banner564

Güvenlik ve adalet 

Mevcut koşullarda suç işlemeye meyilli kişiler, pervasızca yasa dışı eylemler sergileyebilmektedir. Adaletin çok geç tecelli etmesi ve kararların uygulanmasındaki gecikme de, suç işlenmesini cesaretlendirmektedir.
Suç işlemeye yatkın kişiler nasıl olsa yasalara aykırı hareket ettiği zaman yakalanıp bedel ödemeyeceğini düşünerek, pervasızca suç işlemektedir.
Yasaların çiğnenmesinin caydırılmaması sonucu, yasalara saygılı kişiler mağdur olmakta, zarara uğratılmaktadır.
Örneğin yolların sürekli olarak gözetim altında tutulmaması, yasalara aykırı hareket edilmesine ve suçsuz vatandaşların canının risk altına sokulmasına, yerleşim yerlerinde güvenlik örgütü mensuplarının devriye hizmeti yaptırılmaması asayiş sıkıntılarına ve sade vatandaşların mağdur edilmesine sebep oluyor.
Uygar ülkelerde, temel yaklaşım, polisin suçları işlenmeden önce, kendiliğinden ve proaktif bir anlayışla harekete geçmesi ile önlemektir.
Bu nedenle Polisin özellikle sokaklarda, halka açık yerlerde, üniformalı olarak devriye hizmeti sunması, varlığını hissettirmesi, önleyicilik ve caydırıcılık bakımından şarttır.
Her yerde polisin bulunduğu izleniminin oluşturulması ile, potansiyel suçluların yakalanma olasılığı yüksek tutulabilecek ve suç eylemlerinin gerçekleştirilmesi azaltılabilecektir.
 İngiliz döneminde polisler at sırtında ve Land Rover ile ada çapında her yerde ve gece ve gündüz devriye hizmeti yapardı.
 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde de her yerde, düzenli olarak gece ve gündüz polisler yaya ve Land Rover ile yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda yollarda devriye hizmeti yapardı. Sonuçta İngiliz ve Cumhuriyet döneminde suç işlenmesi caydırılıyordu. 
Yollarda seyahat etmenin riskli olduğu bir ülkede ekonomik faaliyetlerin yürütülmesi ve turizmin geliştirilmesi beklenemez.
Kırsal alanlarda vatandaşların malına mal diyememesi, ağaçlarının meçhul kişiler tarafından odun olarak değerlendirmek amacı ile kesilmesi,  bahçelere zarar verilmesi ve ürünlerin çalınması gibi sorunlar çözümlenmeden tarımsal kalkınmanın sağlanması düşünülemez.
Kırsal alanlarda halen vatandaşlar, malına mal diyememekte, tapulu arazisinin etrafını baklavalı tel ile çitleyip diktiği fidanlar hayvanlara yedirilerek tahrip edilir.
Dikilen ağaçları sulamak amacı ile kurulan sulama depoları ve borular çalınarak götürülüyor. Suçlular yakalanamıyor, yapanın yanına kar kalıyor.
İngiliz ve Cumhuriyet döneminde tüm köylerde Desteban (Köy korucuları) görev yaptığı için, kimsenin kırsal alanlardaki malına zarar yapılamıyordu.
1974’den sonra her alanda gerekli gereksiz birçok personel atanmasına karşın, asayiş konusuna önem verilmediğinden, Desteban konusuna el atılmadı. Sonuçta kırsal alanlarda artık insanlar malına mal diyemiyor.
Asayiş sıkıntısı bulunan bir ülkede yatırım yapılması ve yeni iş alanları yaratılması oldukça zordur.
Yollarda, yerleşim yerlerinde asayiş sorunları nedeniyle huzur ve güven içinde yaşamayan insanların mutlu olması beklenemez. Ülkedeki yaşam normal olamaz.
 Öte yandan yargının gereken düzeyde hizmet verememesi ve kararların uygulanamadığı bir ortamda ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesi oldukça zordur. 
Ayrıca halen yürürlükte olan müstemleke döneminden kalan yasalar, mevcut koşullarda etkili olmamaktadır. Bu nedenle acilen, güncelleştirilmeli ve caydırıcı duruma getirilmelidir.
Mümkünse anavatanda olduğu gibi, vatandaşların, savcılığa suç duyurusunda bulunması durumunda, dava dosyalama olanağı sağlanmalı.

YORUM EKLE

banner471

banner474