banner564

Erdoğan ne yaptığını bilmiyor değil. Biliyor

Geçen yüzyılda Uluslararası Para Fonu IMF’nin en sadık müşterisi Türkiye idi. Ekonomi kötü yönetildiği için ülke sık sık krize giriyor, düştüğü kuyudan çıkmak için IMF’nin yardımına ihtiyaç duyuyordu. 
Bu krizlerin ana unsuru döviz darlığı idi. 
Ülke yeteri kadar döviz üretemediği için Merkez Bankası’nın ithalat yapmak ve dış borçları ödemek için bulundurduğu döviz rezervleri tehlikeli bir biçimde azalıyordu. Şimdi olduğu gibi. 
Hükûmetin ekonomiyi yönetme becerisine olan güven kayboluyordu. Şimdi olduğu gibi. 
Enflasyon, işsizlik artıyordu. Şimdi olduğu gibi. 
Ve halkın, hükûmetin Türk parasının değerini koruyabileceğine olan inancı kaybolduğu için kaçabilen Türk Lirası’ndan kaçıp dövize sığınıyordu. Şimdi olduğu gibi.
IMF’ye imdat mesajları yollanılıyor, sonuçta ortaya bir istikrar programı çıkıyordu. Programın uygulanması için IMF Türkiye’ye yüklü bir kredi açıyordu.
IMF reçeteli kurtuluş programlarının baş koşulu devalüasyon idi. Daha çok yüksek enflasyon dolayısıyla değeri düşen lira yeni bir kura bağlanıyordu. 
Basitleştirilmiş bir örnek verecek olursam, bir dolar eşittir on lira iken bir dolar eşittir yirmi lira oluyordu.
Bir doları olan dış alıcı on liralık Türk malı alabilirken aynı dolarla yirmi liralık, yani iki misli Türk malı alabilmeye başlıyordu. Bu ucuzlamadan dolayı Türk mallarına, hizmetine ve turizmine dış talep fırlıyordu. 
Hazinenin döviz kasası dolmaya başlıyordu. 
Devalüasyon iç talebi de köklü bir biçimde etkiliyordu. Halk fakirleştiği, her şeyin fiyatı arttığı için mal ve hizmete olan talep azalıyordu.
Ankara IMF’den parayı alır almaz onunla imzaladığı stand-by anlaşmasını çöpe atıyordu. Bildiğini okumaya, yeni bir krizin koşullarını hazırlamaya başlıyordu.
Türkiye’nin bu numaralarından bıkan IMF, devasa 2001 krizi patlak verdiğinde değişik bir uygulama getirdi. Hükûmete para stand-by anlaşması imzalanır imzalanmaz trink diye verilmeyecekti. Anlaşmanın içerdiği reformlar yapıldıkça, peyderpey verilecekti.  
Bu kol bükmesiyle Türkiye tarihinde ikinci defa – birincisi Özal döneminde idi – köklü ekonomik reformlar yaptı.
Erdoğan iktidara IMF ile bu anlaşma yapıldıktan ve ekonomi dengeye oturmaya başladıktan sonra geldi. IMF ile imzalanan anlaşmayı sonuna kadar uyguladı. AKP’nin ilk dönemindeki ekonomik başarısının arkasındaki neden budur. Erdoğan kuruluşa Türkiye’nin borcunu da ödedi. Ve bir daha asla IMF ile anlaşma imzalamamaya yemin etti.
Ama Türkiye’yi bir daha ekonomik krize sokmamaya yemin etmedi. Geçmiş hükûmetler gibi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı başta, istikrar programını meydana getiren unsurları terk etmeye başladı. Ve geçmiş hükûmetler gibi ekonomik akıldan saparak Türkiye’yi şimdi içinde bulunduğu krize soktu.
IMF’yi çağırmayı gururuna yediremediği için Erdoğan krizi kendi yöntemleriyle atlatmaya çalışıyor.
IMF gelmiş olsaydı yaptıracağı devalüasyonu faiz oranlarını enflasyonun altına indirerek, yani suni olarak düşük tutarak piyasaya yaptırıyor. Bu politikanın onun açısından muhtelif avantajları var: Devalüasyonun kabahatini yabancılara atabiliyor. İç talebi kısıp ihracatı ve diğer döviz kazandırıcı faaliyetleri artırıyor. Bununla ve ucuz faizle büyümeyi yükseltiyor. 
Nitekim bu yılın üçüncü çeyreğinde, Ağustos-Eylül döneminde, ekonomi yüzde yedi büyüdü. Yıl sonunda Türkiye’nin yüzde dokuz büyüyerek dünyada en hızlı büyüyen ülkeler arasında girmesi bekleniyor.
Ama yılbaşından bu yana TL değerini yüzde 46 oranında yitirdi.
Enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 30’u bulması bekleniyor.
Bu etkenler nedeniyle bu yılın dördüncü çeyreğinde veya gelecek yılın birinci çeyreğinden başlayarak büyüme yavaşlayacak. 
Erdoğan istediği büyümeyi elde edebilirse bunu halkın yoksullaştırılması ve istikrarın bozulması ile finanse edecek. Ve bir krizi başka bir krizle çözmeye çalışan ilk lider olarak ekonomi tarihine yazılacak.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yavuz
Yavuz - 2 yıl Önce

