banner564

Devlet saygınlığı ve otoritesine gölge düşürülmesine göz yumulmamalı

KKTC’de devlet otoritesi ile saygınlığına gölge düşürücü söylem ve eylemlerinin dozunun artırılması, haklı tepki ve endişelere sebep olmaktadır
Çünkü Kıbrıs Türk halkı anavatanın sınırları dışında kaldığı, 1878-1974 döneminde çok büyük sıkıntılar ve acılar çekmiştir.
Dünyanın hiçbir uygar ve demokratik hukuk devletinde, devlet başkanını aşağılamak, devlet saygınlığını ayaklar altına almak, ulusal liderler ile manevi değerleri aşağılamak, devlete karşı yıkıcı faaliyetler yürütmek, düşman tez ve davasını benimsettirici propagandalar yapmak demokratik hak kabul edilmez.
Hele devlette görevli olan kişilerin, devleti aşağılaması, tanımadığını alenen açıklaması, devlet yetkililerine hakaret etmesine hiçbir nedenle izin verilmez.
Devlet saygınlığının ayaklar altına alınmasına ses çıkarılmaması, devlet otoritesine gölge düşürücü eylem ve söylemlere göz yumulması, yaşamın alt üst olmasına ve ülkenin kaosa sürüklenmesine sebep olur.
Makamlarda rahatsız edilmemek için yasalara uymayı herkesin tercihine bırakmak,  umursamazlık, her şeyi oluruna bırakmak demokratlık sayılamaz. Anayasaya ve yasalara uyulmasını sağlamamak, kimsenin yetkisinde değildir.
Uygar ülkelerde, yasalara ve anayasada belirlenen, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen seçilmiş ve atanmış yetkililer hakkında, çeşitli etkin yaptırımlar vardır.
Tepkilerden saldırılardan, eleştirilerden çekinmek ve yasaları uygulamamak görevi ihmal etmek suçu işlemektir.
Son pasaport olayı nedeniyle medya ve sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yorumlar, artık yıkıcı faaliyetlerin sınırı olağanüstü aştığını ve ülkemizde devlet otoritesinin hissettirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu TC-KKTC yanlısıdır. Devlet saygınlığının ayaklar altına alınmasına ve otoritesine gölge düşürülmesine karşıdır.
Kişisel görüşüme göre, popülist yöneticiler sayesinde pervasızca yürütülen yoğun beyin yıkama ve 5. kol faaliyetleri sonucu, ülkemizde sapla saman birbirine karıştırılmaktadır.
Acaba dünyanın herhangi bir ülkesinde, halkın oyları ile işbaşına getirilen devlet başkanına hakaret etmek, yasal olmadığını ileri sürmek demokratik hak kabul edilir mi?
Devletten maaş alanların ulusal dava yerine, karşı tarafın tez ve davasının propagandasını yapması normal sayılır mı?
Bir devlet görevlisinin kendi halkını düşman kabul eden devletin, ulusal tez ve davasının propagandasını yapmasına göz yumulur mu?
KKTC’de aşırı derecede yozlaşma sonucu, bazı zayıf halkalar ve bizi düşman kabul eden karşı tarafın işbirlikçileri, milliyetçiliği ayıplamakta, emperyalist ve Rum sempatizanlığını adeta övünülecek bir kavram olarak gösteriyor,
Devletimizin tüm olanaklarından eksiksiz hatta fazlası ile yararlan bazı kişiler, adadaki varlığımızı devam ettirme mücadelemizde açıkça karşı tarafın safında yer almaktadır;
Bazı yolunu şaşırtmışlar, üzerinde bulunduğumuz kaygan zeminde ayakta durmamızı ve güvenliğimizi sağlayan anavatanla aramızı açmayı misyon kabul etmiştir; 
Bazı kişiler, Devletimizi küçük düşürücü şekilde yabancılara şikayet etmekte, devletimizin anavatanla birlikte savunduğu çözüm yerine, karşı tarafın dayatmalarını desteklemektedir;
Güneydeki yönetimi tüm adanın tek hakimi olarak tanımayan emperyalistlere ve işbirlikçilere karşı duranlar, faşistlikle, barış ve çözüm düşmanlığı ile suçlayarak sindirmeye çalışılıyor…
Geçmişte yaşanan olayları ve çekilen acıları yaşamayan, çeşitli kazanç ve beklentiler nedeniyle göz ardı eden ve geçmişte çekilen acıları öğrenmesi engellenen kişiler, halen içinde bulunduğumuz barış ve özgürlük ortamı ile anavatanın değerini takdir etmemekte.
Bazı zayıf halkalar da komik duruma düştüklerinin farkında olmadan, sanki halen adada iki halk arasında savaş varmış gibi, barış istediklerini ileri sürerek herkesle dalga geçer.
İşin üzücü tarafı ülkemizde Rum-emperyalist yanlısı faaliyetlere demokratlık safsatası ile ses çıkarılmaması, salgın bir hastalık gibi yaygınlaşmasına sebep olmakta ve endişe verici boyutlara çıkmaktadır.
KKTC’de yıkıcı faaliyetler karşısındaki kahredici umursamazlık, Tolstoy’un ‘Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar’ vecizesini akla getirmektedir.

YORUM EKLE

banner608

banner474