banner564

Doğaya bakış açıları


Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika’ya varması ile başlayan büyük keşifler döneminde Avrupalılar o güne kadar görmedikleri insanlarla karşılaştılar. 

Bu insanlar cennet gibi yerlerde yaşıyorlardı. Giysileri değişikti, bazen çırılçıplaktılar. Dilleri farklı idi. Çoğunlukla saldırgan değildiler, hatta bazen küçük gemilerden çıkan haftalarca yıkanmamış gemicileri misafir gibi karşılıyorlardı. 

Genelde kralları veya reisleri yoktu. Teknolojik olarak geri idiler: demir, barut tanımıyorlardı. Özel mülk diye bir kavrama da sahip değildiler. Ama sağlıklı ve mutlu idiler: kadın erkek eşit ve seks serbestti.

Peki insan mı hayvan mıydılar? Tıpkı insana benziyorlardı. Ama İsa’yı bilmedikleri, vaftiz olmadıkları için insan sayılabilir miydiler? Ruhları var mıydı? 

Bugün bu sorular size saçma gelebilir.

Ama o zamanlar, yerlilerin ne olduğu konusu hem onlarla ilk karşılaşanlar hem onları oraya yollayan krallar ve misyonlarını takdis eden kilise için çok önemli idi.

O kadar önemli idi ki İspanya kralı 5. Charles, Amerika yerlilerinin insan mı hayvan mı olduğu bulmacasını kökünden çözmek için 1550’de bir konferans topladı. Konferans kesin bir karara varmadan dağıldı.  

Konu önemli idi, çünkü insan sayılmaları hâlinde yerlilere insanca muamele etmek gerekecekti. Hayvan idi iseler onlara her türlü muamele reva görülebilirdi.

Görüldü de. 

Avrupalıların keşif yolculuklarına çıkmalarının esas nedeni buldukları yerleri sömürmekti. Yerlilerin insan sayılmaması bu amaçlarını köküne kadar gerçekleştirmek için uygundur. Aksi takdirde toprakları ellerinden alınamaz, köle gibi çalıştırılamazlardı. Kadınlarının, kızlarının ırzına geçilemezdi. Keyfi bir şekilde işkenceye tâbi tutulamazlar, öldürülemezlerdi.

Yerlilerle Avrupalılar arasındaki en büyük fark, görünüşlerinde ve diğer özelliklerinde değil doğaya bakışlarında idi. 

Avrupalı Hıristiyanlar için doğa ruhsuz ve şuursuz, tepki vermeyen, durağan bir varlıktı. İnsanın istifadesi için var olmak dışında bir işlevi yoktu.

Baharat ticaretinden elde edilen kâr bazen o kârı elde etmek için yapılan yatırımdan yüzde 400 fazla idi. Gerisi, baharatı sağlayan doğa ve onun tarımın yapan yerliler, fasa fiso idi. Kayda değmezdi.

Tevrat da insanı doğaya “kâhya” tayin etmiş, Tanrı insanlara “verimli olun ve çoğalın,” ve “yaşayan her canlının üzerinde … hâkimiyet kurun,” buyurmuştu.

Yerliler için ise doğadaki her şey, nehirler, göller, dağlar, kanyonlar, hayvanlar ve toprağın ruhu akraba idi. Canlı cansız doğadaki her şeyin bir anlamı, sesi, ruhu vardı.

Oglala Lakota şefi Ayakta Duran Boğa’nın sözleri: “Bizim için büyük düzlük ovalar, inişli çıkışlı güzel tepeler, kıvrım kıvrım, iç içe girmiş bitkilerin çevrelediği dereler ‘yabani’ değildi. Doğa sadece Beyaz Adam için, ‘vahşi’ hayvanlarla ve ‘yabani’ insanlarla dolu bir ‘yabanilik’ diyarı idi. Bizim için doğa uysaldı. Dünya bolluk sunuyordu ve Büyük Sırrın nimetleri ile çevriliydik.”

Kolomb sonrası Amerika, bir soykırım ve yıkım beldesidir. Bilimsel tahminlere göre beyazlar, yerli halkın yüzde doksan beşini yok etti. Onlarla beraber insanın doğa ile uyum içinde yaşama çağı kapandı ve bu günlere geldik.

YORUM EKLE
YORUMLAR
uğur sezgin
uğur sezgin - 2 yıl Önce

Siz yalısapkını yazardan daha bilgilisiniz, yazık harcanıyorsunuz. Bundan sonra köşe yazılarını siz yazın. Bu bilgiler boşa gitmesin.

Yurdaer
Yurdaer - 2 yıl Önce

Acaba yazar toplumun farklı bir şekilde evrildiği, mümkün olduğunca doğayla barışık olduğu, birbirimizin farklılıklarına saygı duyduğumuz bir dünyayı mı hayal ediyor? Bu hayali kurarken bugünün dünyasına eleştirel mi bakıyor?

Bugünkü yaşamımızda ne kadar mutluyuz, ne kadar stresliyiz, en temel ihtiyacımız olan sekse olan erişim ne seviyede, reisçilik hangi seviyelere çıktı, doğa ne durumda, plastik denizinde yaşamak çok mu matah birşey gibi sorularla bize bazı şeylerin yanlış gittiğini mi işaret ediyor? Yoksa ben okuduğumu anlamıyor muyum?

