banner564

Antik zeytinliğe yapılmamış bir ziyaret

Yoğun eve kapanma günlerinin birinde sıkılan canım, Kalkanlı yakınlarındaki antik zeytinlikte dolaşmayı çekti.
Orada yüzlerce zeytin ağacı vardı. Bazıları dikildiğinde Kayı Aşireti daha Söğüt’e varmamıştı.
Gazeteci olmanın sağladığı özgürlük ile arabama atladım ve izin kâğıdımı göstere göstere birçok polis denetim noktasından geçip batıya, Güzelyurt yönüne gittim.
Kalkanlı’ya varmadan birkaç kilometre önce kuru bir dere yatağı vardır. Zeytinliğe gitmek için oradan sağa, toprak yola sapılır.
Canım yürümek istediği için arabamı zeytinlikten uzakta park ettim.
İlkbaharın sonuna gelmiştik ama gökyüzünün bir yerlerinde bize verilecek birkaç yağmurcuk da yok değildi.
Ekinler biçilmemişti, çevre hâlâ yeşildi. Dere kenarında, solda, İngiliz zamanında ekilmiş soylu okaliptüsler duruyordu. Sağda ise gene İngiliz zamanında dikilen çam ormanı ta Akdeniz Köyü’nün oralara kadar gidiyordu.
Sağa sola bakarak, tanımadığım birkaç çiçek ve otu inceleyerek, acele etmeyerek, zeytinliğe doğru yürüdüm. 
 
Oraya varınca fikrimi değiştirerek bazılarının üstünde yaşları yazan ağaçlara saygılarımı sunmak yerine bir çamın gölgesine uzanıp aklıma ne gelirse onu düşünmeye karar verdim.
Neden fikir değiştirdiğimi düşünebilirdim, meselâ, ve son zamanlarda neden sık sık fikir değiştirdiğimi.
Veya gene son zamanlarda neden unuttuğumu sandığım şeyleri hatırlamaya başladığımı.
Hafıza kaprislidir ve başına buyruktur, arşivinden hangi hâtıraları çıkarıp kafanıza çalacağını bilemezsiniz.
En iyisi, sahibi ne verirse onu yemek zorunda olan köpek gibi, uysal bir onama ile hafızanın attığını almak ve başka bir şey atılıncaya kadar evirip çevirmektir.
Meselâ:
Hilton’un Boğaz’a bakan terasında, bir mesai sonrası, yazın serinliğinde kırmızı saçlı (yoksa sarı mı idi?), orta yaşlı, kadife hippi ceketli, Türkçesi aksanlı kadınla oturan ben.
Adını unuttum. Yıllardır onu düşünmemiştim. Bir aşk macerası falan değildi. Arkadaşlık da olmadı.
Nereden çıkageldi?
 
Zeytinlerin üzerinde yaşlarının yazması, insanı o yıllarda adanın kimin hâkimiyetinde olduğunu düşündürmeye veya başka tarihi olaylarla veya saltanatlarla eşleştirmeye zorluyor.
İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard (1157-1199) Haçlılara katılmak üzere Filistin’e giderken 1191’de Kıbrıs’ı fethetmiş ve o yılın Mayısında adada Navarre’li Berangaria (1165-1230) ile evlenmişti. Richard bir yıl sonra Kıbrıs’ı Fransız Lüzinyanlara sattı, onlar da adayı 1489’a kadar yönetti.
Bunları düşünmek yorucu bir iş gibi gelmişti o gün.
Yürürken bir meşrubat tenekesine rasgele vuran bir teenager gibi hafıza tarafından tekmelenerek ağacın altında yatmayı yeğledim.
Sonra zeytinliği dolaşmadan geri döndüm. Sonra yine gelirdim.
Geldim de.
Ancak bu arada büyük bir yangın çıkmış ve çam ormanının ve zeytinliğin büyük bir bölümü yanmıştı.

YORUM EKLE

banner471

banner474