banner564

Devlet saygınlığına önem verilmeli

Sosyal medyada ortaya konulan görüşler, halkımızın devlet otoritesi ve saygınlığına gölge düşürücü söylem, eylem ve davranışlardan şikâyetçi olduğu anlaşılıyor.
Birçok kişi KKTC’de devleti koruyucu yasal düzenlemeler yapılmasını, devlet otoritesinin hissettirilmesini, yasaların çiğnenmesine göz yumulmamasını, anayasaya aykırı tutum ve davranışlara göz yumulmamasını istemektedir.
Seçilmiş ve atanmış yetkililerin sırf makamlarda rahatsız edilmemek düşüncesiyle yasaların çiğnenmesini umursamaması, ülkenin kaosa ortamına sürüklenmesine sebep olur.
Medyada, Televizyon ekranlarında devletimizin aşağılanması, basın açıklamaları ile hükümete hakaret edilmesi, bazı devlet memurlarının, güneydeki yayın organlarında ülkemizi kötüleyici açıklamalar yapması, demokratik hak olarak kabul edilemez. 
Maalesef devletin varlığını ve saygınlığını korumakla yükümlü olanların, demokrasi ile bağdaşmayan bu olumsuz tutumlar karşısında, umursamazlık içinde olduğu görülüyor.
Kuşkusuz örgüt yöneticilerinin, üyelerinin haklarını araması ve bu amaçla, yasalar çerçevesinde eylemler yapması normaldir.
Ancak STÖ’lerin faaliyetleri, kuruluş tüzükleri doğrultusunda olmalı. Ayrıca yöneticiler, üyelerinin kendilerinden farklı siyasi görüşe sahip olabileceğini dikkate alarak hareket etmeli.
Hükümetin ve Başbakanın istifa ettiği ve henüz yeni hükümetin göreve başlamadığı bir dönemde, eylem düzenlenmesi, hoş karşılanamaz. 
Ayrıca pandemi döneminde maaşlarını eksiksiz alan devlet görevlilerinin bir de eylem yapması, işleri azalan,  faaliyetlerini durdurmak zorunda kalan ve evine ekmek götürmekte zorlanan özel kesim çalışanlarının haklı tepkisine sebep olmaktadır. 
Grevlerle,  günlük yaşamın sıkıntıya sokulması, trafiğin alt üst edilmesi ve özel kesimde çalışanların mağdur edilmesi, Anayasamıza da aykırıdır. Anayasamızın 54 (2) Grev hakkının kullanılması, yalnız ulusal güvenliği, Anayasal düzeni, kamu güvenliğini veya Anayasanın herhangi bir kişiye sağladığı hak ve özgürlükleri korumak amacıyla yasa ile düzenlenebilir.
Ayrıca, hak arama gerekçesiyle düzenlenen eylemlerde dayanaksızca ve art niyetle, sürekli olarak ana vatana dil uzatılması doğru değildir.
Demokrasiyi yanlış yorumlayan yöneticilerimizin hoşgörü ve nemelazımcılığını istismar eden bazı kişi ve örgütlerin; pervasızca devletimize, halkımızın çıkarlarına karşı saldırılarının şiddetini her geçen artırdığı görülüyor.
Maalesef ülkemizin geleceğinin henüz tam olarak şekillenmediği ve Anavatanın büyük fedakârlıkları ile her bakımdan rahat ve güven içinde hayatımızı sürdürebildiğimiz gerçeği göz ardı ediliyor.
Dünyanın her yerinde devlette çalışanlar, bağlı bulunduğu kuruluşun ilkelerine ve disiplin kurallarına uymak, devletin saygınlığına gölge düşürmeyecek şekilde hareket etmek zorundadır. İlgili seçilmiş ve atanmış yetkililer de, bunu sağlamakla yükümlüdür.
Sivil Toplum Örgütü veya Sendika yöneticisi olmak, kimseye kendi halkına, ülkesine zarar verecek hareketler içinde bulunma hakkı tanımaz.
Hele devlette çalışanları temsil eden STÖ yöneticilerinin, devletimizi,  henüz ateş kes durumunda bulunduğumuz Güneydeki yönetime ve bizi Rumların egemenliği altına sokmak isteyen, izolasyonlarla cezalandıran emperyalist ülkelere şikâyet etmesi normal karşılanamaz.
Benim gördüğüm kadarıyla bu üzücü davranışları yapanlar ile bunları koruyup kollayanlar; bugünlere gelene kadar çekilen acıları umursamıyor. Ayrıca devlette kolayca iş buldukları ve makam sahibi oldukları, böylece rahat bir yaşam sürdürdükleri için, sahip oldukları olanakların değerini takdir etmiyorlar.
Oysa, henüz tanınmamış ve ekonomik izolasyonların kıskacı altında bulunmamıza karşın,  çalışma koşulları, maaş ve özlük hakları bakımından başka ülkelerdeki devlet görevlilerinin bizdekiler kadar rahat ve şanslı olduğu söylenemez.
Kuşkusuz Türk halkı bugünlere kolay gelmedi. Yeniden geçmişe götürülmemiz ise, uçuruma sürüklenmemiz anlamında olacak. Bu nedenle, halkımıza devletimize ve ana vatana saldırmayı alışkanlık haline getiren, televizyon ekranlarında devletimize hırsız ve sahte diyen, çalınmış topraklarda kurulan yönetim diye aşağılayan, maaş aldığı devletini yıkmağa çalışan, ona hakaret eden ve görev yaptığı kuruluşun ilkelerine uymayan, memurlukla bağdaşmayan davranış içinde olanlara karşı, iktidarlar daha fazla hoşgörü göstermekten vazgeçmeli ve haklarında yasal işlem yapmalı. Aksi halde zarar ve tahribatları salgın bir hastalık gibi yaygınlaşacak ve kontrol altına alınamayacak düzeye çıkacak.

YORUM EKLE

banner471

banner474