banner564

Anayasa nedir, ne işe yarar?

Geçen yazıda anayasa yapımında izlenecek ‘’doğru yol’’ üstünde durmuştum. Bu sefer de doğru yolla yapılacak anayasanın kendisinin ‘’doğru’’ olması meselesini gözden geçirmek istiyorum: Doğru veya sahici anayasa nedir? Yani, anayasacılığın klasik sorusuna cevap arıyoruz: ‘’Anayasa nedir ve neye yarar?’’... 
Anayasa dendiğinde sokaktaki insanın anladığı şudur: ‘’Anayasa’’ bir devletin temel yapısını gösteren ve tercihen yazılı kurallardan oluşan hukukî bir belgeden ibarettir.’’ Ne var ki, bu doğru bir anayasa anlayışı değildir. Çünkü, anayasa eğer devletin yapısını gösteren kurallardan ibaret ise ve bugün hemen hemen bütün devletlerin bu anlamda ‘’anayasası’’ var ise –ki öyledir-, o zaman günümüz devletlerinin hepsini ‘’anayasal devlet’’ olarak nitelendirmemiz gerekir. Oysa, bu niteleme doğru değildir.
Doğru değildir, çünkü anayasa ‘’anayasacılık’’ öğretisinden bağımsız olarak anlaşılamaz. Anayasacılık ise, düşünce kökleri kısmen Ortaçağ Avrupa’sına kadar uzanmakla beraber, esas olarak modern bir siyasî akımdır, amacı da devlet iktidarını sınırlamaktır. Böylece ‘’anayasa’’, devletin temel yapısını sadece belirleyen değil, aynı zamanda onu keyfî yönetimi önleyecek şekilde çeşitli kural, kurum ve mekanizmalarla sınırlayan hukukî-siyasî belge demektir. Öyleyse, devleti ve onun adına yetki kullananları sınırlamayan bir belgeye, resmî adı ‘’anayasa’’ olsa da, anayasa denemez. 
Anayasal devlet te ‘’anayasa’’ adlı herhangi bir şeklî-resmî belgesi olan, mutlak ve keyfî iktidara karşı sınırlı ve kurallı yönetimi tesis eden devlet demektir. Anayasal-demokratik bir devlette iktidardakiler hükümet etme/yönetme otoritesini halktan alsalar da, yönetim yetkilerini anayasanın çizdiği sınırlar içinde kalarak kullanmak zorundadırlar. Onun için, keyfî yönetimin şeklî bir ‘’anayasa’’yla beraber olduğu yerde anayasal devletten söz edilemez. Anayasal devlet için hem doğru anlamda bir anayasaya, hem de yetkilerini anayasaya uygun olarak kullanan –anayasanın çizdiği sınırların dışına çıkmayan- kamusal organ ve makamlara ihtiyaç vardır. Kısaca, anayasayla uygulamanın birbiriyle uyumlu olması şarttır.  
Bugüne kadar anayasacılık düşüncesinin geliştirmiş olduğu başlıca iktidarı sınırlama teknikleri şunlardır: temel haklar, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge mekanizmaları ve anayasa yargısı. 
Doğru anlamda anayasanın en başta bireylerin doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez hakları güvence altına alması gerekir. Anayasal devlet, bir anlamda, devlet iktidarının insan haklarıyla sınırlandığı devlet demektir. Hukukun üstünlüğü ise bireylere öngörülebilirlik ve güvenlik sağlayan ve tarafsız olarak uygulanan, istikrarlı bir hukuk düzenini varlığı gerektirir. Bu ilkede saklı olan ‘’üstün hukukîlik’’ düşüncesi ilk olarak, hukukun devletin üstünde olduğunu ifade eder. İkinci olarak, hukukun başta adalet olmak üzere birtakım evrensel, üstün ilke ve ideallere uygun olmasını gerektirir. Hukukun üstün olduğu yerde, hukuku belirleyen devletin varlık ve beka kaygısı değil, başta insan haklarını öne çıkaran evrensel ilkelerdir.    
Kuvvetler ayrılığı ilkesi kamusal yetkilerin hem işlevsel hem de mülkî olarak paylaştırılmasını gerektirir. Yani, bir yandan devletin yasama (kanun-yapma), yürütme (kanunları uygulamak suretiyle kamu işlerini çekip-çevirme) ve yargı (uyuşmazlıkların mahkemeler tarafından nihaî olarak çözülmesi) işlevlerinin her birinin farklı organlara verilmesi; öbür yandan da devletin adem-i merkeziyetçi bir şekilde örgütlenmesi, yani idarî ve/veya siyasî yetkilerin merkez ile yerel birimler arasında bölünmesi gerekir. Böylece, anayasal devlette hem merkezin yetkileri farklı organlar arasında paylaşılmış, hem de kamusal yetkiler merkezde toplanmayıp ülke yüzeyine dağılmış olur. İşlevsel ayrılık yargının diğer iki kuvvetten ayrı ve kesinlikle bağımsız olmasını şart koşar. 
Denge ve denetim mekanizmaları ise esas olarak yasama ve yürütme organlarının birbirlerini frenlemelerine hizmet eder. Yargının yasama ve yürütmeden ayrı ve bağımsız bir kuvvet olması sayesinde de her iki işlevin hukuk çerçevesinde yerine getirilmesi ve kişilerin haklarının dokunulmazlığı güvence altına alınmış olur. 
Ancak, anayasal bir devlette en önemli denge ve denetim aracı anayasa mahkemesidir. Yasama ve yürütmeyi denetlemek yanında, temel hakların korunmasına da en önemli katkıyı genel mahkemelerden çok anayasa mahkemesi yapar. Bu özellikle bireysel başvuru kurumuna yer veren sistemler bakımından böyledir. Böylece, anayasa mahkemeleri hem yasama ve kısmen yürütme organlarının kendi işlevlerini yerine getirirken anayasal sınırlar içinde kalmalarını sağlamak suretiyle dolaylı olarak, hem de bireysel başvuruları incelemek suretiyle doğrudan doğruya anayasal temel hakların korunmasına hizmet ederler.  

YORUM EKLE

banner608

banner473