banner564

Filistin dramından ibret alınmalı

Emperyalist devletler ile onların güdümünde olan Birleşmiş Milletler ile AB’nin, Filistin’deki vahşet karşısındaki tutumu, çeşitli nedenlerle devletimizin yaşatılması yerine bizi düşman kabul eden Rumlarla birleşmeyi savunanların büyük yanılgı içinde olduklarını somut olarak ortaya koymaktadır.
Tüm diğer Araplar gibi Filistinliler de Türk yönetimi döneminde, can ve mal korkusu olmadan, hür, huzur ve güven içinde yaşardı.
Birinci Dünya savaşında emperyalist devletlerin kışkırtması sonucu, din kardeşi Türk ordusunu arkadan hançerlediler ve topraklarından ayrılmasına destek verdiler. Türk ordusunun ayrılmasından sonra, tüm Arap ülkeleri büyük sıkıntılarla karşılaştı ve çok ağır bedeller ödedi. Halen Osmanlı dönemindeki huzur ortamına kavuşmadılar. 
Türk ordusunun ayrılmasından sonra ise, Filistin’e Yahudi göçmenler taşındı ve İsrail devleti kuruldu. Filistinlilerin arazilerini bilinçsizce Yahudilere satması sonucu, İsrail devleti yıldan yıla topraklarını genişletti.
Halen başkent ilan edilen Kudüs’ün, Filistinlilerden arındırılması amacı ile şiddet kullanarak, yeni yerleşim alanları oluşturmakta ve buralara Yahudiler yerleştirilmektedir. Ayrıca dünyanın gözü önünde Filistinliler evlerinden zorla çıkarılarak yerlerine, Yahudiler yerleştiriliyor. İsrail askerleri Filistinlilerin kutsal yerlerine saldırıyor, iş yerlerini talan ediyor, sivilleri katlediyor ve baskı ile göçe zorluyor.
            Dünyanın gözü önünde pervasızca etnik arındırma uygulayan İsrail’in insanlık dışı eylemleri karşısında, uluslararası kuruluşlar ile dünyaya demokrasi dersi veren devletlerin tutumu, özellikle Kıbrıs Türk halkı tarafından çok iyi değerlendirilmelidir. 
Tarih boyunca, emperyalist devletler ile onların güdümündeki uluslararası kuruluşlar da maalesef çeşitli nedenlerle, İsrail ve Yunanistan’ın yayılmacı saldırgan ve işgalci tutumuna ses çıkarmıyor, aksine arka çıkıyor.
Zaten dünyaya demokrasi dersi veren batılı ülkeler ile ABD’nin adil davranmadığı, mağdur edilenleri korumadığı, hatta saldırganlardan yana tavır aldığı inkâr edilemeyen bir gerçektir.  
              Yahudiler ile Yunanlıların en dikkat çeken ortak niteliği, belirledikleri ulusal hedeflere ulaşmak amacı ile soykırımcı, yayılmacı ve işgalci bir tutum içinde olduğudur.
    Batılı devletlerin fiili yardımı sayesinde 1821’de Mora Yarımadası’nda kurulan Yunanistan, hiç savaşmadan ve Türk yerleşim yerleri ile Ege’deki eski Türk adalarını alarak şimdiki durumuna geldi.
    Yaşanan dönemde Yunanistan ile Rum yetkililer, adanın kuzeyini de ele geçirerek ENOSİS ideallerini tamamlamak çabasındadır.
Halen uluslararası kuruluşlar ile dünyaya demokrasi dersi veren devletleri Kudüs’teki dram karşısındaki tutumu, Kıbrıs Türk halkı olarak güvenli geleceğimiz bakımından anavatanın koruması altında olmamızın ve devletimize sahip çıkmamızın ne denli yaşamsal önemde olduğunu göstermektedir. 
Bu nedenle, federasyon safsatası ile Rum’la birleşmemiz, geleceğimizin risk altına sokulmasına zemin hazırlayacak.
Hele Türk ordusunun uzaklaştırılması durumunda, halen Kudüs’te olduğu gibi can ve mal güvenliğimiz kalmayacak. Evlerimizden zorla, çıkarılacağız, çeşitli baskılarla göçe zorlanacağız.
Halen Avrupa Birliği’nin ilkelerinin ayaklar altına alınarak Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine yaptığı insanlık dışı uygulamalara ses çıkarmaması, bu kuruluşa güvenilemeyeceğini gösterir.
KKTC’de solcu olduğunu ileri sürenlerin anavatan karşıtlığına öncülük etmesine karşın, Rum halkı içinde Yunanistan’a dil uzatan yoktur. Güneydeki iki sol siyasi partinin de ENOSİS kararında onayları vardır.
Kuşkusuz kendilerini Türkçe konuşan Kıbrıslı ve Kıbrıslı Türk olarak tanımlayan, mevcut somut gerçeklere rağmen, sırf anavatanla daha fazla bütünleşmememiz gerekçesiyle,  her koşulda Rum’la birleşmeyi savunan ve her şeye rağmen ‘ölümüne federal birleşme’ diyenlere gerçekleri kabul ettirmek kolay değildir.  
    Ancak Rumların dayattığı koşullardaki birleşik federasyon, tam da Filistin Araplarının kaderini paylaşmamıza sebep olacak. Bundan birleşme yanlısı olanlar da zarar görecek.
               Bu nedenle, halen Kudüs’te yaşanan olaylardan herkes ders almalı ve aşırı iyimserlik, sapık ideolojik saplantılar, hayali maddi kazanım beklentisi ve dayanaksız Türkiye fobisi nedeniyle uyduruk Kıbrıslı kimliği altında çoğunluğu Rumlardan oluşan tek halklı birleşik federal idealinden vazgeçilmeli. Tüm Kıbrıs Türk halkı olarak, Anavatanla işbirliği içinde iki devletli çözüme sahip çıkmalıyız.

YORUM EKLE

banner471

banner473