banner564

Ayıp olan teşekkür etmek değil vefasızlıktır

Corona salgını insanların sağlığını ve yaşamı tehdit etmesi yanında, tüm ülkelerin ekonomilerinde de önemli çöküş ve kayıplara da sebep oldu.
Tüm adayı üye aldığını ileri süren Avrupa Birliği, sadece Rum Yönetimi’ne önemli ölçüde mali yardım ve ihtiyacını karşılayacak miktarda aşı yardımı sağladı. KKTC’ye ise göstermelik olarak sadece birkaç bin aşı ve çok az maddi yardım yaptı.
Öte yandan Anavatanımız, Covid-19 hastalığının ülkemizde ilk görüldüğü zaman, hemen özel uçakla ilaç, malzeme ve cihazlar gönderdi. Çok kısa bir süre içinde başkentimize tam teçhizatlı pandemi hastanesi yaptı. Kendi gereksiniminden keserek fedakarca bize 100 bin doz aşı gönderdi. Tüm halkımızın aşılanması için de aşı göndereceğini açıkladı.
Halen pandemi nedeniyle tüm ülkeler gibi anavatanımızın da sıkıntı içinde olmasına rağmen, 2021 İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması uyarınca, bu yıl bize 3 milyar 250 milyon TL mali yardım yapmayı taahhüt etti.
Demokratik hukuk devletinde herkes, düşünce ve görüşlerini ortaya atma hakkına sahiptir. Ancak görüşlerin açıklanmasında ölçü kaçırılmamalı, hiçbir nedenle ahlak sınırlarının dışına taşmamalı, başkaları aşağılanmamalı, dayanaksızca haksızca suçlanmamalı, rencide edilmemeli. Hele tek asılacak dalımız olduğu inkar edilemeyen Anavatana, haksızca ve art niyetle dil uzatılmamalı.
 2021 İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının imzalanmasında yapılan ortak basın açıklamasında Başbakanımızın, dünyadaki ülkelerin IMF’si olmasına karşın, KKTC’nin anavatanı olduğunu ve bizi daima desteklediğini ifade ederek teşekkür etmesini, bazı yolunu şaşırtmışların akıllarınca alaycı ve aşağılayıcı dille eleştirmesi alkışlanacak bir tutum olamaz.
Kuşkusuz misyonu Kıbrıs Türk halkını korumasız ve çaresiz bırakmak, böylece teslim koşullarına boyun eğmesini sağlamak olan Rum’un, anavatanımızın bize yardım etmesinden memnun olması beklenemez.
 Ancak, Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde olsaydık karnını doyuracak kadar bile, geçim kaynağına sahip olamayacak bazı yolunu şaşırtmışların, halen Anavatan sayesinde makam, meslek, unvan, istikrarlı gelir ve iyi yaşam koşullarına sahip olanlarına karşın, sürekli olarak dayanaksızca anavatan düşmanlığına öncülük etmesi, anlaşılması zor bir tutumdur.
1956’lı yıllardan beri bize fedakarca her konuda tek destek ve yardım sağlayan anavatana dil uzatılmasının, insafsızlık, vefasızlık, ayıp ve günah olduğu görüşündeyim.
    1974’ten beri anavatan sayesinde katledilmekten kurtarıldığımız, anavatanın koruması altında bize ait bölgede hür, can ve mal güvenliği altında yaşama olanağına sahip olduğumuz inkar edilemeyen bir gerçektir.
      Barış harekâtı olmasaydı katledilmekten kurtulabilen Türkler, bugün Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki soydaşlarımız gibi, baskı altında yaşayacaktı.
     Hatta bu topraklardan atılmak amacı ile aynen Filistin Arapları gibi insanlık dışı uygulamalarla perişan edilecektik.
Bu nedenle, halkın çözüm bekleyen sıkıntılarının gündeme taşınarak çare üretilmesini istemek yerine, anavatan düşmanlığını körüklemek, halkımızın yararına değildir.
KKTC’de maalesef popülizm nedeniyle siyasiler kimseyi karşısına almak istemediği için, 5. kol faaliyetlerine, devletimize ve anavatana hakaret edilmesine ses çıkarmazlar. Yapıcı uyarılara rağmen yasalar uyarınca işlem yapmazlar, devleti koruyucu etkin yasal düzenleme de yapmazlar.
Devleti yıkmak ve halkı boyunduruk altına sokmak için pervasızca yürütülen kampanyalar, demokratik hak olarak yutturulur ve sorumlular hakkında yasal işlem yapılmaz.
Sonuçta devlete karşı suç işleyenler, düşmanla işbirliği içinde halkımızı içerden çökertmek faaliyetlerine öncülük edenler, sahibinin sesi olanlar, yaptıklarından utanç duymazlar. 
Üstüne üstlük bir de dünyada bizi tek koruyan ve varlığımızı sürdürebilmemizi sağlayan anavatanın bizim için katlandığı fedakarlıkları takdir eden vefakar kişilerle alay etmeyi ilericilik olarak yutturmağa çalışırlar.
Oysa uygar ülkelerde, teşekkür günlük yaşamda bile insanlar arasında en çok kullanılan sözcüktür. Dinimiz ve diğer dinlerde de şükretmek gerekli görülmekte, nankörlük ise günah sayılmaktadır.
Kısaca belirtmek gerekirse, içinde bulunduğumuz koşulların bilincinde ve sorumluluk duygusu içinde hareket etmeliyiz. Anavatanın değerini bilmeliyiz. Anavatandan koparılmamızı amaçlayan faaliyetlere göz yumulmamalı.

YORUM EKLE

banner471

banner473