banner564

Dünyanın sonundaki köyde korona inzivası


Mutlu Tönbekici gözünü kapatıp en güzel şeyi düşünmek istediğinde Sirkilet'in manzarasını hayal ederdi hep.
Tönbekici İstanbul’da yaşıyor. 
Ünlü bir köşe yazarı iken anne olmanın gazeteci olmaktan daha keyifli olacağı kararına vararak kimsesiz bir çocuğu evlat edindi. 
Ve bir gün çocuğuna bakmakta ona yardım eden Ayşe’nin Karadeniz’deki köyünde buldu kendini. Artvin Yusufeli'ne bağlı Sirkilet idi bu köy.
Oraya ilk gidişini şöyle anlattı bana yazdığı mektupta:
 
“Ayşe'nin köyü meğer dünyanın en zor yolundan gidilen, dağların en tepesinde bir yerlerdeymiş. 
 
“Ürkütücü, yürek hoplatıcı yerlerden geçiyorduk. 
“Dar ve çok derin nehir yataklarının kenarından, dimdik inen yamaçların içine oyulmuş patikadan hallice toprak yollardan, ot bitmeyen, sivri dişli parlak kayaların arasında gidiyorduk. En küçük bir hatada 100 metre aşağıya hiç takılmadan yuvarlanabilirdik.” 
 
Köye vardıklarında güneş çoktan batmıştı. 
Ertesi sabah uyanınca pencereden dışarı baktı. Gökyüzünde bir vahadaydı! 
Dağların arasında bir düzlük. Yamaçlarda sekiler yapılmış, dar uzun tarlalarda her çeşit ekin vardı. İnekler, koyunlar otluyordu. Uzun kavaklar rüzgârda tatlı tatlı sallanıyordu. Bir horoz canhıraş öttü.
Ayşe onu ufak bir tepeye çıkardı.
Bir taraf Kaçkarlar, bir taraf Yalnızçam Dağları... 
"Bizim köyde manzaradan başka bir şey yoktur" dedi.
“İşte o an yüreğim hop etti ve âşık oldum buraya,” diye yazdı Tönbekici.
Kahvaltıdan sonra dağdan aşağıya inip Karadeniz gezisine devam etti ama aklı orada kaldı.
O yıldan sonra her yaz Ayşe'nin köyüne gitti. Bazen 15 günlüğüne, bazen bir aylığına... 
 
“Ben buraya ‘insanlığın başlangıcı köyü’ diyorum diye yazdı. “Burada paranın sözü geçmiyor çünkü. Beş bin yıl önce insanlar ne yapıyorsa, aynısının, aynı duygu ve emekle yapıldığı bir yer... Evin mi olsun istiyorsun? Taş taşımakla başlayacaksın o zaman. Ekmeğin mi olsun istiyorsun? Buğday ekmekle başlayacaksın. Peynirin mi olsun istiyorsun? İnek besleyeceksin... 
 
“En zenginin en fakir, en fakirin en zengin olabileceği topraklar buralar... Tabii önce zenginlik nedir, fakirlik nedir bir düşünmek şartıyla... “
Bu yaz Tönbekici kızı Piti ile Sirkilet'te inzivaya çekildi. 
 
“Antik dünyada nasıl hastalıktan, istiladan, yağmadan ve sarı sıcaklardan kaçmak için insanlar dağlarda köyler 
kurarmış ve neredeyse hiç inmezlermiş ovaya, işte ben de o duygularla geldim bu ‘dünyanın sonundaki köye’... Zira bu köyden sonrası yok. Yol burada bitiyor. Kimsenin yanlışlıkla veya geçerken sana uğrayabileceği bir yer değil. Tabela bile yok.”
Çocuğu bütün gün dışarıda. Köydeki çocuklarla oynuyor da oynuyor. Bazen ineklerin peşinde çobanlığa, bazen tarlaya ot biçmeye gidiyor. Bir gün sırılsıklam geldi. Derede yüzmüş! Nasıl mutlu!
O da elektrikler varken bir köşeye çekilip kitabını yazıyor. 
Akşam üzeri yürüyüşe çıkıyor. 
Her gün aynı yolu takip edip aynı ormanda yürüyor. Uzun uzun bulutlara, sıradağlara bakıyor. Buğday tarlaları arasında yürüyüp ekinlere dokunuyor. Elinde kalan başağın, kekiğin, nişoş otunun kokusunu içine çekiyor. Bir ayı veya bir kurt ile karşılaşacağım diye hafif tedirgin ama yine de mutlu, yürüyor da yürüyor. 
Ve yazmak için koca şehirlerde bulamadığı ilhamı bu küçücük köyde, bu rengârenk dağlarda buldu.  
 
