banner564

Bu gece yağmur bekliyorum

Yağmur beklediği için herkes hava raporunu izliyor ve herkes gece yarısından sonra yağmasını bekliyordu.
Yağmur onları düş kırıklığına uğratmadı.
Karanlıkta gök gürültüsü ve düşen damlaların sesi ile uyandım.
Sabahleyin hava güneşli ama rüzgârlı ve serindi.
Şimdi, elimde kitap, yaşlı bademin altındaki salıncakta otururken rüzgâr, atının üzerinde mağrur, eli kırbaçlı toprak ağası gibi kasılıyor. 
Kalkıp üzerime daha kalın bir şey giymeliyim ama erteliyorum.
Kalkan başım geri kitaba dönmek istemiyor. Gözlerim, dondurma yalayan bir çocuğun dili gibi, yağmurun yıkayıp güneşin kuruladığı yaprakların ve çiçeklerin üzerinde geziniyor.
Mart dalların ucunda taze yaprakların belirdiği, çiçeklerin açtığı, ilkbaharın en ilkbahar olduğu aydır. 
Doğada hiçbir şey aynı zamanda meydana gelmez. Yenidünyaların üzerinde yeşil meyve var. Bademler çoktan uyandı ama bazılarının üzerinde çağla varken diğerleri daha yeni çiçek veriyor. Kayısılar, erikler ise hâlâ kuru dal.
Yanından geçerken tatlı portakalın kar beyazı tomurcuklarının kokusunu alıyorum.
Güneş kapıyı zorluyor olsa da gündüzler daha serin, geceler soğuktur. Yaz sıcağının ne kadar merhametsiz olacağını bildiğim için bunların tadını çıkarmaya bakıyorum. 
Kamış bülbülü bir defa ötüp susuyor. 
Bahçenin sonuna kadar yürümek amacıyla kalkıyorum. 
Çamın yanından geçerken sessiz uçan bir karganın gölgesi üstümden geçiyor.
Hikmet’ten alıp taş yalağa ektiğim tohumlardan biri ince uzun bir sap verdi. Ucunda beyaz bir düğünçiçeği var. Bir başka yalakta yeni açan iki arpa çiçeği görüyorum. 
Ektiğim Medoş laleleri yaprak verdi ama bu yıl çiçek açacaklar mı?
Bahçeyi dolaştıktan sonra çay yapıp mermer masanın yanındaki sandalyeye kuruluyorum. Çok geçmeden, ne idiği belirsiz uçan bir böcek hızla gelip fincanın yanına konuyor. Ama ters. Ayakları havada sallanıyor.
Acemi misin, akşamdan kalma mısın, soytarı mısın?
Cevap yok.
Küçük parmağımla çevirip ayaklarının üzerine oturtuyorum. Ama kaçmıyor. 
Çay ikram edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.
Uzakta erkek bir tavus kuşu ötüyor.
“Sana dünyanın en güzel tüylerini veriyorum ama şımarmayasın diye en çirkin sesini.”
Hiçbir canlı her şeye sahip olmayacak.
Ama kuş çok güzel olduğunun, sesinin ise çok çirkin olduğunun bilincinde mi? 
Sanırım, hiç olmazsa güzelliğinin bilincinde. 
Olmasa canı seks çektiğinde kanatlarını açıp güzelliğini neden dişilere sergilesin? 
Kendini göremese bile kendi gibi olan erkek tavus kuşlarını görüyor. Dişilerden daha süslü olduğunun da farkında çünkü onlar milletvekilini andırıyor.
Ne kadar erken akşam oldu. 
Şimdi yaprakların arasında ışık yerine gölgeler var. Onlar da az sonra nöbeti karanlığa devredip ortadan kaybolacaklar. Pandemi, günlerimi birbirinin aynısı yaptı. İçeri gireceğim, ateşi yakacağım, BBC haberlerini dinleyeceğim ve dün gece kenara ayırdığım bir Danimarka filmini izleyeceğim.
Saat on dedi mi, yatak.
Bu gece de yağmur bekliyoruz. 
Bakalım yağacak mı ve yağarsa ne kadar yağacak.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 yıl Önce

Hayatı bu kadar farkında yaşamak ne hoş. Teşekkürler.

Ali ozdemir
Ali ozdemir - 3 yıl Önce

Istanbulda Hamburg almanyaya 250 meyva fidanı göndereceğim nakliyesi bu,amadim

banner471

banner474