banner564

Ekonomik sıkıntılarla mücadele…

Pandemiden sonra Rusya’nın Ukrayna’yı işgale kalkışması, tüm ülkelerin ekonomilerini olumsuz yönde etkiledi. 
Halen pahalılığın bütün dünyayı etkilediği dikkate alınmalı. Sorunun en hafif düzeyde atlatılması için, sorumluluk duygusu içinde hareket etmeliyiz.
 Ekonomik sıkıntılardan başkalarını suçlamak, olumsuzluklardan birbirimizi sorumlu göstermek, demagoji ve sloganlarla halkı kışkırtmak, halkımıza yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür. Halkımıza hiçbir şey kazandırmaz.
Hele ekonomik sıkıntıların bahane ederek, halen yedi düvelin saldırıları ile mücadele etmekte olan, tek dayanağımız anavatana dil uzatılması,  yapılabilecek hataların en büyüğüdür. Hele KKTC bütçesinden yardım alan bazı medya kuruluşlarının anavatan düşmanlığına öncülük etmesi, sadece düşmanlarımıza hizmet eder.
Mevcut ekonomik sıkıntılı dönemde, her konuda bize fedakarca yardım eden anavatana saldırmak, kendi kendimize yeterli olmamız için birlikte hazırlanan işbirliği protokollerinin uygulanmasını engellemeye çalışmak, biat, irade, peşkeş, sömürü, müdahale saçmalığı ile oradaki yetkilileri kırmak yerine, işbirliği yaparak halkımızı refaha kavuşturmaya, halkımızı ekonomik bunalımdan kurtarmaya çalışmalıyız.
İçinde bulunduğumuz zor dönemde sorumluluk yüklenmeyen, elini taşın altına koymaktan kaçınanların, bekledikleri gibi siyasi kazanımları da olmayacağı görüşündeyim. 
Çünkü halkımızın ezici çoğunluğu, pandemi ve Ukrayna’nın işgali sonucu, tüm ülkelerin ekonomik zorluklarla karşılaştığının bilincindedir. Soğuk savaş döneminden kalma slogan atarak siyaset yapmaya çalışanlar artık komik duruma düşmektedir.  
Mevcut olağandışı koşullarda, tarım ve ticaretten sorumlu devlet kuruluşlarının çok planlı çalışarak, temel gıda maddelerindeki aşırı pahalılığı mutlaka makul düzeye indirmesi gerekir.
Bu amaçla, tarım bakanlığı yerel ve yabancı talepleri dikkate alarak, kısa ve uzun vadeli üretim planlaması yapmalı ve üreticiye ne yetiştireceği konuşunda rehberlik etmeli.
Ülkemiz küçük, nüfusumuz çok az, ekilebilen arazilerimiz sınırlı ve tarımın her kolunda üretici sayımız bellidir. Bu nedenle çok sınırlı topraklarımızda gelişigüzel üretim yapmak yerine, planlı üretmek gerekir.
Tarımda çalışmak, diğer bir çok ekonomik faaliyetlerden çok daha zordur. Çünkü üretim kapalı korunmalı yerlerde değil, soğukta, kavurucu sıcaklarda, doğada yapılmaktadır. Ayrıca susuz tarımda adeta doğa ile kumar oynanmaktadır. Bitkilerin ihtiyacı olan dönemde yeterli yağış düşmemesi durumunda, verim alınamamakta.
Bu gerçek nedeniyle,  riskli ve zor olması nedeniyle tarımsal üretim bütün ülkelerde ve KKTC’de mali yardımlarla desteklenmektedir.
Fakat devlet üretici yanında, makul fiyattan güvenli gıda temininde tüketicileri de korumakla yükümlüdür.
Özellikle temel gıda maddelerinin temininde ve fahiş fiyatlarla, tüketicilerin mağdur edilmemesi için gereken önlemleri almalıdır.
Bu çerçevede en çok tüketilen gıda maddelerinin temininde, üretiminde, fiyatların dengelenmesinde zaman zaman piyasaya müdahale edilmeli.
Olağanüstü koşullarda yaşadığımız dikkate alınarak Ekmek, süt, süt ürünleri, unlu mamuller, patates ve benzeri temel gıda maddelerinin maliyetleri hesaplanarak en yüksek satış fiyatı belirlenmeli.
Talebin altında üretilmesi nedeniyle piyasaya pahalı sürülen ürünlerin fiyatının makul düzeye düşürülmesi ve tüketicilerin mağdur edilmemesi için, mutlaka anavatandan ithal edilmesine izin verilmeli.
Dayanaksız ideolojik saplantılarla ve basiretsizce kuzeyli soydaşlarımızın kaçırılması sonucu, üretimde çalışacak insan kıtlığı olduğu, ambargolar nedeniyle girdilerin pahalıya mal olduğu inkar edilemeyen bir gerçektir. 
Buna rağmen, Anavatanda 5 TK/kg. satılan patatesin KKTC’de 6-7 misli fiyatla satılmasına göz yumulmasını haklı göstermek mümkün değildir.
Kısaca belirtmek gerekirse içinde bulunduğumuz kritik dönemde,  bütün ülkeler ekonomik bunalım içindedir. Buna rağmen, hepimizin de sorumluluk duygusu içinde hareket ederek,  sıkıntılı dönemi en az zararla atlatmaya çalışmalıyız.
 

YORUM EKLE

banner608

banner473