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

Amerika’nın yerlileri yıllardan sonra Asimilasyona uğrayıp bir şekilde eski geleneklerini kaybedebilir , Fakat ne Yerliler ve ne de sonradan gelen Avrupalılar Amerika’nın Doğasını bozmamışlardır, Bugün Amerika Doğanın en güzel olduğu Ülkeler arasındadir ,
Dünyanın en zengin ve gelişmiş Ülkesi olan Amerika bu günlere Doğasını harcayarak gelmemiştir, Doğası ile Amerika elbette gezilecek ve görülecek bir Ülkedir,
KKTCye gelince ise Yakıp yıkıp talan edip mahvettiğimiz Dağlarını oyup Denizlerini ve Havasını Çevresini kirlettigimiz Ülkemizin bu haline Avrupa’dan gelen Beyazlar mı suçludur acaba !!

Mustafa Yüksel
Mustafa Yüksel - 2 yıl Önce

Tarih boyunca Tanrı neden bu soykırım hadiselerine duyarsız kalmış? Sen tut yarat sonra yarattıkların bir birini yesin. Bir de saf saf ilahi adalet demezler mi!

Ahmet
Ahmet - 2 yıl Önce

Sağolun, yine gediğine...

Yalısapkını
Yalısapkını - 2 yıl Önce

Kolomb öncesi dönemin yerli halklarına ilişkin bu “yitik cennet” güzellemeleri, esasen gerçeklikten uzak birtakım mitoslar. Kuzey Amerika Yerlileri, veya artık kullanımı hoş görülmeyen adlandırmayla Kızılderililer, bu yazıda da bahsedildiği gibi; bilge, barışçı, rind meşrep, karıncaezmez, çelebi tabiatlı, “soylu vahşiler” değillerdi. Bu konudaki literatür son yıllarda iyice genişledi. Konunun uzmanları, insanların modern toplumdan duydukları hayal kırıklığının sonucu olarak bu ilkel toplumları aşırı yücelterek gerçek dışı bir portre çizdiklerini vurguluyor. Kızılderililer bilhassa av sahaları için rakip kabilelerle kanlı savaşlar yapıyordu. Savaşta yenilen tarafın erkekleri esir ediliyor ve çiftlik hayvanı muamelesi görüyordu. Kabile hiyerarşisinde üst sıralarda bulunan kişilerin şahsi köleleri vardı. Nitekim, İngilizler ve Fransızlar bugünkü ABD ve Kanada topraklarını ele geçirirken, kabileler arasındaki bu derin ve köklü düşmanlıkları başarıyla kullanarak onları birbirlerine kırdırmıştı. “Mohikanların Sonuncusu” filmini izleyenler, bu olguyu net şekilde görebilirler.

SalihKalkar
SalihKalkar @Yalısapkını - 2 yıl Önce

doğal antibiyotik diye bişey var. bitkilerde var. buna bibak bence. kimseyi yanıltmayalım

Sıddık
Sıddık @Yalısapkını - 2 yıl Önce

"bu yazıda da bahsedildiği gibi; bilge, barışçı, rind meşrep, karıncaezmez, çelebi tabiatlı, soylu vahşiler değillerdi" demiş. Yazının herhangi bir yerinde bunlar ima bile edilmemiş. Aksine "Bu insanlar kendi halinde yaşıyorlardı, yaşam alanlarını ve yaşam biçimlerini hiç ettiniz" sonucuna varıyorum. Başka da birşey söylemiyor.

Yalısapkını
Yalısapkını @Yalısapkını - 2 yıl Önce

İnsanı eşsiz kılan; kırarak dökerek, hoyratlık ve ahmaklık yaparak da olsa daima hep ilerlemeye çalışmasıdır. Barışçıllığı ve fazlaca övülen diğer meziyetleri de hayli şüpheli olan ilkel toplumlar, insanlığın yolculuğundaki bir ara aşamadır. Kuzey Amerika Yerlileri ile epeyce ortak noktaları olan Aztekler’de insan kurban etmek gibi dehşet verici bir adet vardı. Keza Mayalar da benzer ilkel adetlere sahipti. İnkalar boyun eğdirdikleri çevre halkları demir yumrukla yönetiyordu. Onun içindir ki, İspanyol fatihler Aztekler ve İnkalar’ı ortadan kaldırırken birçok rakip yerli halktan kılavuzluk ve savaşçı desteği alabilmişti. Avcı toplayıcı olarak yaşamaya devam etseydik bugünkünden çok daha iyi bir hayatımız olabileceği savı, bir safsatadır bence. Antibiyotiğin olmadığı, basit bir enfeksiyondan ölüp gitmenin sıradan bir vaka olduğu, sınırlı kaynaklar için sert bir mücadelenin hüküm sürdüğü bir hayat biçimini devam ettirmek bizi nereye kadar götürebilirdi? İlkel toplumlar doğadaki bütün diğer memeliler gibi acımasız yasalara tabiydiler; bir kabilenin nüfusu çok artınca, yaşanılan çevredeki hayvan ve bitki kaynakları üzerindeki baskı arttığı için, kabile zor kullanılarak bölünürdü ve fazlalıklar o bölgeden sürülürdü. İnsan her zaman doyumsuz, yıkıcı, gaddarlığa meyilli, ama aynı zamanda da yaratıcı bir canlı olageldi. İnsan doğasının bu sabiteleri değişmeyecek. Her zaman huzursuz, tatminsiz canlılar olarak kalacağız. Muğlak bir geçmişi yücelterek bu temel gerçekten kaçmamalıyız.

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Sayın yalisapkini tebrikler mitoslara değil gerceklere parmak bastığınız için işte biz de bunun peşindeyiz işimiz körler sağırlar birbirini ağırlar olmamalı

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Mr uğur sezgin yazardan fazla bilemez mi yazar alleme-i cihan mi sen okumuyorsun diye millet demi okumuyor boş boş konuşuyorsunuz siz sayın yazara yetmez ama evetnedir onu sorunuz


banner608

banner473