banner564

Hayatınız mışıl mışıl mı?

Günün en güzel anlarından biri uyumak üzere yatağa girdiğim zamandır.
Günde iki defa yapıyorum bunu. 
Birincisi öğleden sonra. 
Herhangi bir zaman olabilir bu. Saat iki de olabilir, dün olduğu gibi beş buçuk da, yani karanlıkta. Beş on dakika da uyuyabilirim, birkaç saat de.  
Vücut için uyku, suya götürülen at gibidir. İhtiyacı olduğu kadar içer, sonra seni serbest bırakır. Senin bu işte uyumak ve uyanmak dışında yapman gereken bir şey yoktur. Vücut hem senindir hem de tamamen kendine aittir. İşlevini yapması için sana danışmaya ihtiyacı yoktur.
Kız arkadaşım başında burun kıvırıyordu ama birkaç defa gündüzleri benimle yatağa girdikten sonra o da siestanın tadını aldı. Şimdi burada olsun olmasın öğleden sonraları uyuyor. Dinine yeni bir inanan kazandırmış bir eski zaman peygamberi gibi memnun ediyor beni, o ve diğer sayıları az da olsa müritlerim.
Konu açıldığında birçoklarının, bir şey söylememekle 
beraber, her gün siesta yapmamı garipsediklerini fark ederim. Bazıları hatta “Ben hiç uyumam,” der. Tonlarından siesta yapmayı bir zaaf veya yaşlılık belirtisi gibi gördüklerini anlarım.
Oysa araştırmalar dünyanın her yerinde insanların öğleden sonra üç dört civarında uyukladığını, uyumak istediğini gösteriyor. 
Çocukluğumun Kıbrıs’ında yazları öğleyin ofisler ve dükkânlar tatil olur, hayat durur, herkes öğle yemeğinden sonra yatağa giderdi. Bu âdet 1974’ten sonra ada Türkiyeleştirilmeye başlayınca terk edildi. Cehennem sıcağında, beyinler ve vücutlar uyuşmuşken, hayat metazori devam ediyor. Kendin gibi değil, başkası gibi olmak zorunda bırakılmanın cezasıdır bu. Medeniyetin daha çok değil, daha az mesai yapmak olduğunu bilmemenin.  
Bir arkadaşımın babasının dediği gibi “hayatta en büyük lüks istediğin zaman yatıp istediğin zaman kalkmaktır.” 
Gençliğimde gece kuşu idim ama artık değil. O varoluş biçimini müzisyen oğluma devrettim. Artık geceleri on civarında yatmaya çalışıyorum. 
Avrupa Kalp Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmaya göre saat on ile on bir arasında uyuyanlar, ne kadar uyuduklarından bağımsız olarak, daha az kalp hastalığı yaşıyor. Benim derdim
bu değil ama. Erken kalkmanın günü uzatması hoşuma gidiyor.
Oldum olası uykuyu uyanmaktan fazla sevdim. Uykumun gelmesi, gözlerimin kapanmaya başlaması, çok geçmeden uyuyacağım hissini seviyorum. O his geldi mi saate bakmam, yatağa yollanırım. Uyku hiçbir yere gitmez, hep orada beni içine almayı, uyanıklıkta karşılaştığım fasaryaları unutturmayı bekler.
Bunları yazarken uyuyamayanlar, yatakta saatlerce uyku bekleyenler olduğunu biliyorum. Bir yerde okuduğuma göre on kişiden biri böyle imiş. Bazen geceleri uyandığımda hemen yeniden uyuyamadığım için bunun ne kadar berbat bir şey olduğunu tahmin edebiliyorum. Bu hâllerde uykuyla kavga etmem. “İster gel ister gelme,” der hayale dalarım.  Sonunda gelir. Çünkü gelmek zorunda. 
Başka gidecek yeri mi var? 

