banner564

Evlilik aşkın mezarı değildir ama...

Evlilik aşkın mezarıdır derler ama bu ille de doğru değildir. 
Daha doğru olan, evliliğin karıkoca arasındaki seksin mezarı olduğudur. 
Evlilik eskidikçe çiftler daha az sevişirler. Yaşı otuzu bile bulmamış bazı karıkocaların ayda bir defa seks yaptığı, kırkını geçen kimi çiftlerin yataklarını ayırdığı sır değildir. 
Bunun nedeni evliliğin doğal değil sosyal bir fenomen olmasıdır.  
Doğa insanların evlenmesini değil çiftleşmesini ister. 
Bu, doğanın sadece insanlardan değil bütün canlılardan beklentisidir: Erkek olabildiği kadar çok dişiyi dölleyecek, dişi mümkün olduğu kadar çok doğuracak, yeryüzü her zaman sayısız canlı ile dolu olacak.
Toplum ise devleti ve dinleri de yanına alarak, erkek ile dişinin rüşte erdikten sonra evlenmelerini ve hayatlarının sonuna kadar birbirlerine sadık kalarak yaşamalarını ister. Ama bu zordur, belki imkânsızdır, çünkü insan doğasına aykırıdır. 
İnsanlarda, geçtiğimiz Perşembe günkü yazımda anlattığım, doğuştan gelen bir mekanizma var: Bu mekanizma aynı kişi ile seks yapmayı zaman içinde sıkıcı kılar. Kişiyi başka partnerler aramaya sevk eder. 
Tipik erkek, önüne fırsat çıktığında yeni bir partner deneyecektir. 
Bu, irade ile etkisizleştirilecek bir güdü değildir: Kişi ya doğasının gereğini yapacaktır ya da sessiz bir doyum eksikliği içinde açlığına tahammül edecektir. Ancak durum her zaman böyle değildi. 
İnsan homo sapiens olarak var olduğu yüz doksan bin yıl içinde özgür bir cinsellik yaşıyordu.
Bu özgürlüğün cendereye sıkıştırılması insanın toplama ve avlama dönemini kapatıp on-on beş bin yıl önce hayatının düzenini devlete ve tek tanrılı dinlere teslim etmesiyle başladı.
Toplama ve avlanma döneminde insanın cinselliğini tam olarak nasıl yaşadığını bilmek mümkün değildir. Ama On Dokuzuncu Yüzyıl’ın son bölümünden başlayarak, hâlâ eski hayat tarzına tutunmuş bir şekilde yaşayan ilkel kavimler hakkında yapılmış araştırmada bazı ipuçları bulmak mümkündür. 
Avrupalıların yasaklayıcı etkileri hissedilmeden önce Güney Çin Denizi’nde ve Pasifik adalarında hem kadın hem erkekler için cinsel özgürlük hüküm sürüyordu. Cinsel birleşme ahlaksızlık sayılmıyordu ve evli olmayanlar için tam serbesti vardı.
Asya, Avustralya, Okyanusya, Afrika ve Güney Amerika’yı kapsayan bölgede evli kadın ve erkekler bazı hâllerde başkalarıyla sevişebiliyorlardı.
 
Gençler evlilik öncesinde cinsel ilişkiye girmekte hürdüler.
Amazon nehrinin kıyılarında yaşayan bazı kabilelerde geceleyin yapılan danslarda isteyen isteyenle yatıyordu.
Bu birkaç örnekten de görülebileceği gibi ilkel diye nitelendirdiğimiz topluluklar aslında doğalarına uygun yaşamakta modern insandan önde idiler. Onları kısıtlayan bir semavi veya yeryüzü gücü yoktu.
Anladık da şimdi ne yapabiliriz, diye sorabilirsiniz.
Onu bilmem.
Bildiğim şudur: 
İnsanın doğada hayvanlar gibi masum yaşadığı on binlerce yılın bizi hazırladığı hayat, yaşamakta olduğumuz bu hayat değildir. 
Tatminsizliğin sınırsız, depresyonun en yaygın ruh hâli olmasının nedeni aslımızdan kopmuş olmamızdır.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Beyhan Alkan
Beyhan Alkan - 4 yıl Önce

Yine cesur bir konu,şiir gibi anlatım.Ellerinize sağlık.Insanlığın var olduğundan beri çözemediği en büyük sorun'a değindiniz.
Değil çözebilmek dile getirebilmek bile cesaret gerektiren eli yakan bir konu.
Çözülür mü Derseniz? Dünya yok olmazsa birkaç bin yıl sonra da konuşuluyor olacağından şüphem yok.

Cafer Alıcı
Cafer Alıcı - 4 yıl Önce

Üstadım,bir yazınızda (mealen), Cinsel sorunlarını çözemeyen ülkeler,hiçbir sorunlarını çözemezler diye yazmıştınız.
Yazının sonunda da gerekli soruyu ve cevabı zaten vermişsınız.Kaleminize sağlık..

