banner564

Bir posta kutusu masalı

Dört yıldan beri Lefkoşa’nın Rum tarafındaki bir postanede posta kutum var. 
Her Aralık’ta aboneliğimi yeniliyorum ve postaneye hep “herhalde bu yıl fiyatı artmıştır” diye düşünerek gidiyorum. 
Ama artmıyor. Dört yıldır fiyat aynı. 
Sebebi basit: Rum tarafında enflasyon neredeyse yoktur.  Son dört yılda her yıl enflasyon yüzde bir civarında oldu. 
Bu yılki enflasyon oranı birin de altında, %0.7’dir. 
Tüketici fiyatları (alışverişte harcanan bakkaliye, kira, elektrik ulaşım vs. parası) ise beş aydan bu yana düşmekte. 
Yıl bazında hesaplandığında tüketici fiyatları Ağustos ayında bir yıl öncesine kıyasla %1.2 indi. 
Enflasyon olmayınca devalüasyon da yoktur. Rum tarafındaki para birimi olan Euro’nun satın alma gücü yıldan yıla pek fark göstermez.
Türk tarafı için istatistik pek yoktur ama fiyatların en az ayda yüzde 1 arttığına şüphe de yoktur.
Türk ile Rum ekonomilerini karşılaştırdığımızda her alanda aynı uçurumu buluruz.
Rum tarafının ekonomisinde de sorunlar vardır ama onların bu sorunların üstesinden gelmek için sahip oldukları donanım bizimkinden güçlüdür. 
Sağlam bir devlet yapısına ve bürokrasiye sahiptirler. Avrupa Birliği üyeliği, zor zamanları için güçlü bir emniyet ağıdır.
 
Nitekim Kıbrıs Cumhuriyeti 2013’te banka bağlantılı bir kriz geçirdiğinde onu kurtaran 9,5 milyarlık çekin altında AB’nin imzası vardı.
AB, 2021-2027 bütçesi çerçevesinde Kıbrıs’a 1.45 milyar Euro ayırdı. Covid-19 salgını sonrası kurulan AB Toparlanma Fonu’ndan da Rumlara, yarısı hibe olmak üzere 1.25 milyar Euro düşecek. 
Bu yıl için ise Rum Hükûmeti Covid-19’un yarattığı ekonomik yavaşlama ile savaşmak amacıyla değişik kaynaklardan birkaç milyar Euro sağladı.
Türkiye’den başka destekçisi olmayan KKTC’nin Ankara’dan elde ettiği Covid-19 ilişkili yardım bunların yanında cüzi kalır.
Tersine Ankara ekonomik krizlerini, yüksek enflasyon ve devalüasyonlarını adaya ihraç ederek KKTC’yi batırmaktadır.   
Bu ilişki sürdüğü ve KKTC tanınmamış bir entite olmaya devam ettiği sürece bu durum değişemez çünkü tarih gösteriyor ki Türkiye, kesintisiz, ya kriz, ya kriz öncesi veya kriz sonrası durumundadır.
Eğer yaygın refah ve ekonomide istikrar istiyorsak Avrupa Birliği’nin ve Euro sahasının çatısı altına girmeliyiz. Bunun için de Rumlarla anlaşmazlıklarımızı çözmeli ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası olmalıyız. 
Gelecek ay yeni bir Cumhurbaşkanı seçmek için sandığa giderken düşünmemiz gereken şudur: 
Enflasyonun yüzde bir civarında, ekonominin istikrarlı olduğu bir düzen ve refah ortamında mı yaşamak istiyoruz? Yoksa enflasyonun yüzde 15+ olduğu, her 10-15 senede bir yıllarca süren ekonomik krizlerin yaşandığı, düzensiz, çalkantılı bir ortamda mı?
Ve bunu sağlamaya en çok hangi aday yakındır?  

YORUM EKLE
YORUMLAR
Bir Kibrisli
Bir Kibrisli - 4 yıl Önce

Her ne kadar ekonomik sebep Kibris sorununa bir cozum bulunmasi acisindan gercek ve onemli bir etken olsa da , tek sebep de bu degildir bence. Bizim ,kendi etnik kulturel kimligimizi , KIBRISLILIGIMIZI korumak acisindan da simdiki bu durumun degismesi cok onemlidir, hatta en onemli sebep budur bence.

Fakat kalici bir cozumun olabilmesi icin de her iki taraftaki etno fasist bolucu ideolojilerin artik bir son bulmasi, hem kuzeyin hem guneyin artik birbirimizi VATANDAS olark gorebilmemiz , ve ESIT , ESDEGER olarak gormeyi, davranmayi ogrenmemiz gerekir.

Malesef bu gibi zehirli ideolojiler hala daha her iki tarafta vardir ve belirli gruplar tarafindan belirli sapik ideolojiler, amaclar dolayisiyle hala daha koruklenmektedirler. Sanki bunca savastan bunca acidan hicbir ders almamisiz gibi.

Yani bu kafayla gittigimiz surece, bu ideolojiler degismedigi surece bu adada ne cozum olur ne de baris bence. Sadece bizim kucuk politikacilarimiz bir cozum bulacakmis gibi debelenip durular ve kendilerini avuturlar. Perde arkasindaki buyuk devletler ise "Birakin debelensinler nasilsa yine bunlardan birsey cikmaz" gibisnden bunlarin debelenmesine izin verirler ve bu SHOW ayni sekilde devam eder.

Yani kisacasi gercek degisim icten gelmeli bence, yoksa BIR ANLASMA OLSUN DA DEGISIM OLSUN diye beklemek bence cok yanlistir.

M. Erdem Satıcı
M. Erdem Satıcı - 4 yıl Önce

KKTC kendi ayakları üzerinde duramayan genç bir kız gibi. Baba evinden (TC) kaçıp kocaya (GKRY) sığınınca hayatının kurtulacağını sanıyor. Mutlu bir yaşam için kocaya kaçmadan önce baba evinde kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmesi daha iyi olmaz mı? Sakın “Babam kendi ayaklarım üzerinde durmamı istemiyor!” demeyin. Bu başarılamayacak bir şey değil. Aksi halde koca evinde de aşağılanıp hor görülmek içten bile değil mi?

Çetın  vural
Çetın vural - 4 yıl Önce

Tek çözüm daha çok demokrasi .Kendi demokrasisi sorunlu bir ülkenin kılavuzluğunda ancak yerinizde sayarsınız.mersedesle at arabası aynı pistte yarışamaz.

İlker bozyel
İlker bozyel - 4 yıl Önce

Önceki yazılarınızda cumhurbaşkanınızı Türkiye’yle ilişkileri bozduğu için eleştiriyordunuz,şimdiyse Kıbrıs Cumhuriyeti’nin parçası olmalıyız diyorsunuz.Türkiye’ye rağmen ve nasıl başarılacak bu sizce?Türkiye buna ne der ve acaba Rumlar ne der?

Gurel ASIK
Gurel ASIK - 4 yıl Önce

Para insanları yonetmek icin bir aractır aslında ama insanlar onu nimet sanırlar. Bu sebeple kolayca aldanırlar yonetilirler. Demekki rum tarafı bunun farkına varmıs parayla oynamayı biraz bırakmış biz henüz bu gercegi kesfedemedik.

banner471

banner473