banner564

Her gazeteci gözaltını “Dadacaktır”

Başka bir konuda yazı yazıyordum ki telefonum bipledi ve TC’de oturan bir arkadaşımdan şu mesajı aldım:
 
“İnsan aslında beklediği olay gerçekleşince de şaşıyormuş: Altan kardeşler de gözaltında :( Sakın gelme buralara.”
 
Aklıma, bir arkadaşımla Mağusa’da Lala Mustafa Paşa Camii’ni gezerken taş kemerlerin altında gördüğümüz antika cenaze arabası geldi. Tahta bir at arabasıydı. At arabasının son yolculuk için daha uygun, daha “doğa dostu” bir araç olduğunu düşünmüştük.
 
Kenarında “Her Canlı Ölümü Dadacaktır” yazılıydı. Kıbrıs Türkçesiyle yazıldığı için  Tadacaktır kelimesi T ile değil D ile yazılmıştı.
 
Altan’larla ilgili mesajı alınca Her Türk Gazetecisi Gözaltını Dadacaktır, yazılmalı bir yerlere diye düşündüm.
 
Ama nereye?
 
Mesela, basın yayın okullarından mezun olanların diplomalarına.
 
Veya basın kartlarına.
 
Ya da dövme zorunluluğu getirilmeli.
 
Gazetecilik mesleğine giren her kişinin alnına, yüksek riskli bir iş yapacağını unutmaması için dövme ile yazılmalı bu sözler.
 
Ahmet ve Mehmet kardeşlerin babası Çetin Altan’ın “büyük” göz altıları da dahil olmak üzere kaç defa almıştım bu tür haberleri, yarım yüzyıla yaklaşan gazetecilik hayatımda?
 
Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Aslı Erdoğan. Daha gerilere gidince Ruhi Su, Mümtaz Soysal, İstanbul Eski Belediye Başkanı Ahmet İsvan, İstanbul Baro Başkanı Orhan Apaydın.
 
Cezaevinde bulunan gazeteci sayısı bakımından konunun rekortmeni olan Çin’e yaklaşmışız veya geçmişiz.
 
Yasaya göre tutuklanma suç işlendiğine dair “yeterli şüphe” bulunduğunda  kişinin özgürlüğünün “geçici olarak kısıtlanıp alı konulması”dır.
 
“Yeterli şüphe” de yetmez. Kaçma ve delilleri karartma ihtimali de olmalı.
 
Sanırım Türk hukukunda bunlar kadar yok sayılan
bir kural yoktur.
 
Türkiye’de genellikle gözaltı önlem değil cezadır. Cezanızı çekmeye gözaltına alındığınızda başlarsınız. Zaten o cezayı çekmeye başlayın diye gözaltına alınırsınız.
 
Bazen bu gözaltı yıllar sürer. Sonunda, şu veya bu nedenle, herhangi bir cezaya çarptırılmadan serbest bırakılırsınız. Çektiğiniz yanınıza kalır.
 
 
Gözaltı kurumunun istismarı Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığının, “Muasır Medeniyeti” yakalayamadığının en büyük kanıtıdır.
 
Kurulduğundan beri cumhuriyetin hapishaneleri gazetecisiz kalmadı.
 
Gözaltı, gazeteciler, yazarlar siyasiler ve genellikle entelektüeller söz konusu olduğunda adaletle, insanlıkla, uygarlıkla ilgisi olmayan keyfi bir uygulamadır.
 
Bu keyfilik AKP Türkiye’sinde rekorlar kırıyor.
 
Türkiye, dünyada, siyasi sanıklara yer açmak için hapishanelerindeki adi suçluları affeden ilk ülkedir.
 
Yüzde elli oy almasına rağmen olağanüstü hal ilan etmeden ülkeyi idare edemeyen bir iktidarın yönetiminde herkes “potansiyel sanık” oldu.
 
Bunların başında, sayıları gittikçe azalan bağımsız ve muhalif gazeteciler var.
*
KKTC’nin, özgürlükler ve hoşgörü konusunda TC’den fersah fersah ileri olduğunun en büyük kanıtı  hapishanelerinde gazeteci olmamasıdır. 
Müslüman toplulukları arasında tek gerçek demokrasi, bütün eksikliklerine rağmen, KKTC’dedir. 
YORUM EKLE

banner608

banner474