banner564

Çözümsüzlük tezgahına boyun eğmemeliyiz 

Kıbrıs’ta anlaşma sağlanamaması ve çözümsüzlüğün devamı, Rum-Yunanistan-batılı emperyalistlerin çıkarına, bizim ise zararımızadır.
Federasyon dayatmasının amacı da, bizi ambargolar ve 5. kol faaliyetleri ile çökertene kadar müzakerelerde oyalamaktır.
EOKA liderlerinden ve Rum Yönetimi başkanlarından Kleridis’in Türkçeye de çevrilen kitabında, müzakereleri bizi oyalamak amacı ile sürdürdükleri belirtilmektedir.
Bizi ezeli düşman kabul edenler, çözümsüzlüğün devamı sayesinde, dünyadan izole etmekte ve ambargolarla cezalandırarak yaşamamızı zorlaştırmaktadır. Öte yandan sebep oldukları sıkıntılarımızı istismar ederek 5. kol faaliyetleri ile bizi içerden çökertmeye çalışırlar.
Sadece Rum halkını temsil eden güneydeki yönetim yasal KC kabul edilir. İki halklı Kıbrıs Cumhuriyeti adına dış ülkelerden sağlanan yardımlar, sadece Rum halkı için kullanılır.
Türkiye’yi üye almak niyetinde olmadığı bilinen Batılılar, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ve Rum-Yunan ikilisinin tutumundan yararlanarak, üyelik işlemlerini tamamlamamaktadır. Üyelik umudu ile kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.
Rum-Yunan- Batılı emperyalistler; sadece Rum’u temsil eden güneydeki yönetimin Kıbrıs’ın yasal devleti kabul edilmesi gerekçesiyle, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını sahiplenmeye çalışıyor.
Görüldüğü gibi çözümsüzlükten Rum-Yunanistan - batılı emperyalistler, zarar görmemekte, aksine çok yönlü kazanımlar elde etmektedir.
Türk tarafı ise, ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılmasına, mağdur olmasına karşın, hak ve hukuka aykırı olarak, haksızca, cezalandırılmakta, zarara uğratılmaktadır.
İşte bu nedenle, Türkleri geleneksel düşman kabul ettiği bilinen Rum-Yunanistan ve batılı emperyalistler, ulusal çıkarları gereği, çözümsüzlüğün devamından yanadır.
Maalesef KKTC’de bazı kişiler de ideolojik takıntıları, hayali beklentileri, dayanaksız Türkiye fobisi, karşılıksız Rum-batılı emperyalist tutkuları nedeniyle, gelecekte başımıza gelmesi muhtemel sıkıntıları umursamamakta ve federasyon zemininde masada oyalanmamıza karşı çıkmamaktadır.
Oysa yarım asırdan fazla zamandan beri sürdürülen birleşme ve federasyon zemininde bir anlaşma yapılabilmesi için, denenmemiş yöntem ve konuşulmamış hiçbir konu kalmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Bu nedenle Türk tarafının bundan sonra federasyon yerine, egemen iki devletli çözümü müzakere edeceğini açıklaması, mantıken kimsenin karşı çıkamaması gereken doğru ve isabetli bir karardır.
Yalnız sosyal medyada yapılan yorumlar; KKTC Cumhurbaşkanının ailesine ait TV’den, iki devletli çözüm karşıtı yayınların, kafa karışıklığına, tepkilere ve kuşkulara sebep olduğunu gösteriyor. 
Muhataplarımıza bundan sonra; belirlenecek takvim çerçevesinde önce konfederasyon, bundan sonuç alınamaması durumunda, kadife ayrılıkla iki devletli seçeneği görüşmeyi kabul edebileceğimizi; yine anlaşma sağlanamaması durumunda ise, savunma ve dış işlerimizde Türkiye’ye bağlı özerk devlet seçeneğine yöneleceğimizi ve Kıbrıs sorununu sonlandıracağımızı peşinen söylemeliyiz.
Çözümsüzlüğün devamına izin vermeyeceğimizi ve çaresiz olmadığımızı göstermemiz, hele Türkiye’ye bağlı özerk devlet seçeneğini gündeme getirmemiz, karşı tarafın oyalama taktiğini terk etmesini sağlayacak. Çözüme motive edecek. Maksimalist taleplerden vazgeçmeye zorlayacak. Böylece, varlığımızı sürdürmemizi sağlayacak bir anlaşma yapılması mümkün olacak.
Yaşanan deneyim ve bilinen gerçeklere rağmen, Rum’un iki devletli seçeneği kabul etmeyeceğini ileri sürerek federasyon zemininde masaya oturmamızı savunanların,  tarihe mal olacak büyük bir hata yaptığı görüşündeyim. 
Çünkü tarihte hasımlarını memnun edecek şekilde davranarak, ödün vererek, teslimiyetçilikle, onların insafı ve kararı ile  ulusal kurtuluş mücadelesinde başarılı olan, özgürlüğüne kavuşan ve devletini kabul ettiren hiçbir halk olmadı.
1964 Acheson çözüm planından Crans Montana fiyaskosuna kadar sürdürülen müzakerelerde; alttan almanın, teslimiyetçiliğin, açılım adı altında karşı tarafın taleplerini halkımızın anlamayacağı kelimelerle gizleyerek kabul etmenin, 1955’den itibaren kayıplarımızı gündeme getirmemenin ve aşağılanmayı sineye çekmenin Rum’un çözüme razı olmasını sağlamadı. Aksine çözümsüzlüğün sürmesine hizmet etti.
Düşmanlarımız ile destekçilerinin, bizi masada 52 yıl daha federasyon ve birleşme tezgahı ile oyalamak çabasında olduğu görülmektedir.
Ancak KKTC halkının çıkarlarını ve geleceğini umursayanlar, düşmanlarımızın bizi 5. kol faaliyetleri ile çökertilmek beklentisi ve umudu ile masada oyalamasına şiddetle karşı çıkmalı.
Çözümsüzlükten biz zarara uğratıldığımıza göre, bundan sonra gündeme diğer seçenekleri getirmemiz ve sorunun en erken zamanda çözümünü sağlamalıyız.

YORUM EKLE

banner471

banner473