banner564

Federal birleşmeyi dayatanlara Girit dramı hatırlatılmalı

Kıbrıs Türk halkı olarak güvenli geleceğimiz için tarihten ders almamız, ülkemizde yaşanan olayları dikkate almamız, Rum’un gizlemek niyeti bile duymadığı niyetini göz ardı etmememiz ve tek dayanağımız anavatanla işbirliği içinde hareket etmemiz kaçınılmazdır.
Her şeyden önce aklı başında olan herkes, Anavatan Türkiye’nin desteğinden yoksun olmamız durumunda, Rum’un bizimle eşit ortaklığa dayanan bir anlaşma yapmayacağını bilir.
Rum-Yunan ve batılı emperyalistlerin amacı da, ayni Girit’teki gibi federasyon adı altında bir ara çözümle Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzaklaştırmak ve KKTC topraklarını da Yunanistan’a bağlanmasını sağlamaktır.
Herkesin bildiği gerçeklere rağmen, Anavatanın desteklediği iki egemen devletli çözüm yerine, çeşitli nedenlerle Rum ve emperyalistlerin dayattığı federal birleşmeyi savunanların, tarihe mal olacak yanılgı içinde oldukları görüşüneyim.
Rum-Yunan-emperyalist üçlüsünün bilinen niyetlerine rağmen, KKTC’de hala daha çözüm konusunda onlarla birlikte hareket etmeyi tercih edenlerin gerçekleri anlamasına yardımcı olmak umudu ile, Girit’in Yunanistan’a bağlanması sürecini hatırlatmakta yarar görürüm.
‘(1866-1867). Rumlar, Mihail Korakas liderliğinde ayaklandı. Türk ordusu tam isyanı bastıracakken devreye İngiltere ve Fransa girdi. Teklifleri şuydu: “Girit Yunanlılara verilemezdi, ancak Osmanlı da Girit açılımı yapmalıydı;
 İlk şart, askeri harekât hemen durdurulmalıydı. Silah bırakacak isyancılar için umumi af çıkarılmalıydı! Girit yoksuldu; Ada halkı iki yıl vergiden muaf olmalıydı, padişahın atayacağı Valinin biri Türk, diğeri Rum iki yardımcısı olmalıydı. Ayrıca resmi yazışmalarda Türkçe zorunluluğu kaldırılmalıydı. Osmanlı “açılımı’ kabul etti;
 Osmanlı 1878’de Ruslara yenilince, Girit’te ayaklanma oldu. Türkler katledildi evleri talan edilip yıkıldı;
Bunun üzerinde Türk ordusu isyancıların peşine düştü. Bu sefer de yine  Avrupalılar girdi. Girit’e özel imtiyazlar tanındı; Yani yeni bir sözleşme/açılım yapıldı. 25.10.1878’de, Halepa Sözleşmesi yapıldı. Neydi bu sözleşme; “Girit Valisi sadece Müslümanlardan seçilmeyecekti, Hıristiyan da olacaktı. Vilayet Genel Meclisi’nde Rumlar (49/31) çoğunlukta olacaktı. Hıristiyan kaymakamlar Müslüman kaymakamlardan sayıca fazla olacaktı. Vilayet Meclisi ve mahkeme dili Rumca olacak ancak resmi zabıtlar ve dilekçeler Rumca ve Türkçe olabilecekti, en önemlisi asayişi sağlayan jandarma, yerli halktan seçilecekti;
 1896’ de yine Rumlar isyan etti büyük Girit İsyanı’nda tüm ada yanıyordu. İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya “asayiş” amacıyla savaş gemilerini Girit’e gönderdiler. Ve Osmanlıya yine, yeni bir “açılım” dayattılar. Girit Valisi kesinlikle Hıristiyan olacaktı. Vali, adada karışıklık çıkması halinde Batı’dan silah ve asker yardımı isteyebilecekti. Hemen genel af ilan edilecekti. Memurların üçte biri Hıristiyan olacaktı. Avrupalı hukukçular adli bir ıslahat reformu hazırlayacaktı. Osmanlı bu açılıma da boyun eğdi;
Osmanlının bu açılıma da boyun eğmesinden sonra Elleri silahlı Rumlar artık şehir merkezlerinde bile Türkleri öldürmeye başladı. Girit’te oluk oluk Türk kanı akıyordu. Toplu katliamlar başladı. Türk köyleri yakılıp yıkıldı; Türkler adadan kaçış yolu arıyordu artık. Hanya ve Resmo’da 60 bin Müslüman sığınmacı kurtarılmayı bekliyordu; 
.1897’de  Osmanlı Yunanistan’a savaş açtı. Beklendiği gibi bir ay gibi kısa sürede Yunan ordusunu perişan etti. Türk ordusu Atina’ya girecekken, Rus Çarı II. Nikolay’ın isteği ve İngiltere’nin baskısıyla II. Abdülhamit Türk ordusunu durdurdu. Osmanlı, bırakın bir avuç toprağı, savaş tazminatı bile alamadı. Aksine Girit’teki nüfuzunu kaybetti. Ve en mühimi, Türkler Avrupa’nın gözü önünde kıtır kıtır kesilirken, Avrupalılar “Türkler, Rumları kesecek” iddiasıyla adaya asker çıkardı. Asayişi artık onların askeri sağlayacaktı. Türk askerine gerek yoktu;
1898’de Türk askeri  Girit’ten çekildi. Ada otonom ilan edildi. Avrupalılar, Rumların ve Türklerin can ve mal güvenliklerini garanti altına aldıktan sonra adadan ayrılacaklardı. Girit’e böylece barış gelecekti. Girit Valisini seçme hakkı, büyük devletlerin onaylaması şartıyla Osmanlı padişahına bırakıldı. Sonunda Prens Otto, Girit Valisi yapıldı. Kısa bir süre sonra dört devlet adadan çekildi; 
1910’da Girit Meclisi, Yunanistan’la birleşme kararı aldı. Girit onca açılıma rağmen 1913’de Osmanlının elinden alındı’;
Kıbrıs’ta yaşanan gerçekler dikkate alındığında bunlar nelerdir?  Girit senaryosu ile benzerlikler var mı? bu sorunun yanıtını düşünmeliyiz.
Kıbrıs Türk halkı olarak 1963’ten günümüze yaşadığımız deneyimler, Rum ve onu her koşulda destekleyen batılı emperyalistler ile güdümlerinde olduğu bilinen BM ve AB’ye güvenemeyeceğimiz anlaşılmıştır.
Ayrıca bugüne kadar varlığımızı anavatan sayesinde sürdürebildiğimiz ve gelecekte de sadece anavatan sayesinde bu topraklarda yaşayabileceğimiz inkar edilemeyen bir gerçektir.
Bu nedenle Kıbrıs Türk halkı olarak güvenli geleceğimiz için,  sığınacak tel ocağımızın anavatan olduğu bilincince hareket etmeliyiz.. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Stefo
Stefo - 2 yıl Önce

Türklerin katlettiği milyonlarca Ermeni ve Rum lar için ne düşünüyorsun ülkede bir tane hristiyan bıraktınız mi

banner471

banner474