banner564

Göbeklenme korkusu yaşayan maratoncu

Tanıdığım bir adam gençliğinden beri her gün bir kalıp çikolata yiyor.  
Tanımadığım bir kadın pandemi başlayalı beri her gün dondurma tüketiyor. 
Bir arkadaşım günde bir öğün yemekle besleniyor ve bu öğün dışında ağzına hiçbir şey sokmuyor ve bu şekilde ömrünü uzatmayı umuyor. (“Uzun yaşamasan bile sana uzun gelecektir,” diyorum ona bir başkasının esprisini çalarak.) 
Bir başka arkadaşım her ay yirmi beş değişik tür gıda almayı sağlığı için şart addediyor.
Bir diğer arkadaşım ise ayda 150 kilometre koşan amatör bir maratoncudur. Ama göbekleniyor endişesiyle aldığım kazandibi tatlılarını yemiyor ve saklayıp bana yediriyor. (Ona da “Allah senden razı olsun,” diyorum.)
Bu günlerde yemek takıntısı olmayan birisini bulmak zor.  
Herkes onu yiyip bunu yemeyerek, bunu yapıp onu yapmayarak hayatını uzatmak sevdasında. Daha da kötüsü uyguladığı rejimi sana da satmak istemesi.
Maratoncu arkadaşıma “Hepimiz ölüp gideceğiz, sen tek başına kalıp ne yapacaksın,” diyorum. “Bulurum yapacak bir şey,” diyor.
İyi. Bul bakalım.
Beni soracak olursanız, en iyi rejim yapılmayan rejimdir diyorum. Hiç rejim yapmadım. Yapmaya da niyetim yok. Ne şişmanım ne de zayıf. 
Portakalı çok severim. Doktorum “portakal yemeyi bırakmazsan öleceksin,” dese tepkim “portakal yemeyeceksem öleyim daha iyi,” olur. 
 
Ne kadar sık check-up yaparsan o kadar erken ölürsün düşüncesine katılıyorum.
İnancım şudur ki vücut en iyi doktordur. Bir sorun yaşadığında muhakkak sinyal verir, yeter ki insan kulak vermesini bilsin.
Günde bir defa yemek yiyip gerisini oruç vaziyetinde geçiren arkadaşımın aksine ben durmadan bir şeyler atıştırırım. İşleyen mide ışıldar. Mesela şimdi bahçeye çıkacak olsam güzergâhım dutun oradan geçip üzerindeki olgunlaşmış meyveleri yedikten sonra direksiyonu yenidünyaya kırmak olur.
Benim için sağlıklı beslenmenin felsefesi de (ölçüyü kaçırma) uygulaması da basittir. Gıda olmak için fabrikadan geçmiş ise bana göre değil, kalsın. Çay poşette ise, kahve “hemen” ise, süt sıvı değil ise, “no thank you.” 
Biliyorum ki insan için ideal bir tek diyet yoktur.
Okuduğum yabancı gazete ve dergilerde her ay muhakkak hayatı uzatmak için yapılan bilimsel çalışmalardaki son durumu aktaran haberler var. Aslında “son durum” hiç değişmiyor. Hayatı uzatmanın yolu bulunamıyor. Yaşlanma yavaşlatılamıyor. Ölüm … Ölüm tedavülden kaldırılmaya direniyor. Demek ki bildiği bir şey var. 
Sanıyorum bildiği şey, dünyanın kaynaklarının ölümsüzlük sağlayacak kadar zengin olmaması: hayat kısa çünkü dünyanın kaynakları da kısıtlı.
Doğa bütün canlılara, bazılarına kısa, bazılarına uzun olmak üzere ömür dağıttı ama kendi dahil hiçbirine ölümsüzlük bağışlamadı. 
En iyisi onun bu seçimine boyun eğmek. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ruh İkizi
Ruh İkizi - 3 yıl Önce

65 yaşıma girdim. Gördüklerimden hareketle diyorum ki: Her kim ki, ömrünü uzatmak için diyet, ot gibi yollara baş vuruyorsa, kalan hayatına en büyük kötülüğü ediyor. Ya erken ölüyor ya da bağımlı, tatsız tuzsuz bir hayat yaşıyor.Bırak ömür, bildiği gibi akıp gitsin..

Durmuş Aksoy
Durmuş Aksoy - 3 yıl Önce

"İnancım şudur ki vücut en iyi doktordur. Bir sorun yaşadığında muhakkak sinyal verir, yeter ki insan kulak vermesini bilsin."

Bu inanca aynen katılıyorum.

Selamlar, sevgiler.

Melek
Melek - 3 yıl Önce

Beden dürüsttür. Bize neyin iyi geldigini, neyi tasiyamadigimizi yalansiz dolansiz anlatir.

uğur sezgin
uğur sezgin - 3 yıl Önce

Çok güzel,elleriniz dert görmesin.

Ahmet Çaplı
Ahmet Çaplı - 3 yıl Önce

Keşke yaşamak için yemek yemek şart olmasa.

ece aksoyözentilerin
ece aksoyözentilerin - 3 yıl Önce

bitmesini istemediğin anların günlerin çoksa uzun yaşadın. onun reçetesi yok

tülin süzer
tülin süzer - 3 yıl Önce

Her zamanki gibi çok güzel bir yazı.Teşekkürler..

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 yıl Önce

Çok teşekkürler MM.


banner471

banner473