banner564

Dünyayı sev, herkesi kucakla

İşimden nefret ediyordum. Patronumdan da. İki üst düzey yöneticiden de. Ama onlarla çalışmak zorundaydım, çünkü paraya ihtiyacım vardı. Seveceğim bir iş buluncaya kadar mecburdum.
Mutsuzdum. Mutsuzluktan da zor olan şey, işyerindeki insanlara duyduğum sevgi ve saygı eksikliğini taşımaktı. Beraber çalıştığım insanların yüzleri gözümün önüne gelince içim çöküyordu. 
İşlerini, yani para kazanmayı çok iyi biliyorlardı, ama benim ölçülerime göre ahlâksızdılar: Yalancı ve ikiyüzlü ve kazandıkları parayı artırmak için her şeyi yapmaya, 
ben dahil herkesi kandırmaya hazır. 
Ne yapacağımı düşünürken aklıma yoga ile ilişkili olarak öğrendiğim bir Uzak Doğu hayat dersi geldi. Kelimesi kelimesine hatırlamıyorum ama şöyle bir şeydi: 
Dünyayı sev ve kendinden başlayarak herkesi kucakla. Sana ters gelen bir insan için “O da öyledir,” de, onu olduğu gibi kabul et. En çok sevmediklerini kucakla.
O zamanlar sabahları çocuklar daha uykuda iken yoga yapardım. Yoga bittikten sonra gelen zihinsel durgunluk ânında aklımda bu kelimeleri tekrarlamaya başladım. Ve bitirince önerildiği gibi kendimi kucakladım.
İnsan kendini nasıl kucaklar diye soracak olursanız: Birini kollarınızla sarıp kucaklar gibi yapın. Biri olmadığı için kendinizi kucaklamış olacaksınız.
O gün işe gidince önce patronu kucakladım ve içimden “seni seviyorum,” diye geçirdim. Yüzümde nereden geldiğini bilmediğim bir tebessüm belirdi. Onun da yüzü yumuşadı. Bu hareketi diğerleri ile de tekrarladım.
Üzerimden ağır bir yük kalktı. Rahatladım. Şaşırtıcı derecede kolay olmuştu. Ondan sonraki günlerde de aynı kafa yapısıyla işe gittim. İşte de, işte olmadığım zamanlarda da iş ile bağlantılı bütün sıkıntılarımdan arınmıştım.
Hayatımdaki en büyük derslerden birini öğrenmiştim: Birçok şey dışımızda değil aklımızdadır. Nefret ağır bir yüktür. Sevmek nefret etmekten kolaydır. Nefretle sevginin yer değiştirmesi elimizdedir.
Hayat ve çevre düşünürü Henry David Thoreau (1817 – 1862) “İnsanların büyük bir çoğunluğu hayatını sessiz bir çaresizlik içinde geçirir,” diye yazmıştı. 
Kendi öyle yaşamamak için hayatının bir bölümünü bir göl kenarında elleriyle yaptığı bir kulübede yaşadı. 
Hepimiz Thoreau gibi toplumdan kopup hayatımızı değiştiremeyiz belki ama herkes düşüncelerini, hayata bakışını değiştirebilir. İçindeki rindi uyandırabilir, dünya işlerini hoş gören, aldırışsız, kalender kimse olabilir.  
Hayatın işlekliği, işimiz, para ve statü kazanma derdi, yaşamanın odak noktası olmamalıdır. Dış dünyanın taleplerine, çılgınlıklarına, iniş çıkışlarına kendimizi kaptırmamalıyız. Hayatımız sona erdiğinde “Gerçekten yaşadın mı?” sorusuna “Evet, denedim,” cevabını   verebilmeliyiz. Thoreau’nun vermek istediği ders bu idi sanırım. 
Ayşegül Savaş’ın Walking on the Ceiling (Tavanda Yürümek) romanında başka bir şekilde belirttiği gibi. “... Karanlık içinde, kişinin yapabileceği tek şey kendisine ait, aydınlık yerlere çekilmektir.” 
Bazı okuyucularımdan hayatlarını “sessiz bir çaresizlik” içinde yaşadıkları izlenimini veren mektuplar aldığım için yazdım bu yazıyı. Umarım biraz olsun işlerine yarar. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yavuz
Yavuz - 2 yıl Önce

Thoreau (ve Münir), kötülere de iyi davranılmasını tavsiye ediyor. Tamam, anlıyorum.
Ama kötülere iyi davranırsanız onlar da kendilerini onayladığınızı sanıyor ve çekilmezliklerine devam ediyor. Ortam da dayanılmaz olmaya...
Kötüler iyilere sarılsa, onlar iyilere uysa olmaz mı?
Kötülerden çok daraldığında herkesin kaçabileceği bir göl kenarı veya bahçe yok ki? :-)

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 2 yıl Önce

Sn. Münir; her zaman olduğu gibi yazınızı ilgi ile okudum. Ve bu konuda sizin gibi düşünmüyorum. Herkesi kucaklayamam. Herkese sevgi ile sarılamam. Bazı karakter özellikleriyle her zaman aramda mesafe olur. Sn. Thoreau’nun “sessiz bir çaresizlik” söylemini de, ben, çoğu insanın istemediği bir hayat icinde “esir düşmesi” olarak yorumluyorum.

Efira
Efira - 2 yıl Önce

Henry David Thoreau'nun "Walden Gölü" okunabilecek ölümsüz eserler sıralamasında birinciliğe aday nazarımda. "Hayal gücüm beni yeterince uzaklara götürdü." diyen Henry David Thoreau ve hayal gücünüzün götürdüğü yer, Walden Gölü. Kitabı
özetleyen en güzel söz ise şöyle:
"Sonunda aradığımı buldum: Bir çalı meşesine âşık oldum." Yazar doğa ile kurulabilen bağ konusunda Sayın Metin Münir gibi duyarlı.

Ali özdemir
Ali özdemir - 2 yıl Önce

Hoşgörü yaşlandıkça artıyor uğraşma uzak dur hayatından çıkar moduna geçiyorsun

Ahmet Çelik
Ahmet Çelik - 2 yıl Önce

Son dönemde okuduğum en güzel yazı. İnsanın ufkunu açan, hayatını zenginleştiren bu yazı için Sayın Münir'e sonsuz teşekkürler.

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 2 yıl Önce

Teşekkürler.

Sarp Ege
Sarp Ege - 2 yıl Önce

İş yerindeki huzursuzluk başka şeye benzemez. Aile içine dahi yansıyabilir. Kin , nefret insan yüreğine yüktür. Böyle durumlarda insanlar doğru düşünemez, isabetli karar veremezler.
Insanları olduğu gibi kabul etmek , bardağın dolu tarafını görmekte fayda vardır. Kısacası hayat hoştur, gerisi boştur.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 2 yıl Önce

Sayın MM,
Yine çok iyi bir yazı.Hani çocuk diyor ya,
-Baba hırsız var!
-Yakala getir.
- Gelmiyor Baba.
-Bırak gitsin.
-Beni bırakmıyor Baba.
Buyrun çıkın işin içinden..


banner471

banner473