banner564

Denize girmek istiyorum ama nereden?

Niteliksiz bir ülkede yaşadığınızın en büyük kanıtlarından biri, zenginlerin ve güçlülerin herkese açık olması gereken sahillere denizin başladığı yere kadar el koyup zengin ve güçlü olmayanlara, ki onlar nüfusunun yüzde 99’undan fazlasını meydana getirir, oraları kapatmalarıdır. 


Bu kapatma o kadar kapsamlıdır ki Çeşme gibi bazı sahil kasabalarında bir ton para ödemeden yüzebileceğiniz kıyı neredeyse bulamazsınız. 


Zaman zaman bir arkadaşımda kalmak üzere gittiğim bir başka Ege kasabasında, oteller ve lokantalar ve zengin villaları, denize düşüp boğulacakları noktaya kadar suya yakındırlar. Denizle aralarındaki mesafe en çok patika genişliğindedir. (Resimde görülen yapıda bu mesafe de yoktur.)


Kıbrıs’ın güney batısındaki Yeşilırmak Köyü’nde de aynı çirkin gasp mimarisini görebilirsiniz. 


Ve Girne’de de denize girmek için Çeşme’dekine benzer bir durumla karşılaşırsınız. Rum tarafında ise en lüks otellerin plajları dahil, bütün sahiller parasız ve halka açıktır.


Başka sahil kasabalarını bilmiyorum ama Türk her yerde Türk, yönetim her yerde aynı yönetim olduğuna göre durum herhalde pek farklı değildir. 


Kasabasındaki sahil istilasına en son katılan otelin yapımını engellemek için arkadaşım, inşaatın başladığı günden bittiği güne kadar, kasabanın ve büyükşehrinin CHP’li belediyelerini şikâyet bombardımanına tuttu ama tahmin edebileceğiniz gibi sonuç alamadı. “Koydaki denize sıfır otel ruhsatlıdır,” diye yanıt verdiler ona.


Sanki otel olmak için suya değmek şart imiş gibi. 


Olmadığını görmek için Çeşme’den yarım saatlik feribot mesafesindeki Sakız adlı Yunan adasına birkaç günlük bir gezide bulunmak yeterlidir. Oradaki bütün yüzülebilecek yerler “halk plajı” olarak düzenlenmiştir. Hepsinde duş ve soyunma kabini vardır. Hepsinde sahil temiz, su berraktır. Hiçbirinde mangal yapılmaz ve müzik çalınmaz.


TC’de her şeye kâdir olan Erdoğan rejimi, neden halktan yapılan bir hırsızlık olan bu sahil (ve koru ve orman ve tarihi mekân) gaspına engel olmaz?


Çünkü o rejimin mensupları artık halkın yüzde 99’luk çoğunluğuna değil, zengin ve güçlü sınıfına mensuptur. Bütün TC hükûmetleri gibi Osmanlı’nın kafasını devraldığı için “kamu yararı” konseptine sahip değildir. Yönetim hizmet yeri olmaktan çok çıkar yeridir. Bu bapta AKP’li veya CHP’li olmak da fark etmez.


Peki zenginlerde neden başkalarına ait olanı gasp etme refleksi var?


Çünkü TC kanun devleti değildir. Daha doğrusu, canı istediğinde kanun devletidir, istemediğinde değildir (ki bu tamamen kanun devleti olmamaktan kötüdür). Kapılan kapanın elinde kalır. Sen el koymazsan başkası el koyacak. Onun için atik davran. Kap!


Durumu daha da kötü yapan zevksizliktir. Mimari neredeyse istisnasız çirkindir ve kullanılan alanı maksimum binalaştırmaktan başka bir ölçüye değer vermez.


Acaba gasp ile estetik fukaralık, açgözlülük, bencillik ve ruh kuruluğu aynı bütünün parçaları mıdır?


 Bu konuda kararı size bırakıyorum.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Sarp Ege
Sarp Ege - 2 yıl Önce

Çok yerinde bir tespit olmuş. Kıyı kenar çizgisi ( KKÇ ) eskiden 50 metre idi. Sonradan yapılan değişikle 10 metreye kadar çekildi. Yani bunun manası sahile 50 metreye kadar inşaat yapılamazdı. TR'de 22 ilin denize sınırı vardır. Toplam 8 bin 590 kilometre sahil kesimi. Devasa bir zenginlik. Anayasaya göre sahiller halkındır . Rant ekonomisi nedeni ile sahillerimiz beton yığınlarından geçilemiyor. Bazen denize girmek için yer bulmakta zorlanıyoruz.

hakan görür
hakan görür - 2 yıl Önce

Metin Bey siz nasıl sistemin içinde erimediniz helal olsun

Eylül Eylül
Eylül Eylül - 2 yıl Önce

Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Her yerde aynı, denize ne kadar yakın o kadar para demek. Aslında denize yakın yerlerde yüzmekte sağlık için tehlikeli, her türlü dış görünüşe harcama yapan otel sahipleri, arıtma kurmadan poseptiklerini denize bırakıyorlar. Kendi arsasına ev yaparken, komşu payı bir metre çekmeden, dip dibe çirkin ev yapanları görseniz aklınız şaşar; halkta öğrendi tamahkar ve sahtekar olmayı. Emeğinize sağlık..

Ruh ikizi
Ruh ikizi - 2 yıl Önce

Bugün bir şey yazmak istemiyorum.
Çünkü bana bir şey bırakmamış, Üstat.

hakan görür
hakan görür - 2 yıl Önce

Yine ince bir sızı belirdi yüreğimde

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 2 yıl Önce

Son paragrafta sorunun bana göre yanıtı: Evet, aynı ruhsuzluğun, hırsızlığın, arsızlığın parçalarıdır. Gasp, talan, hırsızlıktan bir pay kapma refleksi,, acaba genetik kodlarımızda kadar ulaşmış mıdır.? Bundan nasıl ve ne zaman kurtulacağız? Ya da kurtulabilecek miyiz? Soru çok. Uygar ülkeler gibi,, hırsızlığın talanın yağmanın hesabının sorulacağı günler gelsin artık. Yazık güzel ülkelerimize????☹️

Beyhan Alkan
Beyhan Alkan - 2 yıl Önce

Bence gasp ile estetik, fukaralık,açgözlülük,bencillik ve ruh kuruluğu bir bütünün parçalarıdır veya en naif ifadeyle birbirlerinin mütemmim cüzleridir.
Baskın Oran bu günkü yazısında Osmanlı'da yolsuzluğun onun Siyamlı ikizi rüşvetin yaygınığından bahsetmiş.Islâm ansiklopedisinde Mansıb ile Pîşkeş maddelerini de yorumlamış.Mansıb,Osmanlı devlet teşkilâtında memuriyet için kullanılan terim.Mansıb tevcihlerinden sonra Padişah başta olmak üzere sadrazam ve diğer devlet erkânına sunulan teşekkür armağanlarına da Pîşkeş denilirmiş.Yine Islahat risalelerinde,görevlerin Pîşkeş veya Câize adı altında rüşvetle satıldığından yakınıldığı da ifade edilmiş.
Bir devlet büyüğümüz,"Memurum işini bilir" derken tarihe de atıfta bulunmuş.

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Bu sefer doğruya doğru buna kıyı yağması nedir


banner471

banner473