Ali
Ali - 4 yıl Önce

Avrupa nin bircok ulkesinde karnaval gelenegi yaygindir. Insanlar bu birkac gun boyunca degisik kiyafetler maskeler icinde gunluk hayatlarindan uzaklasirlar. Karnaval zamani ayni zamanda bir bakima "hersey serbest" zamanidir. Birkac gun boyunca dunya hayatindan uzaklasip bol alkol ve bol seks icinde birkac gun gecirirler. Avrupalilar bunu her ne kadar acikca ifade etmeyi sevmezlerse de (cunku karnaval saygin bir gelenek olarak bilinir ve bunu buyuk bir orgy olarak tanimlamak onlara agir gelse de) bircok ulkede karnaval alkol ve seksin cok yaygin oldugu bir donemdir. Yani caranavala katilip da seks yapmadan donenlerin sayisi azinlikta olur genelde.

Belki de insani ic gudulerin daha one ciktigi bu gelenek insanlarin kendilerini toplum hayatindan ve bu hayatin onlara verdigi kisiliklerden/ karakterlerden ve bunlarin getirdigi sinirlamalardan (tek eslilik , evlilik vs) biraz olsun uzaklsma , toplumsal sinirlamalarin otesine gecebilme ozlemidir. Bunu degisik temalarda maskeler kiyafetler giyerek kendilerini nerdeyse bir trans haline getirerek yaparlar.

Her ne kadar karnaval boyle tanimlanmasa da ve bu sekilde tanimlanmasi bircok kisi tarafindan o ulkenin kulturunu asagilayici olarak gorulse de pratikte bu boyledir. Karnaval esittir bol alkol ve seks. Bunu herkes bilir ama caktirmaz. Ama sakin siz siz olun hicbir Avurpaliya sizin karnavallariniz buyuk bir orgy den baska birsey degil demeyin size dusman kesilirler.

Çağatay
Çağatay - 4 yıl Önce

İlk düğme yanlış iliklenirse sonrakileri nasıl iliklersen ilikle hep yanlış olur..
Evlilik veya din veya toplumsal baskı değildir sorunun ana kaynağı açgözlülüktür..
Çözümü de çok basittir..
Tokken sofraya oturma açken de doymadan kalkma..
Yeter ki orucun ne olduğunu anlasın ve tokken yememeyi öğrensin insan..
Bunu başarabildiğinde o tek eş acıktığında dünyanın hep en güzel yemeği olacaktır..
İsteyen biraz susuz kalsın bakalım susuzluğunu gidermek için su yerine limonata veya ayran istiyor mu canı görsün.. ????

Çağatay
Çağatay @Çağatay - 4 yıl Önce

Sizin anladığınız ile benim anlattığım çok farklı olmuş..Benim bahsettiğim tek, bir sayı değil bir bütün olma halidir..Yani tek eşlilik, sayı anlamında tek bir kişi ile birlikte olmak değil, tek bir bütün olmaktır..Kendinin yalnızı olan insanın açlığını ne bir tane eş ne de bin tane eş giderebilir..Açgözlülüğü de asıl ihtiyacını bilmemesinden kaynaklanır..Su örneğini o yüzden verdim ama kutsal kitabın meali olmaz, herkes kabı kadar alır..

Ali
Ali @Çağatay - 4 yıl Önce

Butun bunlari yazmanizin esas temeli " TEK ESLILIK DOGRU YOLDUR" anlayisindan kaynaklaniyor. Yani ONCE siz tek esliligin dogru oldugunu 100% kabul etmissiniz ve SONRA bunu dine baglayarak nasil bu "ac gozlulugu" cozumlemek gerektigini acikliyorsunuz.

Oysa gercekte boyle birsey yok. Kim diyor ki insan tek esli olmali? Din mi ? Din dedigin insan uydurmasi hikayelerden baska birsey degil ki.

Kisaca insanlarin tek esli olmasi gerektigi konusunda bilimsel olarak hicbir kanit , hicbir aciklama , yoktur. Bu sadece insanlarin uydurdugu kurallardir. Bunu sanki doganin kuraliymis gibi gostermeniz ve bu kurala uymayanlara da AC GOZLU demeniz zaten ne kadar on yargili oldugunuz gosteriyor. Bu on yarginiz da tabi ki her zaman oldugu gibi yine dininiz ve kulturunuzden dolayidir. Ama yok oyle birsey. Bence kendi kendiniz kandiriyorsunuz.

Aziz Dayangaç
Aziz Dayangaç - 4 yıl Önce

Bu netameli konuya önce "insan" tanımını yapmakla başlamak gerekir.
Eğer monist iseniź, bu yazdıklarınız az bile. Dünyada bilmem kaç senedir devam eden canlı varlıkların bir çeşididir, o kadar.
Peki; insan ya başka bir kavramı ifade ediyorsa, ya başka canlılarda olmayan bir boyutu( belki de daha çok) varsa!

Adnan Kaya/ist
Adnan Kaya/ist - 4 yıl Önce

Mükemmel bir tarif tebrigler teşekkür ‘ler Metin Münir.

Rehend
Rehend - 4 yıl Önce

Nasıl ki kabuk bağlamış Dünya'nın çekirdeği diger ifadeyle şekillenmemiş özü dizayna gelmezse insanın da enerjisel durumu dizayna gelmez; ötekisi sendrom ve depresyon...
Elinize sağlık Münir Bey...

PAKO ROJ
PAKO ROJ - 4 yıl Önce

Harika.


banner471

banner473