Üç aydır orada ve “derin bir mutluluk ve neşeli bir huzur içinde.”
 
*
 
Bazen bir yere kaçtığında bir bakarsın ki bir sürü şey de sana kaçmış. Galiba Mutlu’nunki öyle bir durum. İnsanı kıskandırıyor.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yaprak Korkmaz
Yaprak Korkmaz - 4 yıl Önce

Siz yazmayı hiç bırakmayın isterim Münir Bey. Teşekkür ederim yıllardır bana kattıklarınız için. Bu mecrada da takipteyim.

Yaprak K.

Ayşe
Ayşe - 4 yıl Önce

Aaa Mutlu hanım! Benim ilgimi koruyucu anne olduğunda çok çekmişti, benim de hep aklımın bir köşesinde vardı çünkü- bu dünyaya benden nasıl bir şey doğar merakına hiç kapılmadım ama bu terkedilmiş çocuklara yardımım olabilir mi diye düşünürdum, gerçi hayvanlara yardım etmek hep ağır geldi- Neyse o zaman hatırlıyorum daha yeni almış bebeği ve anlatiyordu nasil yapilir yapinca basina neler geldi vs ancak asıl beni sarsan ve hiç unutmadigim bir ifadesi vardı, mealen diyordu ki bu memlekette ümit doluyum artık gelecekten ümitliyim bu memlekette artık yaşanır çocuk da büyütülür vs
Akp'nin ilk dönemiydi galiba tam hatırlamıyorum ama bu pkk ile barış vs gündemdeydi sanırım, ve Ümit doluydu. Gerçekten eleştiri için yazmıyorum, ben de bir ara olabilecek mi acaba diye ufacık bir pencere açılmıştı zihnimde. Memlekete bak ne sanrılara düşürüyor insanları

Ayşe
Ayşe @Ayşe - 4 yıl Önce

Ama şu da var, memleketin hali malum, Mutlu hanımın evlat sahibi olmasından bugüne demokrasi adına herşey kötüye ve daha kötüye gitmiş, ama Mutlu hnm mutluymuş: demek ki kişisel mutluluğun birebir memleketinkiyle bağlantılı değilmiş yada dünya memleket yansa tutuşsa mutlu olmanın bir yolu varmış yadaaaaa

Bunu yazamayacagim artık, çok yorgunum beni bekleme kaptan!

Nimet Kuyucu
Nimet Kuyucu - 4 yıl Önce

Metin Münir ve Mutlu Tönbekici,, mutlu olmak için okuduğum 2 yazar. Yalnız Tönbekici yıllardır herhangi bir gazetede yazmıyor. Yazınızdan bir kitap yazdığı anlaşılıyor. Köşe yazacak mı tekrar biyerlerde acaba?

Gurel ASIK
Gurel ASIK - 4 yıl Önce

Derdi dunya olanın dünya kadar derdi olurmus. Halbuki halas ve necat Allaha iltica ile olur. Allaha iltica onun terbiyesine girmekle haddi asmamakla olur

Hgunes
Hgunes @Gurel ASIK - 4 yıl Önce

Bir kere alakalı bir şey yaziver be birader!

Fehmi Pekar
Fehmi Pekar - 4 yıl Önce

İşte bu oldu...
Bana Anadolu'nun ;daha çok güzellikleri ve Batı'nınki gibi maddeci/hayvani değil, insani acılardan süzülmüş yaşanmışlıkların çambalı kıvamındaki o hafif kekremsi tadı ile gelin kardeşim.
Ha bunu yeterince bahis konusu yapmışsak o zaman dünyanın neresinden dem vurursanız vurun.

PAKO ROJ
PAKO ROJ - 4 yıl Önce

Metin Ağbii, bu "Dünyanın Sonundaki Köy"e herkes gidebiliyor mu, yoksa...belli niteliklere mi sahip olmak gerekiyor?????

banner471

banner473