banner564

Geceye bir ninni

Bugün hava bulutlu ama yağmur yağmayacak. 
 
Bahçede ferahlatıcı bir sonbahar esintisi ile kucaklaşıyorum. 
 
Elimde bastonum var. Bu baston Londra’da yaşayan bir arkadaşımın AIDS’ten ölen arkadaşına aitti. Onun hediyesi.  
 
Baston yürümeme yardımcı olmak için değil, yürümekten aldığım zevki artırmak içindir. Sivri demir ucunun yere değince çıkardığı sesi seviyorum. Oynama modunda olduğum zamanlarda onu ters çeviriyorum ve tutma yerini golf sopasının ucu gibi kullanıp çam kozalaklarına ve başka şeylere vuruyorum.
 
Yürümek sadece yürümek için değildir.
 
Öğrendiğim şeylerden biri, karıncanın bitkilere zarar veren böceklerin yumurtalarını yediğidir. 
 
Pembe gündüzsefasının tomurcuklarında karıncalar dolaştığını görünce yaprak biti yumurtaları için orada olduklarını anlıyorum.  
 
Karıncaların karnı doyuyor, ağaç bit hücumundan kurtuluyor, ben de böcek ilacı kullanmadığım için kendimi tebrik ediyorum.
 
Yolumu değiştirip incire yöneliyorum. Ağaca yaklaşınca üst dallarından bir kuş sürüsü kalkıyor. İncirler geç olgunlaştı ve küçük. 
 
Bu sene az incir oldu, diyor herkes. Kuraklıktan olmalı. 
 
Bu işlerden anlayan arkadaşım Hikmet Uluçam “Artık incirleri de sulamamız gerekecek,” diyor.
 
Zeytinler daha da kötü durumda. Benim açımdan, tabii, zeytin için bir sorun yok. Bir ikisi hariç ağaçlarda zeytin yok. 
 
Bazı ağaç türleri bir yıl ortalamanın altında, bir yıl ortalamanın üstünde meyve verirler. Zeytin bunlardan biridir. Bunun neden böyle olduğu bilinmiyor. Bazıları toprağa yapay gübre katarak veya sulayarak zeytin için bu iki senede bir ürün sorununun aşılabileceğini iddia etse de bunun doğru olduğu şüpheli.
 
Zeytinlerim her yıl ortalamanın altında ürün veren kendine has bir türe ait oldukları için bu hasılat artırma konusu beni pek ilgilendirmiyor.  
 
Eski ev sahibinden kalan dört asırlık bademim var. Biri acı badem verdiği için meyveleri üzerinde kuruyor. Bir diğeri minare yüksekliğinde olduğu için badem veriyor mu, onu bile bilmiyorum. Diğer ikisi her yıl badem veriyor.  Çağlalarını çağla sevenler yiyor. Taze bademe döndüklerinde her gün birkaç avuç kırıp yiyorum. Gerisi tarla farelerine kalıyor.
 
Bu arada, telefonumdaki bir app sayesinde incir ağaçlarının birinin yanında kendiliğinden çıkıp büyüyen ağacın kiraz değil “küçük, yenebilir meyveleri olan, karaağaç familyasından çitlembik cinsi bir ağaç (celtis australis)” olduğunu keşfediyorum. Her sene 61-91 cm uzuyormuş, ilkbaharda çiçek açıyormuş, üstü kuş-çeken yemişlerle doluyormuş, 25 metreye kadar uzuyormuş ve 50-150 yıl yaşıyormuş.
 
Vay canına!
 
Kaw, kaw, kaw. 
 
Akşama doğru ufuk, pembe gül yaprağı rengi alıyor. Işık dışarıda okunamayacak kadar azalırken kargalar dev servi ağacının üst dallarında toplanmaya başladı. Bu saatlerde sesleri gündüz olduğu gibi kulak tırmalayıcı, tehditkâr veya çığlık çığlığa değil. Kadifemsi, yumuşak ve sakinleştirici. Kulağıma hoş geliyor. 
 
Başlayan geceye bir ninni. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yavuz
Yavuz - 3 yıl Önce

Bu yazıya ilk bir sattte 60 kişi gelmiş. Bizim bahçemiz yok, MM'nin bahçesine dadanan küçük canlılar gibi, yazılarını bekliyor, yazılarına geliyoruz.

mustafa yüksel
mustafa yüksel @Yavuz - 3 yıl Önce

Metin bey apartman katında otursaydı yazı mazı olmazdı vAllahi

Metin Münir
Metin Münir @Yavuz - 3 yıl Önce

Teşekkürler Yavuz Bey :-)

uğur sezgin
uğur sezgin - 3 yıl Önce

Yürümek sadece yürümek için değildir. Teşekkür ediyoruz. Her zaman olduğu gibi tatlı ve zevkli.

Güneş
Güneş - 3 yıl Önce

Bahçenizi çok merak ediyoruz, fotoğraflarını bizimle paylaşır mısınız?

Levent
Levent @Güneş - 3 yıl Önce

Dört asırlık badem diye okuyunca insan MM'in bahçesinde 400 yıllık badem de mi varmış diye merak ediyor...

mustafa yüksel
mustafa yüksel @Güneş - 3 yıl Önce

En çok ben merak ediyorum

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 3 yıl Önce

Biz okurlar ve yazılarınız arasındaki bağ, bana, Kayahan’ın “Bizimkisi bir aşk hikayesi” şarkısını hatırlattı.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 3 yıl Önce

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
-Hocam, yazı mı seversin koşu mı?
Hoca pek telaşlanmış!
-İlkbaharla, sonbahara bir şey mi oldu, demiş?
Güzeldir ilkbaharla , sonbahar. Hele Antakya’ da sonbahar..Hiç bir yerde nar ve hurma Antakya’daki kadar güzel değidir.

mustafa yüksel
mustafa yüksel - 3 yıl Önce

Kıbrıs’a hiç gitmedim. Ölmeden gitme imkanım olursa gider gitmez ilk uğrayacağım yer Metin bey’in evi olacak. Kim bilir belki bir Daily News çalışanı olduğum için buyur eder. Etmese de dışardan bakıp bahçenin fotoğrafını çekeceğim. Tabi evi bulabilirsem ( Ozanköy’lüler biliyordur) Zeytinden verim alamadığınıza üzüldüm. Bu zeytin işinden bayağı anlarım. Zeytin ağacı bakım ister. Zeytinin cinsi iyiyse ondan neler yapılmaz neler..

Sarp Ege
Sarp Ege - 3 yıl Önce

Yazarımız bahçeyi ve doğayı dolayısı ile mevsimsel olarak Sonbahar' ı çok güzel tasvir etmiş. Bazı Generaller ihtiyaçları olmadığı halde bazen sivri uçlu baston kullanirlar. Üstad
yaşına ragmen dinç olması bilge kişiliği ile sahasında sivil General sayılır. Yalniz AIDS bildiğim kadarı ile kan hastalığı; böyle birisinin asasını kullanmak bir yerde risk olmasın?

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 yıl Önce

Teşekkürler MM.


banner608

banner474