YORUM EKLE
YORUMLAR
İstanbullu
İstanbullu - 2 yıl Önce

Bahçesi, uykuları, kız arkadaşları, güzel köşe yazıları... MM olmak varmış hayatta, ne güzel... :-)

Küçük Horoz
Küçük Horoz - 2 yıl Önce

Çalıştığımız dergilerde haftada bir sabahlardık gençken. Eve gelince annemin hazırladığı çorbayı içer, perdeleri çekilmiş arka odada, çarşafı değiştirilmiş yatakta uykuya teslim olurdum. Uyandığımda gece olmuş olurdu hep. Bir defasında uyandığımda ortalık aydınlıktı. Şaşırmıştım. 24 saat uyumuşum yorgunluktan. Tek parça, rüyasız. Nerede o kaygısız gençlik uykuları?

Ahmet
Ahmet - 2 yıl Önce

Bu sabah uyandıktan bir saat sonra yeniden yatağa döndüm. Az önce uyanınca günün cumartesi olduğu aklıma geldi. Ve yazınızı yataktan çıkmadan cep telefonundan okudum. Sonra biraz daha kestirmeye karar verdim. Bence uykuların en güzeli, seviştikten sonra sevgiliyle kaşık pozisyonunda uyunan uykudur, diye gülümsedim uykuya dalmadan.

Ahmet Ö.
Ahmet Ö. - 2 yıl Önce

Çok sevmeme ve ihtiyaç duymama karşın çalıştığım için gündüzleri uyuma fırsatım olmuyor, izin vermiyorlar.
Tıpkı tabutta rövaşata filmindeki Mahsun’un dediği gibi:
“Artık hiçbir şeye izin vermiyorlar “

Yavuz
Yavuz - 2 yıl Önce

Uyku küçük ölümdür, derdi annem.

Ali Veli
Ali Veli @Yavuz - 2 yıl Önce

Anneniz haklıymış sayın Yavuz, her akşam bilincimiz kapanıyor ve her sabah yeniden açılıyor. Acaba sabah açılan bilinç akşam kapananla aynı mı? Her sabah uykudan aynı kişi mi uyanıyor acaba yoksa her gece ölüp her sabah yeniden mi diriliyoruz? Eğer öyleyse hiçbirimiz birgün öcekiyle aynı kişi değiliz demek herhalde.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 2 yıl Önce

Çok güzel ya... Çalışanlar için sıkıntı ama emeklilikte neden olmasın. Güne erken başlayan köylüler de eskiden böyle yaşarlardı.
Ve ikindi uykusunun adı, “şekerleme” idi. Adı gibi büyük keyif idi.Aslında vücudumuz her şeyi ifade ediyor da, biz ya vakit bulamıyor ya da anlamıyoruz.
“Suya giden at..” benzetmesi çok güzel olmuş.

Sarp Ege
Sarp Ege - 2 yıl Önce

Winston Churchill , Ismet Inönü gibi siyasi aktörler öğle arası uykularını hiç aksatmazlarmış.1 saatlik gündüz uykusunun 2 saatlik gece uykusuna eşdeğer olduğu söylenir. Herkese mutlu hafta sonları temennisi ile; gece ve gündüz iyi uykular dilerim.

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 2 yıl Önce

“İster gel ister gelme,” der hayale dalarım. Sonunda gelir. Çünkü gelmek zorunda.” Evet geliyor Sn. Münir. Geldiği zaman genellikle saatin zili çalıyor ve yataktan kalkıp o yorucu iş gününe başlamak gerekiyor. Ben de emekli olsam ya da çalışmasam ve gün benim istediğim gibi özgürce aksa, ben de uyku ile kavga etmez, ‘canın ne zaman isterse o zaman gel’ derdim. Ama olmuyor İşte. Bu durumda kendimi motive etme şeklim ise; daha öncekilere dayandın buna da dayanacaksın şeklinde oluyor. Bir motivasyon şart!


banner471

banner474