"Krizi krizle çözmeye çalışmak" kapitalizmin bir yöntemi. Batan sermayenin ucuza el değiştirmesiyle sömürünün halk üzerinde yeniden yapılandırılması. Zaten "kapitalizm krize girmekten kurtulamayan ama girdiği krizden çıkma dinamiğine de sahip bir sistem." Sovyet iktisatçı Kondratiyev'in ünlü iktisat kuramı bunu böyle özetliyor. Ama "Kondratiyev dalgaları" kuramı da 2008 krizinden bu yana çalışmıyor. İnsan ve doğa sömürüsünde vahşetin sınırlarını zorlayan kapitalizm, girdiği krizden 13 yıldır çıkamıyor. Çare olarak sanal paralarla servet transferi sağlayıp durgunluğu hareketlendirmek gibi kumarbazlıklar peşinde koşuyor. Bizimkiler de çareyi Çin'e benzemekte arıyor. Oysa Çin devleti (ÇKP), ucuz emekle besleyip büyüttüğü kapitalist canavarı dizginlemek için şimdi çırpınışlar içinde. (Çin hakkında ayrıntılı bilgi için, Prof. Korkut Boratav'ın yazılarına bakılabilir.) Tabii AKP iktidarının bu ne umurunda? Onun derdi günü, seçimi, koltuğu kurtarabilmek. Yani liberal ekonomi içinde kalan analizlerin, şöyle değil de böyle olsa, o gitse de bu gelse şeklindeki yorumların insana ve doğaya bir faydası yok. Kapitalizmle iyi bir hayat olmuyor işte. Sorun, insanoğlunun kapitalizmi ortadan kaldıracak bir sistemi hala üretememiş olmasında.

mustafa yüksel
mustafa yüksel - 2 yıl Önce

Krizi başka bir krizle önlemeye çalışan sonunda poposunun üzerine oturur. Şu an TR, dünyanın en riskli ülkesi. Yiğit muhtaç olmuş Katar’a. Erdoğan gitmeden hiçbir şey düzelmez

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Önce durduk yerde kriz yaratıp sonra vatan kurtaran aslan olarak tekrar tekrar seçilebilmek her faniye nasip olmaz

Ali özdemir
Ali özdemir - 2 yıl Önce

Önceki krizler bir hafta sürer yüzde 80 develiyasyon olurdu şimdi devamlı kriz var nezaman biteceği belli değil

Eylül Eylül
Eylül Eylül - 2 yıl Önce

Her gün ekranda görmekten, eleştirilenlerin vatan haini olmasından, cahillikten, geri kalmışlıktan ve ekonomik sorunlardan yorulduk... teşekkürler sayın MM.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 2 yıl Önce

Sat-hı memlekette işler böyle yürüyor.
Herkes kendi aklını beğeniyor...
Gelişmemekte ısrarlı kardeşlerimiz;
Sonuçta kendilerine bir patron seçiyor.

Ali özdemir
Ali özdemir - 2 yıl Önce

Türki devletleri gibi olacağız 100 dolar maaş ama onlarda yiyecek ucuz nüfus az en azından biz artı 10 milyon göçmen besliyoruz

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 2 yıl Önce

Bina okumaktan bıkmadık. Teşekkürler MM


banner471

banner473