banner564

Guterres Belgesi Girit dramının tekrarlanmasına zemin hazırlayacak

 C.Montana’da Rum tarafının bizimle eşit ortaklığa dayalı bir çözümü, aklının ucundan bile geçirmediği açık bir şekilde ortaya konulmuştu. Bu gerçeği Sn. Akıncı da ifade etmişti.

Bu durumda federasyon veya birleşik bir çözüm için Rumlara yalvarmamız yerine, artık başka çözüm seçeneklerin üzerinde durmamız gerekirdi.
Hal böyle iken, Rum tarafına Guterres belgesi üzerinde bir anlaşma taslağı kabul edilmesi önerilmiş ve bu öneri, Anavatan ile KKTC’de olağan üstü tepkilere sebep olmuştur.
Basına yansıyan bilgilere göre Guterres belgesi uyarınca sağlanacak bir çözüm, tam da Girit felaketinin tekrarlanmasına zemin hazırlayacak.
Bu gerçek nedeniyle de, Rum tarafındaki tüm siyasi partiler Guterres belgesine dayalı bir çözüm önerisini olumlu karşıladı.
Çünkü her nasıl bir anlaşma yapılırsa yapılsın, Rumların değişmeyen idealleri olan adanın tümünü ele geçirmeleri önündeki tek engel Türkiye’nin adada asker bulundurması ve müdahale hakkına sahip olmasıdır.
Guterres belgesinde de, Türk ordusunun ayrılması ve müdahale hakkının etkisiz duruma getirilmesi öngörüldüğü için, Sayın Akıncı’nın önerisini havada kabul etmişlerdir.
Fakat Guterres belgesi uyarınca yapılacak bir anlaşma,  Girit felaketinin Kıbrıs’ta tekrarlanmasına sebep olacaktır.
Şimdi Crans Montana’da yapıldığı gibi, 1869’da batılı devletlerin baskısı ile Girit sorununun çözümü için, Paris konferansı düzenledi ve anlaşma yapılması sağlandı. Kabul edilen bu anlaşmada Rumlara birçok haklar verildi. Valinin Rum, yardımcısının da Türk olması kabul edildi.
Ancak bu anlaşmadan sonra Yunanistan, Girit adasını ilhak etmek idealinden vazgeçmedi. Osmanlıların zor durumda olduğu 1897’de Girit’teki Rumlar Yunanistan’ın da askeri desteği ile Türklere saldırdı, Türk köylerini yakıp yıktı ve on binlerce Türkü katletti. On binlerce Türk katliamlardan kurtulmak ümidi ile şehir merkezlerine sığındı, şehir merkezlerinde bile Türkler vahşice katledildi.
Bunun üzerine Osmanlı devleti Yunanistan ile savaşmak zorunda kaldı ve en zor döneminde, Yunanistan ordusunu bozuna uğratarak, Atina’ya dayandı. Girit’te Türklerin katledilmesine ses çıkarmayan batılı ülkeler araya girerek, Osmanlıların ilerlemesini durdurdu. Müzakerelerden sonra Girit’e bu kez tam muhtariyet verilmesi sağlandı. 
Bir süre sonra İngiltere’nin baskısı ve girişimi üzerine, Türk ordusunun Girit’ten ayrılması sağlandı ve Türklerin korunması amacı ile adaya İngiliz, Fransız, Alman, Rusya askerleri getirildi. Bir müddet sonra asayiş sağlandı gerekçesi ile bu devletler askerlerini geri çekti ve Girit Türkleri korumasız kaldı.
 1912’de Osmanlıların Balkan savaşında olmasını fırsat bilen Rum-Yunan ikilisi, Girit meclisinden Yunanistan’la birleşme kararı çıkarttı ve yine Türkleri katlettiler.
Girit adasından Osmanlı ordusunun ayrılmasını sağlayan ve oradaki Türkleri koruyacağını garanti eden batılı emperyalist ülkeler, Girit’in Yunanistan ile birleşme kararını ve Türklerin katledilmesini kuru bir protesto ile geçiştirdi.
Halen emperyalist ülkeler ile onların güdümündeki uluslararası kuruluşlar ve içimizdeki işbirlikçiler ile ideolojik saplantıları nedeniyle gerçekleri göz ardı edenler, Türk ordusunun ayrılmasını sağlamağa çalışmaktadır. 
Fakat anavatan yetkililerinin son açıklaması, Girit dramının tekrarlanmasına izin vermeyeceğini göstermiş ve varlığımızın bu topraklarda Türk kimliğimizle sürdürülmesinden yana olanların yüreğine su serpmiştir.  

YORUM EKLE

banner471

banner473