banner564

Güven Yaratıcı Önlemler tuzağı (!)

1968 yılından beri bizi müzakerelerle masada oyalayarak, statükoyu sürdüren ambargolarla çökertmeye çalışan Rum, Türk tarafının iki devletli seçeneği gündeme taşıması nedeniyle, sözde güven yaratıcı önlemler paketini sunarak, çözüme katkı sağlamak istediğini gösterme çabasındadır.
Rum’un sözde GYÖ (Güven Yaratıcı Önlemler) paketinde Maraş’ın Birleşmiş Milletler gözetiminde, eskiden orada yaşayanların yerleşimine açılmasını, anavatanın Rum gemilerinin limanlarına girme yasağını kaldırılmasını talep etmektedir. Bu talebe üstlük olarak da,  devletimizin kontrolü altında dünyaya açıldığımız Ercan Havaalanı ile Mağusa limanlarının, Birleşmiş Milletler kontrolünde, uluslararası ulaşıma açılması teklif edilmektedir.
Rum’un samimi olmadığı, bizi ENOSİS ideali önünde engel ve düşman gördüğü ve bir kaşık suda boğmak istediği de inkar edilemeyen bir gerçektir. 
Kıbrıs Türk halkı olarak Birleşmiş Milletlere güvenmemizi haklı gösterecek, tek bir neden bulunmamaktadır. 1945 yılından günümüze hiçbir uluslararası sorunu çözmediği, Bosna’da on binlerce silahsız Boşnak’ın katledilmesine zemin hazırladığı, Filistinlilerin pervasızca evlerinden atılmasına ve şehit edilmesine, Suriye ve Ukrayna dramına seyirci kaldığı bilinmektedir. 
Kıbrıs’ta ise, 1964’ten günümüze Rum çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah zoru ile el koyan Rum’u yasal Kıbrıs Cumhuriyeti kabul etti, 
1963-74 döneminde Rumların Türkleri göç ettirmesini ve katletmesini engellemedi. Ortega raporunu dikkate almadı, Mağdur edilen taraf olmamıza rağmen, bizi ambargolarla cezalandırmaktadır. Annan referandumundan sonra verdiği sözleri yerine getirmedi, uluslararası anlaşmalara saygı göstermemektedir. Ambargoların dayanaksız olduğunu içeren BM Genel sekreterinin raporu hasıraltı edildi. 1968’den beri sürdürülen müzakerelerde haklı ile haksızı ayırt etmedi. Halen BM, Rum Yönetimini yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak muhatap almakta ve bizim varlığımızı tanımamaktadır. BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasında bile Türk tarafına danışmamaktadır.
Mevcut durum ve yaşanan deneyimler nedeniyle, Maraş ve limanlarımızı, Birleşmiş Milletlerin kontrolüne vermek, Rumlara teslim etmekten farksızdır. Çünkü BM, Rum Yönetimini muhatap alır ve onların istekleri doğrultusunda hareket eder.
KKTC toprağı olan Maraş’ın Birleşmiş Milletler kontrolü altında 1963’ten önce orada yaşayanların yerleşimine açılmasına razı olmamız durumunda, büyük kısmı vakıflara ait olan vatan toprağını kaybedeceğiz. Bunun yanında Maraş sahilinin izdüşümü olan denizin yer altı zenginliklerini de Rum’a teslim edeceğiz. Rum silahlı güçleri sınırımıza gelecek ve güvenliğimiz, risk altına sokulacak.
Mağusa ve Ercan limanlarının Birleşmiş Milletler kontrolünde çalıştırılmasını kabul etmemiz, bu iki limanın dolaylı olarak Rum Yönetimine devredilmesi anlamındadır. BM, Rum Yönetimini yasal KC kabul ettiği için, limanları Rum’un talebi doğrultusunda yönetecek.
Böylece halen devletimizin yönetimi altında anavatan aracılığı ile olsa da, bize tüm dünyaya açılma olanağına sağlayan milli limanlarımızı kendi elimizle teslim etmiş olacağız. 
Sonuçta, iki limanımızın BM’ye devretmekle, dünyaya açılmayacağız. Aksine Rum’un insafına ve izin vereceği şartlara bağlı bu limanlardan yararlanabileceğiz.
Birçok kişi gibi ben de Rum’un GYÖ olarak bize sunduğu paketin art niyetli, Türk tarafını aşağılayıcı, teslim dayatmasıdır. Çözümden yana görünerek dünyayı aldatma, statükoyu sürdürmek, iki devletli çözümü gündemden uzaklaştırmak amaçlıdır.

YORUM EKLE

banner608

banner473