banner564

Başkalarının görmediği şeyleri görmek

 Artık mazeretim kalmadı.
Yaz sona erdi, hava serinledi, günler kısaldı. Aylardır maviliğinden taviz vermeyen gökyüzünde, benim buraya değil, ama başka yerlere yağmur dökmeye başlayan bulutlar var.
Artık bahçede çalışmaya başlamam lazım.
İlk yapmam gereken nergis soğanlarını ekmek.
Soğanları, yaz başında bir arkadaşımın annesinin bahçesinden sökmüştüm. Uzun zamandır aynı yerde çıktıkları için birbirlerinin üstüne binmişlerdi, seyrekleştirilmeleri gerekiyordu. Bugünlerde arkadaşımla paylaşacağız. Bir miktarını annesinin bahçesine, payıma düşenleri ise doğada olduğu gibi rastgele, bahçenin değişik yerlerine ekeceğim.
Nergis, belki çocukluğumun dağlarında açtığı ve kokladığım ilk çiçeklerden biri olduğu için, en çok sevdiğim çiçektir.
Bahçedekileri koparmaya kıyamadığım için süpermarketteki Filipinli çiçekçiden alırım. Gerçi onu son zamanlarda göremiyorum. Kovuldu mu acaba? Yoksa memleketine mi döndü?
 *
Doğa bahçe sevmez, bahçeyi işine karışma kabul eder, zira bahçe, insanın kendi düzenini doğaya dayatma girişimidir. Bir süre bu zorlama yürür gibi görünür, ama insan elini çeker çekmez bitki örtüsü değişmeye başlar. Rüzgârın, kuşların, karıncaların taşıdığı tohumlar, doğanın o yer için uygun gördüğü örtüyü toprağa sermeye koyulur. Bahçe, zamanla, bahçe olmadan önceki haline döner.
Kaçınılmazdır bu.
Sonunda hep doğa yener.
İnsan dünyayı bin bir türlü yapı ile doldurabilir, ama tohumu durduramaz.
Toprakta dinlenen, yıldızlar kadar çok tohum var. Gözden uzak, yeşermek için içlerindeki formülün talep ettiği koşulların oluşmasını bekler.
Tek bir tohum dünyayı doldurabilecek doğurganlığa sahiptir.
Doğa, kâinatın gücünün ve güzelliğinin aza indirgenmiş halidir.
O, insanın sahip olması mümkün olmayan enerji ve kaynaklara sahiptir.
Bütün yollar ezberindedir, bütün koşullara uyum sağlar.
İnsanın yetişemeyeceği kadar hızlı veya yavaşlayamayacağı kadar ahestedir.
İnsanın günleri sayılı, onun günleri sonsuzdur.
Ben gene de nergisleri ekeceğim. Nergis adadaki bitki ailesine ait olduğu için çimen ekmek gibi doğaya aykırı olmayacak.
 
*
Geceleri serin olmaya başladı.
İlk, dağa bakan pencereyi kapadım, gece ilerledikçe soğuyan bir esintiyi içeri alıyordu. Birkaç gün sonra denize bakan pencereyi kapadım. Bahçeye bakan pencere kaldı. Onu kapamayı mümkün olduğu kadar erteleyeceğim, çünkü onu kapatmak kışın geldiğini kabul etmek olacak. 
Buna hazır değilim.
Hazır olunca yorganı sandıktan çıkarmam, kazakları elbise dolabına istiflemem, şöminenin yanındaki kazanı odunla doldurmam gerekecek.
 *
Bu sabah okuduğum yabancı bir gazetede, Venedik’te yaşayan ünlü bir cam ustası, her sabah atölyesine gitmeden önce bahçesine ektiği sebzelerle meşgul olduğunu yazıyordu.*
  
Eserleri müzelerde gösterilen 73 yaşındaki Vittorio Costantini, nedenini şöyle anlattı:
 
“Bunu yapmazsam ilham gelmez. Garip gelebilir, ama camdan sanat eserleri yapabilmem için toprakla bu temas şart. Sanatımın kaynağı, yaşam boyu evime yakın bu doğada tek başıma, düşünerek geçirdiğim saatlerdir. Bahçemde, dünyadan uzak, böcekleri, kuşları ve kelebekleri izleyerek saatler geçiririm... Bahçem, vücudumu da aklımı da sağlıklı tutar.”
 
*
 
Mevsimler doğanın çiftçisidir.
 
Toprağı bir mülk değil, kutsal bir yer olarak görürseniz onunla ilişkiniz değişir.
  
Sükûneti hiçbir zaman bozulmayan, hep var olan ve hep var olacak olan, sırrı hiçbir zaman çözülmeyecek bir şeyle bağ kurarsınız. 
 
Costantini’nin sözleriyle, “başkalarının görmediği şeyleri görürsünüz.”
 
* http://nextact.ft.com/maestro-of-venice/
YORUM EKLE

banner471

banner473