banner564

Gelincik çiçeğinin sırrı

Gelincik felâket yerlerinin çiçeğidir. 
Bunu Hikmet’ten duydum bugün.
Lapta’nın üst başındaki evinin çiçek dolu bahçesinde dolaşıyorduk ve her zaman yaptığı gibi, büyük bir cömertlikle, fazla çiçeklerinden, fidanlarından ve kaktüslerinden eve götürmem için kenara ayırıyordu.
Gelinciğin “felâket yerlerinin çiçeği” olduğunu o da bir İngiliz’den öğrenmiş.
Hikâye şöyle:
Birinci Dünya Savaşı o güne kadar yapılan savaşların en kanlısı idi – 1914 ile 1918 arasında 8,5 milyon asker hayatını kaybetti. 
Çarpışmaların en çetin olduğu yerlerden biri Batı Avrupa, özellikle Fransa ve Belçika’nın kuzey bölgeleri idi. Ağaçlar yerlerinden söküldü, ormanlar yıkıldı, toprak altüst oldu. 
İlkbahar gelince, genç insanların kanının karıştığı o topraklarda savaştan önce olmayan kırmızı gelincik çiçekleri çıkmaya başladı.  
 
Oralarda hizmet gören, kan dökümüne de gelinciklerin ortaya çıkmasına da şahit olan Kanadalı bir cerrah onları ilişkilendiren bir şiir yazdı. Bu şiir sayesinde gelincik, ölüleri yâd etmenin güçlü bir sembolü haline geldi.  
Yarbay John McCrae’nin (1872-1918) ölen askerlerin ağzından yazdığı şiir* hâlâ en ünlü savaş şiirlerinden biridir:
 
Düşmanla kavgamızı siz sürdürün:
Düşerken meşalemizi size fırlattık;
Yükseltin onu elinizle.
Bundan dönerseniz eğer
Uyku uğramayacak bize, 
Flanders tarlalarında gelincikler açsa bile.
Üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen savaşın sona erdiği 11 Kasım’ın yıldönümünde İngiltere, Kanada, Fransa, Belçika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da milyonlarca insan savaşta hayatını verenleri unutmadıklarını göstermek için göğüslerine yapma gelincik çiçeği takar.
Toprağın üstünde ve altında çoğu gözle görünmeyen, yüzeye fırlamak için çevreden işaret bekleyen sayısız tohum vardır. Sinyal gelince filizlenirler. Güneşe doğru bir yarış başlar. 
Bu müsabakada gelincik (Papaver rhoeas) çoğu zaman arada sıkışıp kalır. Kuzgun gibi siyah olan sert tohumları iğne ucu kadar küçüktür. Açılmak yerine uygun bir ortam beklemek zorunda kalır.
Savaşın yarattığı tahribat gelincikler için böyle bir fırsat olmuştu.
 
Bu fenomeni adada da gözlemiştim. Yirmi yıldan fazla bir zaman önce Beşparmak ormanlarının yarısını yakan bir yangın geçmişti dağın üstünden. Bir gün havaalanından eve giderken ormanın yola yakın bir yerinde müthiş bir gelincik tarlası gördüm. 
Ormanın o bölgesini iyi tanıyordum. Babam oralarda ormancılık yapmıştı. Annem ve kardeşlerimle yazları yanına giderdik.
Orada ne o zamanlar ne de daha sonra gelincik görmüştüm. Diğer bitkileri ortadan silen ateş, gelincik tohumlarına hayat vermişti. 
Hikmet bugün bana bir paket de gelincik tohumu verdi. İdeal ekim zamanı değil ama bahçenin bir yerini otlardan temizleyip onları oraya ekeceğim.
Bakalım çıkacaklar mı...
 
*https://www.poetryfoundation.org/poems/47380/in-flanders-fields

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ruh İkizi
Ruh İkizi - 3 yıl Önce

Enteresan bir bilgi! Teşekkürler Metin bey.

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 yıl Önce

Hiç bilmediğim bir şey daha öğrendim, teşekkürler.

Sarp
Sarp - 3 yıl Önce

Gelincik çiçeklerine bundan sonra daha değişik bir gözle bakacağım. Istanbul'dan iyi geceler.

Fehmi Pekar
Fehmi Pekar - 3 yıl Önce

Gelinciğe Çukurova'da 'pampal' deriz. Aslında malihülya dünyasının simgesi de diyebiliriz; nazenin kırılgan ve o kadar da çekici. Tohumu uzun süre sabırla karanlıklarda gömülü kalmışken ve sert esen ilk rüzgarda dağılıp yiteceğini bile bile güneşte balkıyan çiçeğini açar yine de. Malihülya demişken, Metin Beyin yazıları benzeri diye eklemeliyim. Çünkü onlar da bize medya içinde soluklandığımız bir vaha gibi geliyor.

şakir katman
şakir katman - 3 yıl Önce

Bence ekmeseniz daha iyi olacak galiba ! Yazdıklarınızı okuyunca ürktüm doğrusu. Neme lazım, Allah korusun ...

banner608

banner473