banner564

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu: O kadar çabuk değil

Son yılların en popüler çocuk “hastalığı” haline gelen dikkat eksikliği ve hiperaktivite konusunda görünüşe aldanmayın.
Bilimsel araştırmaların yayınlandığı Academia sitesine yüklenen yeni bir araştırmaya göre* dikkat eksikliği ve hiperaktivite şüphesiyle kliniklere götürülen çocukların neredeyse yarısında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu bulunmadı.
Neden bu kadar büyük bir hataya düşülüyor?
Çünkü aileler, konu komşu, öğretmenler dahil birçok kimse, bu konuda uzman kesilmiş durumda. 
Çocuklarda dikkatsizlik veya aşırı hareketliliğe neden olabilecek birçok ruh hali var. Ebeveynler vs. bunu bilmedikleri için çocuklarda gözledikleri bütün dikkatsizlik veya aşırı hareketlilik hallerini dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna atfetmektedirler.
Bunlara çocuk konusunda uzman olmayan psikiyatrlar da dahildir. Standarttan en ufak sapışta, çocuklar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile damgalanmaktadır.
Çocuklarda dikkatsizliğe veya aşırı hareketliliğe neden olan bir değil birçok bozukluk olabileceği için altta yatan sorununun hangisi olduğunun tespiti çok önemlidir. 
 Yanlış teşhis konulması, çocuğun bazen ömür boyu damgalanmasına veya ağır yan etkileri olan ilaçlara bağlanmasına neden olabilir.
Çocuğun sorunun ne olduğunun tespiti bir bakışta yapılacak bir iş değildir. Az sonra ayrıntılarını vereceğim araştırmayı yapan psikologlardan Alexandros Lordos’a göre en az üç veya dört doktor ziyareti gerekir.
Lordos’a göre dikkat edilmesi gereken bir başka husus, tedavi için bir çocuğun herhangi bir psikoloğa değil çocuk psikoloğu veya klinik psikoloğa götürülmesidir.
Çocuğa yanlış teşhis konması hem esas rahatsızlığı halletmez hem boş yere ilaç almasına neden olarak başka komplikasyonlara yol açar.
Araştırmanın bulgularına göre; dikkat eksikliği ve hiperaktivite şüphesiyle kliniğe getirilen, yaşları dokuz civarında olan 53 çocuğun yüzde 45’inin rahatsızlığı başka nedenlere dayanıyordu.
Yüzde otuz ikisi, öğrenme güçlüğü çekiyordu.
Yüzde on dokuzu, dayak, cinsel taciz, kötü muamele gibi durumlarla karşılaşan kalan çocuklardı 
Yüzde on üçü, otistikti.
Geriye kalanların anksiyete, davranış bozukluğu, depresyon gibi sorunları vardı.
Araştırmanın ilginç taraflarından biri, psikoloğa götürülen çocukların tamamına,
psikiyatrinin hastalık olarak tanımladığı teşhislerden birinin konmasıdır.
Hiçbir çocuk klinikten “temiz sağlık kağıdı” ile ayrılamadı.
*
Akılda tutulması gereken başka şeyler de var:
Psikiyatri, tıp dalları arasında en az bilimsel olandır.
Psikiyatrik “hastalıklar” objektif, anatomik bulgulara dayanmamaktadır.
Psikiyatrinin hastalık addettiği ruh hallerinin, hastalık olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur.
Psikiyatrinin, neyin hastalık neyin olmadığını gösterecek MR görüntüleme, röntgen vs. gibi cihazları yoktur.
Ruh hastalıklarına, beyindeki kimyasal dengenin bozulmasının neden olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur.
Psikiyatrinin reçetelendirdiği ilaçların muazzam yan etkileri vardır. Bunların plasebodan daha etkili olduğuna dair bulgular inandırıcı değildir.
Psikiyatri objektif değil sübjektiftir.
 
*https://www.academia.edu/27037653/When_appearances_can_deceive_final_diagnoses_in_a_child_psychiatric_unit?auto=view&campaign=weekly_digest
YORUM EKLE

banner471

banner473