banner564

Dayanaksız iyimserliğin sonucu can yakıcıdır

Rum-Yunanistan ikilisinin 1800’lü yıllardan günümüze değişmeyen hedefi, Kıbrıs adasının tümünü sahiplenmektir. Bu hedeflerine ulaşmak için, bıkmadan usanmadan çok bilinçli, planlı ve basiretli hareket etmektedirler.
Yoğun beyin yıkaması ve 5. kol faaliyetleri sonucu halen, KKTC’de bazı kişi, kuruluş ve siyasiler, Rum’un başat olacağı birleşik federal yönetimde, hatta Rumların boyunduruğu altına girmemiz durumunda nelerle karşılaşacağımızı düşünememektedir. Bu nedenle her koşulda Rum’la birleşmemizi savunurlar.
Ancak Türk ordusunun uzaklaştırılması ve Rumların daha fazla söz sahibi olacağı bir anlaşmadan sonra, şimdiki yaşamımızı rüyamızda bile görmeyeceğiz. Katledilme, göç, esaret altında yaşama ve itilip kakılan horlanan azınlık olarak yaşamak seçenekleri ile karşı karşıya kalacağız.  Batı Trakya’daki soydaşlarımız gibi ulusal kimliğimiz bile tanınmayacak.
Bu çerçevede Rumların hedeflerini gerçekleştirmek amacı ile atacakları adımlar karşısında, dayanaksız iyimserlik göstermek yerine, çıkarlarımızı savunmalıyız. 
Örneğin: 1975 Viyana Anlaşması uyarınca iki kesimlilik oluşturulmasının kabul edilmesine rağmen Rum; Karpaz üzerinde söz sahibi olmak ve oradaki Rum nüfusun bulunmasına dayanarak kanton oluşturmak niyetindedir.
 Karpaz’da kalmalarını sağlamak için, Rumlara mali yardım yapmakta, bedava ihtiyaç maddesi göndermektedir. Sayısı çok az olan öğrenciler için ilk, orta ve lise açtı. Öğrenci sayısından fazla öğretmen görevlendirdi.
Rum Yönetimi’nin Leymosun’da yaşayan Türklere ana dillerinde eğitim hakkı tanınmaması ve ilkokul açılması için yaptığımız girişimlere olumsuz yanıt vermesine rağmen, bizim Karpaz’da ilkokul ve lise açılmasına izin vermemiz, üstelik öğrencilere Türk düşmanlığı aşılanan dersler verilmesine de karışmamamız çıkarımıza mı? 
Rum, KKTC’den güneye birkaç kilo yiyecek geçirilmesine bile izin vermez. Yeşil Hat Tüzüğü uyarınca, yakın geçmişte KKTC’den alınan ve bir inşaatta kullanılan mozaikler tepkiler üzerine sökülerek kuzeye iade edildi. KKTC’den patates alıp pazarlayan Rum tüccar, ölümle tehdit edildi ve evi kurşunlandı.
Rum’un tutumu karşısında, KKTC’deki bazı siyasilerin güneyden Karpaz’da yaşayan Rumlara gümrüksüz gıda maddesi getirilmesine izin verilmesini talep etmesi haklı ve çıkarımıza mı?
Hele, Karpaz’da yaşayan Rumların ölmeleri halinde, ev ve taşınmaz mallarının güneyde yaşayan mirasçılarına verilmesine ve isteyenlerin KKTC’ye gelip yerleşmesine izin verilmesi, Rum’un kanton oluşturma hedefine hizmet etmez mi?
Bir anlaşma yapılmadan Maronitlerin eski yerleşim yerlerine geri getirilmesi ve KKTC coğrafyasının kuzeyden güneye ortasında Truva atı olarak kullanılabilecek bir Maronit bölgesi oluşturulması ileride başımızı ağrıtmayacak mı?
Türkleri katleden EOKA terör örgütü üyesi bir Rum’a, Kozanköy’deki eski arsasına ev yapmak ve buraya yerleşmek izin verilmesi, bize ne kazandırdı?
Rumların Mağusa’nın Sakarya bölgesinde kurşunlarla delik deşik ettikleri ilkokulun yıkılması ve Rum vahşetini gösteren delilin ortadan kaldırılması, bize ne kazandırdı?
Türk okullarında okutulan tarih kitaplarının sözde barış dili ile yeniden düzenlenmesi ve Rum tarafında benzer düzenleme yapılmaması, kime hizmet etmektedir?

Güneye giden tüm Yunan asıllılara hiç zorluk çıkarılmadan vatandaşlık verilmesi, isteyen Yunanistanlıların güneye yerleşmesi, öte yandan KKTC’de bazı siyasilerin 10-15 yıldan beri ekonomimize katkıda bulunan kuzeyli soydaşlarımıza bile yasa uyarınca vatandaşlık verilmesine karşı çıkması, karşı tarafın nüfus üstünlüğü kozuna hizmet etmez mi?
Rum’la aramızdaki açığın sürekli artması ve oranımızın şimdikinden de aşağıya inmesi durumunda dünyaya, eşitliğe dayanan çözümü savunmamız zorlaşmayacak mı?  Federal birleşme zemininde bir anlaşma yapılması durumunda nüfus üstünlüğü nedeniyle Rum’un baskısı altında ezilip yok olmayacak mıyız?
 Rumların rağmen koro halinde devletimize ve yöneticilerimize sahte demesine karşılık, bizim de güneydeki yönetimin Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığını dile getirmemiz ve sahte olduğunu hatırlatmamız gerekmez mi?
Yakın geçmişte sırf eski KKTC cumhurbaşkanı ile aynı ortamda yemeğe katılmamak için Rum liderin İstanbul’da toplantıyı terk etmesine karşın, bazı KKTC siyasi patilerinin Rum Yönetimi başkanını makamında ziyaret etmesi bazı STÖ’lerin,  güneye giden Yunanistan başkanlarına nezaket ziyareti yapması şık mı?
Bizim bazı siyasi partilerin işbirliği yaptığı AKEL yetkilisinin, hedeflerine (ENOSİS’e) ulaşmak amacı ile bize Kıbrıslı Türk değil ‘Kıbrıslı’ kimliğinin benimsettirilmesi ve böylece asimile edilmemizi istemesi, öte yandan KKTC’de bazı siyasilerin de halkımızı Türk kimliğinden koparmak ve Kıbrıslı kimliğini benimsettirme çabaları kime hizmet eder?

YORUM EKLE

banner471

banner474