474